01:10Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Boston'daki Harvard Üniversitesi'nde basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, ''İslamcı değil, muhafazakar-demokrat bir siyasetçi olduğunu'' belirtti.
Başbakan Erdoğan, Harvard Üniversitesi'nde vereceği konferans öncesinde düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, ''Irak'taki Şii lider Ayetullah El Sistani'nin izlediği siyasetin ABD için ne gibi zorluklar ortaya koyduğu'' şeklindeki soruya, ''Ben İslamcı bir siyasetçi değilim. Muhafazakar-demokratım. Kişisel olarak da dinin gereklerini yerine getirmeye gayret eden biriyim. Din üzerinden siyaset yapmayı kabul edemem. Bunu, dinin istismarı olarak görüyorum. Etnik kökenli federatif bir yapının Irak için yanlış olacağını düşünüyorum. Aynı şekilde dini kökene dayanan bir yapının da yanlış olacağını düşünüyorum. Bütün bunların, Irak'ın geleceği açısından, bu ülkenin güçlü bir demokrasiye sahip olması için iyi düşünülmesi gerekiyor'' dedi.
Erdoğan, bir gazetecinin, ''ordunun Türkiye'deki etkin yapısının, partisinin siyasetine ne kadar etki ettiği'' yolundaki sorusu üzerine, ''Her şeyden önce şunu rahatça söylüyorum. Şu anda Türkiye'de ifade ettiğiniz gibi bir anlayış söz konusu değildir. Türkiye'de sivil bir hükümet iş başındadır. Ordunun görevi Anayasa içinde tanımlanmıştır. Bunun dışında da herhangi bir icraatı yoktur. Anayasal kurum ve kuruluşlarımız, tanımı içerisinde görevlerini hakkıyla yerine getirmenin gayreti içindedir'' yanıtı verdi.
Erdoğan bir başka gazetecinin, ''önceki hükümetlerin güneydoğudaki isyanları güç kullanarak bastırdıklarını'' savunup, ''hükümetinin bunlara nasıl tepki göstereceğini'' sorması üzerine şu yanıtı verdi:
''Bir defa sorunun şekli bana göre yanlış. Buna ben sadece terör örgütlerinin terör eylemleri olarak bakıyorum. Bu örgütler sadece ırkçılık yaparak Kürt kökenli vatandaşlarımızı kendi yanlarına çekme gayreti içindeler. Örneğin partimizin geneli olarak ifade ettiğimizde, güneydoğuda DEHAP'tan sonra ikinci parti olduğumuzu düşünürseniz, bunun nereye varacağını tahmin edebilirsiniz. Örneğin benim koordinatörüm Vanlı. Dış politika danışmanım Siirtli. Eşim Siirtli. Ben de Siirt milletvekiliyim. Bunların hepsi doğu ve güneydoğu illeri. Ama eğer teröre evet diyorsak, terör örgütlerinin gelişmesine evet diyorsak, buna diyecek bir şey bulamıyorum. Birçok terör kurbanını da nasıl izah edersiniz? Onu da ben sizden tabii özellikle bekliyorum. Terör yüzünden 40 bin kişiyi kaybettik.'' Bir başka gazetecinin, AB'nin Ermeni soykırımını tanıma şartı getirmesi durumunda yaklaşımlarının ne olacağını sorması üzerine Başbakan Erdoğan, ''Olmamış bir şeyi varmış gibi ortaya koymak, bunu geleceğe taşımak yanlıştır. Tarihte olanları bırakın tarihçiler halletsin. Biz geleceği nasıl inşa edeceğiz onu konuşalım. Geçmişte bu tür mücadelelerde Ermenilerden de Türklerden de ölenler olmuştur. Dışişleri Bakanımız üç kez Ermenistan Dışişleri Bakanıyla görüştü. Şu anda biz havaalanlarımızı Ermeni havayollarına açtık. THY şu anda taşımacılık yapıyor. Bütün bu olumlu gelişmelerden sonra soykırımdan bahsetmek yanlış. Bunları konuşmakla, bunları taşımakla, insanlığa hizmet edemezsiniz. Barışın küreselleşmesini beklediğimiz bir dünyada, bunlar adeta barışı tahrip eden bombalardır. Barışa hizmet edin'' dedi.
Bir gazetecinin, Türkiye'de Ararat filminin gösteriminden vazgeçilmesine ilişkin sorusuna Başbakan Erdoğan, ''Kararın devletle, bakanlıkla ilgisi yoktur. Sivil bir tepki sonucu filmin yapımcısı vazgeçmiştir'' diye yanıt verdi.
Bir basın mensubunun, ABD ile Fransa'daki türban ve dini sembollerle ilgili uygulamalara yönelik sorusu üzerine Erdoğan, ''Bunu Türkiye'de toplumsal mutabakatla çözümleme gayreti içindeyiz. Bunu gündemde tutma gayretim olamaz. Bu konuyu en iyisi Fransa ve ABD yöneticilerine sormaktır'' diye konuştu.
''KARİZMA ÖNEMLİ'' Bir gazetecinin, bir siyasetçide bulunması gereken en önemli özellikleri sıralamasını istediğinde Erdoğan, ''Dürüstlük, donanımlı olmak, halkıyla iç içe olmak'' dedi. ''Halkına yüksekten bakan siyasetçinin geleceğinin olmayacağını'' belirten Erdoğan, ''kariyerden çok karizmanın önemli olduğunu'' kaydetti.
Oğlunun Harvard Üniversitesi'nde öğrenim görmesiyle ilgili bir soru üzerine Erdoğan, ''Oğlum Harvard'da başarılı bir öğrenci olmak için elinden geleni yapıyor. Sosyal bir öğrencidir'' dedi.
Başbakan'ın Harvard Üniversitesi'ne girişi sırasında sayıları 10-15'i aşmayan küçük bir grup da Türkiye ve Başbakan Erdoğan aleyhine sloganlar attı.
Erdoğan'ın ziyareti sırasında geniş güvenlik önlemlerinin alındığı Harvard Üniversitesi'nde okuyan çok sayıda yabancı öğrencinin yanı sıra Türk öğrenciler de Başbakan'a sevgi gösterilerinde bulundular.
Erdoğan, basın toplantısından sonra konferans salonuna geçti. Yıllık cirosu 55 milyar doları bulan Harvard Üniversitesi'nde 50 kadar Türk öğrenci okuyor.
aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türk halkı, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'le birlikte tarihsel bir dönüşüm sürecine girmiştir. Türkiye, en ileri demokratik standartları yakalama çabasında büyük mesafeleri başarıyla katetmiştir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Harvard Üniversitesi'nde verdiği konferansta, Türkiye'nin kendi demokratikleşme sürecine bakıldığında, dış dünyayla özellikle ABD ve AB'yle etkileşimin faydalarının açıkça görüldüğünü ifade ederek, ''Robert Kagan'ın söylediği şekilde, (Avrupalılar Mars'tan, Amerikalılar Venüs'ten geliyor) tezinin doğru olduğunu kabul etsek dahi, her ikisinin de aynı güneş sisteminin parçası olduğunu en baştan vurgulamak gerekmektedir. Avrupa ve ABD aynı değerler sisteminin parçasıdır. Bu değerler sistemi herhangi bir din zemininde değil, demokratik ilkelere bağlılık zemininde inşa edilmiştir'' şeklinde konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türk halkı, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'le birlikte tarihsel bir dönüşüm sürecine girmiştir. Egemenliğin millete ait olduğu ilkesini ve laikliği rejimin temeline oturtan bu dönüşüm sürecinde, 1946'dan bu yana çoğulcu bir demokrasi Türkiye'de kademe kademe yerleşmiştir.
Bu sürecin özünde tabiatıyla Türk halkının çağdaşlık yönündeki kararlı yönelimi bulunmaktadır. Bu yönelim Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD'nin başını çektiği (Hür Dünya) içerisinde yer alma tercihini yapmasını kolaylaştırmıştır.
Bu tercih bir kez yapıldıktan sonra, NATO üyeliğimiz ve bilahare Avrupa Birliği'ne üyelik sürecimiz, çağdaş medeniyet ve yönetim çizgisini yerleştirmemizde teşvik ve güven unsuru olmuştur. Batı Avrupa'nın yüzyıllara ve nice savaşlara yayılan demokratikleşme tarihini yaşamayan Türkiye, demokrasisini NATO ve AB ortaklığı sayesinde nispeten daha yumuşak bir geçiş süreciyle geliştirme imkanını bulmuştur.''
TÜRKİYE'NİN ORTADOĞU BARIŞINA KATKILARI Bugün gelinen noktada, Türkiye'nin, en ileri demokratik standartları yakalama çabasında büyük mesafeleri başarıyla katettiğini belirten Erdoğan, ''Hükümetim de Türk halkının bu yönelimini arzudan fiile geçirmek için dev adımlar atmış, gerçekleştirdiği köklü ve tarihi refomlarla Türk demokrasisini en ileri noktalara ulaştırmıştır. Kendine
has bir demokrasi değil, evrensel bir demokrasi anlayışını ülkede yerleştirmiş bulunmaktayız'' dedi. Erdoğan şöyle dedi:
''Türkiye, Ortadoğu'da demokratikleşmenin teşvik edilmesi konusunda kendi payına düşeni yapmaya ve bu tarihi dönüşümü kolaylaştırmaya hazırdır. Türkiye bu sürece değerli katkılarda bulunabilecektir. Herşeyden önce, Türk demokrasisi, Avrupa ile Ortadoğu'nun kesiştiği noktada rüştünü ispat etmiş ileri bir demokrasi örneğidir. Gelişmesinde Avrupa ve Avrupa-Atlantik süreçlerinden olumlu şekilde güç almıştır. Halen çevresinde bir işbirliği kuşağı oluşturmak yönünde tarihi adımlar atmaktadır. Bu adımlar bölgemizde işbirliğine ve karşılıklı bağımlılığa ve güvene dayanan yeni bir olumlu ilişki kültürünün doğuşuna vesile olmaktadır. Türkiye, ABD'yle ittifak, derin dostluk bağları ve stratejik bakış uyumuna dayalı değerli bir ortaklığa sahiptir.''
''TÜRKİYE'NİN AB'YE GİRMESİ AVRUPA'NIN YARARINADIR'' Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, AB'yle sadece işbirliği değil, bütünleşme yolunda olduğunu kaydederek, ''Avrupa Birliği'nin Türkiye ile tam üyelik için katılım müzakerelerini açma kararını alması, demokratikleşmenin zaferi, medeniyetler arası uyum projesinin başlangıç noktası olacaktır'' dedi.
Avrupa Birliği'ne katılmanın, Türkiye'ye birçok şeyler kazandıracağını vurgulayan Erdoğan, ancak AB'nin Türkiye'yi içine katmasıyla Avrupa'nın da pekçok şey kazanacağını belirtti.
Erdoğan şöyle dedi:
''Biz medeniyetler uyuşması ve uzlaşmasını istiyoruz. AB onun adresi olmalıdır. Bu da Türkiye'nin AB'ye katılımının sağlanmasıyla gerçekleşecektir. Çünkü AB, bir kömür-çelik birliği değil, AB bir ekonomik birlik de değil. AB bir hıristiyan kulübü de değil. Görüştüğümüz bütün yetkililer, hep bunu söylüyor. AB bir siyasi değerler bütünüyse, o zaman bu bütün içinde, halkının
yüzde 98'i müslüman olan ve yüzünü batıya dönmüş olan Türkiye'nin de yer alması şarttır.'' Türkiye'nin AB üyeliği yolunda ilerledikçe, temsil ettiği çağdaş demokratik değerlerin de Ortadoğu'da artan bir cazibe yaratacağını ifade eden Erdoğan, bu cazibenin Avrupa-Atlantik camiasının, çevresiyle barışık ve çevresiyle yapıcı bir etkileşim halinde, olumlu değişimlere katalizör olmasını sağlayacağını belirtti.
Erdoğan, Türkiye'nin ördüğü işbirliği ağlarının, bölge halkları, ABD ve AB'nin stratejik menfaatlerinin örtüşmesinin sağlanmasına hizmet ettiğini de kaydederek, ''Türkiye'nin AB'yle müzakerelere başlaması demokratik değerlerin ve medeniyetler arasındaki uyum projesinin zaferi olacaktır'' dedi.
İSLAM DÜNYASINA ÇAĞRI... Konuşmasında, çeşitli kesimlere de çağrıda bulunan Erdoğan, ''İlk çağrım, İslam dünyasına ve Ortadoğu ülkelerinedir. Demokrasi sadece belirli bir grup toplumun yararlandığı kendine has bir yönetim şekli değildir. Demokrasi evrenseldir ve çağdaş yaşamın bir gereğidir'' dedi.
Geleceğin kuşaklarının, bugünün liderlerini demokratikleşme konusunda gösterdikleri dirayetle anacaklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu yönde şimdiden her ülke kendi koşullarına uygun bir demokratikleşme perspektifini ortaya koymalı ve üçüncü ülkeler ile uluslararası örgütlerin tavsiyelerinden yararlanmalıdır. İslam dünyasına mensup ülkelerin içinde bulundukları zorluklar için dış dünyanın suçlanması yerine, içerde gerekli adımlar atılmalıdır. Türkiye'nin AB üyeliği ve ABD'yle ortaklığı, medeniyetler arasındaki ayırımın gerçek fay hattının demokratik, dünyayla barışık ve küreselleşme olgusuna ayak uyduranlar ile çağdaş yönetişimden kopanlar arasından geçtiğini kanıtlayacaktır.'' İkinci çağrısını, batı dünyasına yapan Erdoğan, İslam dünyasının sesine açık kalplilikle ve dikkatle kulak verilmesi ve değişim için yumuşak güçle örnek ve destek olunması gerektiğini vurguladı.
Erdoğan, ''Acele ile yanlış adımlar atılmamalıdır. Çağdaş değerleri temsil eden toplulukların en büyük gücü yarattıkları cazibedir. Terörle mücadelenin kesin başarısı da sonuçta buna bağlıdır. Batı dünyasının gelişmişlik düzeyi, daha adil bir küresel düzenin kurulması ve medeniyetler arasında uyum aranması noktasında bu ülkelere özel bir sorumluluk yüklemektedir'' dedi.
Üçüncü çağrısını ise tüm uluslararası topluma yapan Erdoğan, ''Gelecek gençlerindir. Bugünün kuşakları geleceğin emanetini taşımaktadır. En kalıcı ve gerçek yatırım gençlere yapılandır. Harvard Üniversitesi bunun en güzel örneklerindendir'' şeklinde konuştu.
Ortadoğu'da demokrasinin, sağlam bir eğitim stratejisi temelinde yerine oturacağını belirten Erdoğan, herkesin ortak sorumluluğu ve görevi olan terörle mücadelede eğitim boyutu olmadan yürütülemeyeceğini kaydetti.
Erdoğan, dünyada bugün en fazla aranan değerin adalet olduğunu vurgulayarak, bir yandan küreselleşmenin nimetlerinin daha eşit biçimde paylaşılması için arayışlar sürerken, aynı zamanda demokrasi ve küreselleşmeyle barışık bir neslin yaratılmasının ve yönetime hazırlanmasının gerektiğini ifade etti. Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Sabah vakti ailesiyle vedalaşıp kendi ve başkalarının canını almaya giden gençler, çağdaş dünyaya ve medeniyete kazandırılmalıdır. Bunları yönlendirenler cezalarını çekerken, zehirleyecek zihinler bulamamalıdırlar. Küresel barış ve demokratik dönüşüm için eğitimin ve iletişimin kapıları ardına kadar açık kalmalıdır.'' Başbakan Erdoğan'ın Harvard Üniversitesi'nde verdiği kongeransı, eşi Emine Erdoğan,
Devlet Bakanı Ali Babacan, eşi Zeynep Babacan, bu okulda okuyan oğlu Bilal ile gelini Reyyan Erdoğan da izledi.
Ailesiyle planladığı ABD'deki bayram tatili programını iptal eden Başbakan Erdoğan, bugün Türkiye'ye dönüyor.