07.06.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
AYŞEGÜL KAHVECİOĞLU / ANKARA
2000’lerin gençliği ya da 90 kuşağı, sanıldığından çok daha bilinçli ve yaşam tarzlarına hiçbir müdahaleye tahammülleri yok.
1990’lı yıllarda doğmuş ve şu anda üniversite sıralarında okuyan gençlerle, ‘Gezi’ öncesi rutin bir günlerini ve Gezi için neden sokağa indiklerini konuştuk. Gençler, şunları anlattılar:
Gökhan Şensönmez (Bilkent-Siyaset Bilimi): Evde çoğunlukla bilgisayar başında oluyorum. Hemen her gün evde gitar çalıyorum ve mutlaka dışarı çıkıyorum. Bu, başka bir arkadaşımın evi de olabilir; bir mekan da olabilir. Mekana gittiğimizde muhabbete eşlik etmesi bakımından alkol tüketiyoruz. Bir-iki bira gibi.. Gündemde ne olup bittiğiyle doğrudan ilgileniyorum. Haber sitelerine, günde en azından 1 kere bakıyorum. Çünkü biz saat 19.00’da televizyon başına geçip haber izleyen bir nesil değiliz. Gezi olaylarını, ilk başta televizyondan çok küçük kesitler halinde gördüm daha sonra twitter’da insanların Ankara’da bu eyleme destek için toplanacağını öğrendim. ‘Ben de gitmeliyim’ dedim. Aslında bu arkadaş ortamında konuştuğumuz şeylerin daha büyük bir topluluk içerisinde dile getirilmesiydi.
Uygar Altınok (ODTÜ-Yüksek Lisans): Her gün rutin olarak yaptıklarıma bakacak olursak yüksek lisans öğrencisi olduğum için bol bol ders çalışıyorum. Genelde evde oturmaktan ziyade dışarı çıkmayı tercih ederim. Kitap okumak, film izlemek için bile olsa açık hava tercihim. Akşam saatlerini de arkadaşlarımla, kız arkadaşımla sohbet ederek, bazen içerek geçiriyoruz. Tabii ki internet de hayatımda bir vazgeçilmez. İnanılmaz bir bilgi akışı sağlıyor. Gündemi internetten takip ediyorum. Aktif kullandığım bir Twitter hesabım var. Hayatımda gittiğim ilk eyleme katılma kararımı da twitter sayesinde verdim. Sürekli başımızın üstünde bir baskı olduğunu düşündüm ve sokağa çıktım.
Cansu Kaderoğlu (ODTÜ-Kimya): Gündemi internette dakika dakika takip ederim. Burada Twitter’ı aktif kullandığımı da söylemem gerek. Sokağa nasıl indiğime gelince, bizim bugüne kadar zaten mücadeleci bir toplumdan geldiğimizi biliyorum. Bizim geleneğimizde başkaldırı, zulme boyun eğmemek var. Türkiye’de insanlar dini özgürlüklerini yaşayamıyor. Başbakan, ‘Bir kızla bir oğlanın yanyana oturmasına tahammül edemiyorum’ diyebiliyor. Ama bir yandan 26 kişinin tecavüzüne uğramış bir kız çocuğu için sesini çıkarmıyor. Kimsenin benim hak ve özgürlüklerime müdahale etmeye hakkı yok. Bence ‘Gezi’ olaylarıyla birlikte 90 kuşağı üzerinden ölü toprağını attı. Artık baskıya boyun eğmeyeceğini gösterdi.
Kerem Turgut (Başkent Halkla İlişkiler): Bir günümü genelde arkadaşlarımla geçiriyorum. Birlikte gündemdeki konular üzerine sohbet ediyoruz. Yüzyüze görüşemesek de internetten konuşuyoruz. Sosyal medya benim için vazgeçilmez. Zaten bu son olaylarda da sosyal medyanın gücünü herkes gördü. Türkiye geneline yayılan eylemler sadece ağaç eylemi değildi. Birtakım baskıların birikmesiyle yaşandı bunlar. Alkol yasağı, Kurtuluş Metrosu’nda sarılan gençlere yapılan anons, Reyhanlı saldırısı bu olayları tetikledi. İnsanların özgürce hareket edememesi asıl sorundu. Sonra insanlar sokağa döküldü.
‘Annem artık engel olmuyor’
Didem Bahar (ODTÜ Yüksek Lisans): Önceki eylemlere gitmiyordum. Annem bu konuda hassastı. Ama artık o da benim alanlara gitmeme engel olmuyor. Reyhanlı’daki patlama, alkol düzenlemesi bence bardağı taşırdı. Alkol düzenlemesiyle sosyal hayata müdahale edildiğini düşünüyorum; bence bu konuda insanlar özgür bırakılmalı. Biz de gençler olarak bu duyarsızlığı gördük ve alanlara indik.
‘Apolitikler bile tepki verdi’
Süreyya Topaloğlu (ODTÜ Yüksek Lisans): Yüksek lisans nedeniyle çok sıkı çalışmak zorundayım. Gündemi bazen gazetelerden bazen de internetten takip ediyorum. Twitter, Facebook gibi sosyal medya araçlarını yoğun olarak kullanıyorum. Ankara’daki herkes gibi Gezi olaylarını detaylarıyla ben de internetten öğrendim. 68 kuşağı ve 78 kuşağının ardından yeni nesli çok fazla sokakta göremiyorduk. Herkes 90’lıların internet başında oturan apolitik bir nesil olduğunu düşünüyordu. Ama en apolitiklerimiz bile son dönemde yaşananlara tepki verdi. 5 gündür gecelere kadar Kızılay’dayım. Yaralananlara yardım ediyorum ve biz hiçbir partinin ve örgütün üyesi değilim.
Alper Tunga Kuru (ODTÜ-Maden Mühendisliği): Her sabah önce gazetemi okurum. Gündeme baktıktan sonra derse girerim. Sonra arkadaşlarımla yemeğe gideriz. Akşam ödev varsa ödevlerimi halledip, çoğu zaman arkadaşlarla dışarı çıkarım. Olabildiğince kitap okumaya çalışıyorum. İnterneti de çok aktif kullandığımı söyleyebilirim. ‘Gezi’yle ilgili isyanım hükümetin insanların hayatına direkt müdahale ettiğini düşünmemle başladı. ‘22.00’den sonra içki satılmayacak’ diyor. Buna dur demek istedim.