11:00Türkiye-İngiltere ilişkilerini 2003 yılı boyunca ilgilendiren en önemli gelişme, Irak'ta ABD ve İngiltere'nin öncülüğünde başlatılan savaş oldu.
Bu çerçevede ortaya çıkan uluslararası beklentiler, gerginlikler ve tartışmalar, İngiliz hükümeti tarafından olabildiğince soğukkanlı bir tutumla karşılanırken, İngiliz basını, ''Türkiye'nin Irak konusunda koalisyona beklenen desteği vermekten uzak kaldığını'' yazdı.
Yılın ilk günlerinde ortaya çıkan Irak'ta operasyon ihtimali ve Türkiye'nin mesafeli tutumu, İngiliz basınında yüzlerce
haber, yorum ve analize konu edilirken, İngiliz basını Türkiye'nin özellikle bu savaşta toprakları ve üslerinin kullanılmasına ilişkin hassasiyetinin altını çizdi.
İngiliz halkı da savaş karşıtı tutumunu 2003'ün ilk günlerinde başlayan sokak gösterileri ve kamuoyu yoklamalarıyla ortaya koydu. Tony Blair hükümeti içindeki savaş karşıtlığı ise ilk ipuçlarını eski Dışişleri Bakanı olan, Parlamento Başkanı Robin Cook'un sert çıkışıyla verdi. Cook, işi istifaya kadar götürürken, mart ayına gelindiğinde ülkenin belli başlı TV kanalları Türk askerinin kuzey Irak'a gireceğine dair spekülasyonlara ve bölgedeki grupların itirazlarına ilişkin haber ve röportajlara yer vermeye başladı.
19 Temmuz tarihinde hükümetin kadrosunda çalışan bir silah uzmanı olan bilim adamı Dr. David Kelly'nin ölümüyle ilgili skandalın patlaması, İngiltere'de yeni tartışmaların başlangıcı oldu. Hükümet köşeye sıkışıp bağımsız bir soruşturma sürecinin düğmesine basmak zorunda kalırken, halkın Irak savaşıyla ilgili kendilerinden saklanan gerçeklere ilişkin kuşkuları da büyüdü. Bu dönemde yapılan anketler, halkın genelde kendilerine yalan söylendiğine inandığını ortaya koydu.
Kıbrıs konusunda daha ziyade AB odağında ortaya çıkan tartışmalar sürerken, İngiltere 2003 yılı boyunca da bu konudaki sessiz tavrını sürdürdü. Resmi ağızlardan yapılan açıklamalarda yine ''çözümü desteklediğini'' belirten garantör ülke İngiltere, bu çözüm beklentisinin detaylarına ilişkin görüşünü ortaya koymaktan uzak çizgisini bu yıl da sürdürdü. İngiliz basını ise hükümetinden farklı olarak, AB zemininde dile getirilen ve Ada'da Annan planı çerçevesinde çözüm öneren görüşe daha yakın bir çizgide yer aldı. Bazı gazeteler, kimi AB diplomatlarının kullandığı dili kullanıp, Kıbrıs'ta çözümü Türkiye'nin AB üyeliğinin önşartı gibi sunmaya da kalkıştı.
Bu arada, İngiliz hükümeti, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda daha önce olduğu gibi AK Parti hükümetine de desteğin süreceğini ve bu alanda her türlü işbirliğine açık olunduğunu vurguladı. Yılın
son döneminde İstanbul'da yaşanan bombalı saldırılar ise İngiliz basınında önemli bir tavır değişikliğine işaret etti. Daha önce Türkiye'nin AB üyeliğini insan hakları uygulamaları ve özgürlükleri çerçevesinde sorgulayan Guardian gazetesi bile, İstanbul'da yaşanan saldırıların ardından Türkiye'nin bir an önce AB üyeliğine alınması gereğine dikkat çekti. Muhafazakar basın-yayın organları ise saldırılarda Türkiye'yi hedef haline getiren Batı ile yakınlığının mutlaka takdir edilmesi, görülmesi ve değerlendirilmesi gereken bir unsur olduğunun altını çizerken, AB'ye ''Türkiye'yi oyalamaktan vazgeçin'' çağrısı yaptı.
2003 yılında Türkiye ile İngiltere'yi aynı fotoğraf karelerine sokan bir başka alan da futbol oldu. Gerek Türk milli takımının Avrupa 2004 elemelerinde İngiliz milli futbol takımıyla eşleşmesi, gerek Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'nde Chelsea ile karşı karşıya gelmesi ve gerekse Gençlerbirliği'nin Blackburn Rovers'ın UEFA'daki rakibi olması, iki ülkenin isimlerinin sık sık birlikte anılmasına yol açtı. İngiliz
spor basını, bu eşleşmelerde geleneksel ''kendine yontan'' tutumunu sürdürdü. İngiliz taraftarın holiganizmle bütünleşen ününü Türk taraftarına yıkmaya çalışan İngiliz basını, Türk takımlarıyla yapılan her karşılaşma öncesinde futbolcularının ''tehlike'' altında olduklarını öne süren yayınlar yaptı.
İngiltere'de 2003 yılının ilk günlerinde olduğu gibi son günlerinde de geniş yer tutan bir başka gelişme, Londra polisinin Türk kökenli mafya çetelerine yönelik olarak gerçekleştirdiği seri operasyonlar oldu. İngiliz basını da bu sokak çetelerinin kuzey Londra'yı terörize ettiklerini belirtirken, haberlerinde bu çetelerin daha ziyade Türkiye'den İngiltere'ye iltica eden belli başlı Kürt mafya ailelerinin kurdukları haraç çeteleri olduğunu anlattı.