11.05.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
TÜRKER KARAPINAR SERTAÇ KOÇ Ankara
28 Şubat soruşturmasının 4. dalga operasyonunda gözaltına alınan ve adliyeye sevkedilen 17 şüpheliden 11’i dün sabahın erken saatlerine kadar süren mahkeme sorgularının ardından tutuklandı. Şüphelilerin avukatları da, ilk kez tahrifat iddiasında bulundu. Tüm şüphelilere, Genelkurmay Başkanlığı’nın savcılığa gönderdiği gerçek belgelerin haricinde İstanbul’daki savcılığın Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında ele geçirilen CD’den çıkan “Haymana” ve “Foça” gibi klasörler ve içerikleri soruldu. Şüpheli avukatları, İstanbul’dan gönderilen CD’deki belgelerde “calibri” tabir edilen yazı stilinin kullanıldığını, bu yazı stilinin Microsoft tarafından 2007’de ürün olarak piyasaya sunulduğunu, 2007’de üretilen yazı sisteminin 1997’de resmi olarak Genelkurmay’da kullanılan sistemin içine entegre edilmeye ve bir suç üretilmeye çalışıldığını savundu.
İstanbul’dan gönderilen belgelerin düzmece, imzasız ve parafsız olduğunu iddia eden şüpheli avukatları, teknik inceleme yapıldığında bu durumun ortaya çıkacağını söyledi.
Kırmızı Kitap sorusu
Şüphelilerin sorgularından, kamuoyunda “Kırmızı Kitap” ve gizli anayasa olarak bilinen, 1997 yılının son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan kararların içeriğini yayınlayan bir gazetenin, 4 Kasım 1997 tarihli haberi hakkında “mukayeseli değerlendirme” konulu 8 sayfadan oluşan belge de ilk kez açığa çıktı. Şüphelilere gazetenin 4 Kasım 1997 tarihli nüshasında yer alan makale hakkında ‘mukayeseli değerlendirme’ konulu 8 sayfadan oluşan belge gösterildikten sonra bu belge hakkında bilgileri olup olmadığı soruldu. Şüpheliler, belge ve konu hakkında bilgi sahibi olmadıklarını söyledi.
Şüphelilere sorulan “Tarihi karar” başlıklı haberde, MGK’nın son toplantısında MGSB’de yapılan tarihi değişikliklerin belli olduğu belirtilerek, “2 kitapçık ile 10 ekten oluşan belgenin Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenlik siyasetinin yüzde 30’unda radikal değişiklikler yaptığı” belirtiliyordu. MGK’nın son toplantısında kabul edilen en önemli değişikliğin, irtica konusu olduğu belirtilen haberde, “Belge, irtica ve bölücülüğü, eşit önemi haiz, birinci derecede öncelikli tehdit olarak kabul ediyor. En önemli politika değişikliklerinden birisi de, ‘kamusal alana kaymamak’ kaydıyla, mahalli ve kültürel özelliklerin gelişmesine imkan verecek yeni düzenlemelerin yapılması oldu” deniliyordu. Alınan bilgiye göre tutuklanan şüpheliler ifadelerinde özetle şunları söyledi:
‘Başbakan beni kutladı’
EDOK HAREKÂT EĞİTİM BAŞKANI TUĞGENERAL MEHMET ALİ YILDIRIM: 32 yıllık subayım. 1997’de Kuzey Irak harekâtında görev yaptım. 1998’de İç Güvenlik Tugayı’na katıldım. Karargâhta görev yaptığım süre içinde 16 ayım karargâh dışında takip ettiğim projelerde geçti. BÇG yapılanmasıyla ilgili belgeleri ilk kez gördüm. Sadece bir belgede BÇG çalışma alanına girmeye yetkili kişiler arasında ismim geçmektedir. Zamanın hükümetine karşı herhangi bir oluşum içinde yer almadım. Bunun delili olarak da 8 Ağustos 1996’da, zamanın Başbakan (Necmettin Erbakan) ve Başbakan Yardımcısı (Tansu Çiller)’na tarafımdan yapılan sunumdan dolayı başarımı kutlayan yazıyı okuyorum.
3. ORDU KURMAY BAŞKANI TÜMGENERAL BERKAY TURGUT: BÇG çalışma alanına girmeye yetkili kişilerin olduğu listeyi ilk kez gördüm. Böyle bir çalışma grubunda bulunmadım. Genelkurmay binasının, ‘eksi 2’ dediğimiz katında personel başkanlığı temsilcisi olarak ayda 3-4 kez nöbet tuttum. O gece meydana gelen olayları özetleyip sabah amire teslim ediyordum. Bu katta BÇG’nin çalışma odası var mıdır onu bilmiyorum. Propaganda ile ilgili belgenin altında 3 kişiyle birlikte ismim olduğu belirtilmiş ise de benim imzam yoktur.
‘40 bin kişinin komutanıyım’
EDOK MUHABERE KOMUTANI, EDOK KOMUTANVEKİLİ KORGENERAL TEVFİK ÖZKILIÇ: 1996-1998 arasında Personel Dairesi General ve Amiral şube müdürüydüm. BÇG isimli grubu karargâhta duydum, görev almadım. BÇG çalışma alanına girme yetkisi verilenlere ilişkin listede personel başkanlığında iki yarbay, iki albay ve bir binbaşının ismi görülmektedir. Albaylardan biri benim. Genelkurmay’ın gönderdiği gerçek imzalı belgelerde ise bir kurmay subayın görevlendirileceği belirtildiğinden, bu belge diğerine uygun olmayıp çelişki arzetmektedir. 38 yıllık meslek hayatım boyunca hiçbir illegal faaliyette bulunmadım. Halen EDOK’a vekâlet etmekteyim. 40 bin kişinin komutanıyım, aktif olarak görevdeyim.
‘Milli iradeye inanırım’
DENİZLİ 11. MOTORİZE PİYADE TUGAY KOMUTANI TUĞGENERAL METİN KEŞAP: BÇG’de görev almadım. Milli iradenin esas alınmasına inanan bir Türk subayıyım. Hükümetlerin seçimle gelip gitmesine, ancak bu şekilde Türkiye’nin huzur ve refahının sağlanacağına gönülden inanmaktayım. Herhangi bir suç işlemedim.
9. MOTORİZE PİYADE TUGAY KOMUTANI TUĞGENERAL MEHMET FARUK ALPAYDIN: Kahire Askeri Ataşesi olarak 2001 Eylül ayına kadar görev yaptım. Daha sonra Şanlıurfa’ya kurmay başkanı olarak atandım. BÇG telefon listesinde ismimin altında 2752 olarak belirtilen telefon numarasıyla diğer belgede ismimin karşısında belirtilen 2590 numaralı telefon farklıdır. Bu da çelişki arzetmektedir.
İZMİR İSTİMLAK OKULU KOMUTANI TUĞGENERAL CELALETTİN BACANLI: BÇG çalışma alanına girmeye yetkili personel listesi dijital olup imzam yoktur. Yazı tipi 2007’de üretilmiştir. Bu yapılacak bir araştırmayla ortaya çıkarılabilecek bir hususdur. BÇG’de görev almadım.
‘Talimatı Bir verdi’
GENELKURMAY ADLİ MÜŞAVİRİ EMEKLİ TÜMGENERAL ERDAL ŞENEL: İrtica ile mücadele etmek amacıyla kurulduğu iddia edilen BÇG’nin herhangi bir faaliyet toplantısına iştirak etmedim. Bana BÇG olarak birtakım yazılı emir ile yani Çevik Bir talimatıyla suç duyurusunda bulunma görevi verilmiştir. Bunun dışında herhangi bir faaliyetim olmamıştır.
EMEKLİ ALBAY ARDAN KIRATLI: (Savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı): Bu aslı astarı olmayan iki ihbar mektubu vesilesiyle bu davayla ilişkilendirilmemin başlıca sebebinin o dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı olan merhum Güven Erkaya olması ve benim de onun damadı olmamamdan kaynaklanmaktadır. Türk mahkemelerinin intikam peşinde koşanlara aman vermeyeceğini umarak suçun şahsiliği ilkesi yönünde adalet istiyorum.
Şüphelilere sorulan o yazı
Hürriyet gazetesinde 4 Kasım 1997’de yayınlanan “İşte tarihi değişiklikler” başlıklı haberde, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde (MGSB) yapılan değişiklikler anlatılıyordu. Habere göre, Refahyol hükümeti yıkıldıktan sonra Anasol-D hükümetinin kurulmasının ardından yapılan ilk Milli Güvenlik Kurulu toplantısında MGSB ele alındı. MGSB’de Türkiye’nin birinci öncelikli tehdit unsuru olarak irtica ve bölücülük eşdeğer kabul edilirken, aşırı solun “tehdit unsuru olduğu, ancak yumuşama içine girdiği” dile getirildi. Dış tehdit unsuru olarak birinci öncelik Yunanistan ve Suriye’ye verilirken, siyasal İslam’a dikkat çekildi. “Kamusal alana kaymamak üzere mahalli ve kültürel özelliklerin geliştirilmesi” gerektiğine işaret edilen MGSB’de, “ülkücü mafya” da ilk kez tehdit unsurları arasında sayıldı. İki kitapçık ve 10 ekten oluşan MGSB, Bakanlar Kurulu kararıyla kararname halini aldıktan sonra, “hiçbir yasa, genelge ve yönetmeliğin buna aykırılık taşıyamayacağı”, kamu kuruluşlarının MGSB ile belirlenen çerçeve dışında hareket edemeyeceği vurgulandı. Haberde MGSB’deki değişiklikler sıralanırken, bir madde “devletin hassasiyet yaratan çok gizli bir kararı olması” nedeniyle yayınlanmadı.
4. dalga operasyonunda gözaltına alınan 17 şüpheliden 11’i dün tutuklanarak cezaevine gönderildi.
‘Ayıbı kabul ediyorum’
Dönemin İçişleri Bakanı, TBMM Başkanvekili Meral Akşener’e, “Söyleyin o kadına ayağını denk alsın. Yoksa İçişleri Bakanlığı önünde yağlı kazığa oturturum” dediği öne sürülen emekli Korgeneral Çetin Saner’in ise savcılık ifadesinde, “Dinletme gibi bir durum vardı. İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan’a ‘Ben adamı yağlı kazığa oturturum’ dedim. Sinirlendim. Küfür etmem gerekiyordu. Çok ayıp olduğunu da kabul ediyorum” dediği öğrenildi. Saner, BÇG ile ilgili olarak da, “Bahsedilen BÇG ile karargâhta 3 yıl beraber çalışmışız. Fakat ben nerede çalıştıklarını bugün öğrendim. Söz konusu tarihlerde Genelkurmay Başkanlığı’nda istihbarat başkanlığı yaptım. Benim görevim MİT ve emniyetten gelen istihbaratları değerlendirmek ve ilgili birimlere dağıtmaktı. 73 yaşındayım. Rahatsızlıklarım var. 15 yıldır, gözaltına alındığım yerde mütevazı hayatımı devam ettirmekteyim. Tek başıma yaşıyorum. Tutuksuz yargılanmak istiyorum” dedi.