26.04.2010 - 12:45 | Son Güncellenme:
Selahattin GÜNDAY/İSTANBUL (DHA)
GEÇTİĞİMİZ hafta ikinci kez tutuklanan emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatları Adalet Bakanlığı'na başvurarak, Doğan hakkındaki tutuklama kararı için CMK'nın 309. maddesi uyarınca “Kanun Yararına Bozma”yoluna gidilmesini istedi.
Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanan emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın avukatları Beşiktaş'taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kanalıyla Adalet Bakanlığı'na ulaştırılmak üzere bir dilekçe sundu.
12. Ağır Ceza Mahkemesi Heyetinin müvekkilleri hakkında “yakalama emri” çıkartmasının hem vahim hukuki hatalar içerdiğini hem de CMK'nın 104/2. Maddesindeki açık ve emredici hükmüne aykırılık oluşturduğunun belirtildiği dilekçede, şöyle denildi:
"Mahkeme kararı 105. Maddenin son cümlesindeki 'bu kararlara itiraz edilebilir' cümlesine dayandırarak başlamaktadır. Oysa Mahkeme kararında 104/2'den olumlu ya da olumsuz bahsetmediği gibi 104/2'nin niçin uygulanamaz olduğunu da gerekçesinde göstermemektedir. 104/2, 'Şüpheli veya Sanığın tutukluluk halinin devamına salıverilmesine hakim veya mahkemece karar verilir' dedikten sonraki cümlede bir de 'Ret kararına itiraz edilebilir' demekle salt özgürlük kısıtlamasına karşı verilen kararlara itiraz edilebileceğini yoksa tahliye yönündeki karara itiraz edilemeyeceğini düzenlemektedir. Burada mahkemenin gözden kaçırdığı husus 'tutukluluk durumuna itiraz' ile 'tahliye istemi' arasındaki farktır. Mahkeme olayı değerlendirirken olaya bir tutukluluğa itiraz sonucu salıverme gibi görmüştür”
Mahkeme heyetinin verdiği kararda yer alan “Hakim takdir hakkını sınırsız, sorumsuz ve keyfi kullanamaz” sözlerine de yer verilen dilekçenin devamında şu ifadeler yer aldı:
"Peki bu hak, tutuklama ve tahliye kararlarının kaldırılması kararlarında sınırsız, sorumsuz ve keyfi kullanılabilir mi? Aynı gerekçelerle İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin oy çokluğu ile aldığı salıverme kararlarını nasıl değerlendireceğiz? İki heyet kararını değerlendirdiğimiz zaman, kimin kararı adil kimin kararı değildir? Buna nasıl karar vereceğiz? Mahkeme tutuklama kararını esasa ilişkin kararla karıştırmakta ve tutuklama kararının kesinleşmesinden söz etmektedir. Bir defa tutuklama kararları kesinleşmez. Kesinleşme demek bir daha bu yönde bir istemde bulunulamaz, demektir. Oysa CMK 104/1 her aşamada tahliye istenebileceğini açıkça düzenlemiştir. Tutuklama kararı üç hakimle verildi, diye kesinleşmez. Tutuklama kararı hiçbir zaman kesinleşmez. Kesinleşen itirazdır. Ve salt itiraz edilen karara ilişkindir. Oysa salıverme kararı yeni bir değerlendirme, yeni bir karardır. Bu karar ile öncekiler arasında hiyerarşik bir bağ kurulma olanağı bulunmamaktadır"
Dilekçede 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bu kararından sonra bir üst mahkemeye itiraz edildiğini ancak o itirazın da reddedildiği belirtildi. Bu konunun Adalet Bakanlığı tarafından incelenmesinin istenildiği dilekçede AİHM'nin bazı kararlarından da örnekler verildi.
YARGITAYCA BOZULMASI TALEBİ
5 maddelik dilekçenin sonuç ve istek bölümünde ise, şu talep yer aldı.
“CMK 309. Maddesi gereğince konunun Adalet Bakanlığı'nca incelenerek kesinleşmiş bulunan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 21.04.2010 günlü kararındaki açık yasaya aykırılıklar nedeniyle Yargıtay'ca bozulması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılı olarak bildirilmesini talep etmekteyiz.
Müvekkilimiz ve bir kısım şüpheliler hakkında, yasaya aykırı biçimde daha önce verilen salıverme kararına itiraz yapılmış ve hukukta yok sayılması gereken bir karar verilmiştir. Bu nedenle İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yakalama kararının ve bu kararda hukuka aykırı bir yön bulmayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 21.04.2010 günlü kararının bozulması için CMK'nın 309. Maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı'nın harekete geçerek 'Kanun Yararına Bozma' yoluna başvurmasını arz ederiz"