07.04.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
GİZEM COŞKUNARDA
15 Temmuz Darbe Girişimi Sonrası Uluslararası Çocuk ve Travma Sempozyumu’na katılan İstanbul Şehir Üniversitesi
- Yaptığınız konuşmada farklı yaş gruplarındaki çocukların olaylardan farklı etkilendiğini söylediniz. Darbe gecesi aslında güven figürü olan askerin kendi halkına ateş açması, çocuklarda nasıl bir algı oluşturdu. Bu durumu nasıl okuyorlar?
Mesela masallarda bile hep kötü adamın belli bir tipi vardır. Fakat asker ve polis iyi figürler arasındadır çocuğun gözünde. Onların zihni daha ilkel. Onlar için sadece iyiler ve kötüler var. Bizler gibi iyi insanların içinden de kötüler çıkabileceğini, bazen görevini kötüye kullanabileceğini bilemezler. Güven kaynağını oluşturan figürler, anne, baba, abi, komşu teyze onlar için önemli ama üniformalı figürler çok daha önemli. Onlara ne olacaksın diye sorduğunuzda polis, itifaiyeci, asker gibi yanıtlar alırsınız. “O gün bizi korumakla görevli olan insanlar bize zarar verdiler” diye düşünüyorlar ama anlayabilmeleri hakikaten zor. Okul öncesindeki çocukların bunu anlayabilmesi imkansız.
- Peki travmayı atlatmaları için çocuklara nasıl davranmalıyız?
En önemlisi duygularımızı saklamamak ve çocuklarımızın da duygularını örtmemek. Onlara, ağlama, üzülme, korkacak bir şey yok demek hiçbir zaman çare değil. Tam tersi eğer biz de korkuyorsak, “Biraz ben de korkuyorum, korkman çok normal. Seni korumak için elimden geleni yapacağım” dememiz gerekiyor.
‘Korku saklanmamalı’
- Korktuğumuzu söylememiz çocuğun kaygı seviyesini yükseltmez mi? Belki bu durum onu daha da korkutur?
Gerçekten çok korkutucu bir durum varsa dürüst olmaktan başka çare yok. Örneğin bir trafik kazası yaşandıysa, “Çok korktun biliyorum, ben de korktum ama şimdi güvendeyiz” diyebiliriz. Bizim çok da korkmadığımız ve daha kolay başaçıkabileceğimiz durumlarda da yine onlara gerçek duygularımızı anlatabiliriz.
- Yani çocuklara dürüst olmak en ideali...
Evet onlara gerçeği anlatmalı ve üzülmenin de korkmanın da normal olduğunu öğretmeliyiz. Zaten bizim korktuğumuzu anlayacaksa, hissedecekse yalan söylememizin bir anlamı yok.
- Sempozyumda da, çocukların kendi duygularından ziyade ebevynlerin ne hissettiğini gözlemledikleri konuşuldu. Yani siz korkuyorsanız o bunu anlayıp korkuyor. Kendi duyguları geri plan da öyle değil mi?
Evet kesinlikle öyle. Bu küçük fobiler için de geçerli. Örümcek fobisi, yükseklik fobisi gibi korkuları olan ebevynlerin çocuklarında bazen bu
fobiler gözlemleyerek de gelişebiliyor. Net olarak bilmiyoruz acaba genetik olarak mı geçiyor yoksa çocuk bir şekilde annesini örümcekten korktuğunu, yüz ifadesinden okuyor ve aynı korkuyu mu içselleştiyor.
‘Konuşmak önemli’
- Peki sadece dürüst davranmak çocuğun travmasını atlatmasında yeterli mi? Başka neler yapılmalı?
Önce kendi duygularımızı ele almalıyız. Her tür durumda önce kendimiz için ne yapmamız gerektiğini bilirsek çocuğumuz için de ne yapacağımızı bilir ve ona yardım edebiliriz. Psikolojik travmada da bu geçerli, eğer ebeveyn
başa çıkma mekanizmalarını ayakta tutmazsa, sosyal desteğe baş vurmazsa, içine kapanırsa, kendine şefkat duymazsa çocuğuna hiçbir şey yapamaz. Özellikle kitlesel travmalarda bizimle birlikte aynı olayı yaşayan insanlarla bir araya gelip, konuşmak, bir arada olmak çok önemli.
- Çocuklar travma tepkilerini nasıl gösterir?
Çocukların farkındalığı yüksek değildir, yaşadıkları ve duyduklarıyla ilgili bizim gibi yorumlarda bulunamazlar. Onlara yaşanan olaylarla ilgili doğrudan sorular sormak yerine elinize bir bez bebek alıp, “Bak bu
Ayşe. Ayşe’nin teyzesi ölmüş. Ayşe şu an ne düşünüyor” diye sorduğunuzda size daha net
cevaplar verir. Kendiyle ilgili farkındalığı çok düşük ama etrafındaki şeyler hakkında konuşabilir.
Resim çizerek karakterler oluşturabilir, objeleri konuşturabilir. Yani aslında oyunda senaryoyu kuruyor ve kendisi dışardan
bakıyor. Aslında orada kendisini anlatıyor. Oyundaki karakterler onun hayatındaki insanları ve kendisini temsil eder. Oyun çocuktaki travma etkilerini okumamız için çok iyi bir araç.
Yaş gruplarına göre travma belirtileri
0-6 yaş: Okul öncesi dönemdeki çocuklar kendini sözlü ifade edemeyeceği için travmatik oyun dediğimiz oyuna girer ve oyunda anlattıklarıyla belirtiler gösterir. Gelişiminde gerilemeler olabilir. Mesela tuvalet eğitimini başarmıştır ama orada geriye gidebilir.
6-11 yaş: Okuldaki uyumda azalma, akademik başarılarda azalma ve somatik problemler görülebilir. Mesela karnım ağrıyor diyerek okula gitmek
istemeyebilir. Okula gidecek psikolojik gücü yoktur, çökmüştür ama o bunu dile getirebilecek yaşta olmadığı için fiziksel ağrılar olarak hissedebilir.
12-17 yaş: Ergenlik çağındaki çocukların diğer yaş gruplarına göre farkındalık seviyesi daha yüksek. Biraz duygularını ifade edebilir duruma geliyorlar. Bu sefer de hem kendileri hem de sosyal ortamlarda farkındalıkları çok yüksek olduğu için yalnızlaşmak isteyebilirler. Sosyal ortamlarda kendilerini izole edebilirler. Bunlar içe vurum etkileri oluyor. Bir de dışa vurum yaşayan çocuklar oluyor. Çocuklar alkol, madde bağımlılığı, yanlış arkadaş seçimleri gibi arayışlara girebilirler.
Güvende olduğunu hissetmeli
- Aile çocuklarında travma belirtilerini fark ettiğinde ne yapmalı?
Eğer aile hiçbir şey yapmıyorsa olmaz. Çocuk profesyonel birisiyle haftalık terapatik ilişki bile kursa haftanın kaç günü onunla iletişimde olabilir ki? Haftada bir yada iki saat diyelim. Ancak evde bazı şeyleri stabilize edebilmek her zaman daha iyi sonuç verir. Güvende hissetmek, sevildiğini hissetmek, evde rutine dönülmesi çok önemli. Cenazelerden, kayıplardan sonra en kısa sürede evlerde rutin yaşama dönmek çocukların travmasını atlatması için çok önemlidir. Çocuklar okullarına gönderilerel, ebevynler de işlerine dönerek çocuklara hayat devam ediyor mesajı vermek gerekir.