Gündem'Kelimeler tükendi gerisi sadece acı'

'Kelimeler tükendi gerisi sadece acı'

14.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şehit Astsubay Ahmet Sarıoğlu'nun acılı annesi, 'Çok istediği bir meslekti. 1.5 yıllık astsubaydı. Yaşayamadan gitti' diyerek ağlıyor

Kelimeler tükendi gerisi sadece acı

axgun032.jpg Ahmet, 28 Aralık 1985'te Malatya'da doğdu. İki kız kardeşi vardı. Turgut Özal ve Recai Kutan'ın mezun olduğu Gazi İlköğretim Okulu'nu, sonra Atatürk Ortaokulu'nu, ardından da 20 Mayıs Vakfı Turgut Özal Lisesi'ni bitirdi. Asker olmak istiyordu. Üniversite sınavıyla girdiği Kara Kuvvetleri Komutanlığı Balıkesir Astsubay Meslek Yüksekokulu'nu bitirdi. Ardından da Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümü'nü. Mezun olunca Tuzla Piyade Okulu'nda bir süre eğitim aldı. Sonrasında da üç ay Isparta Eğridir Komando Okulu'nda. Ramazan Bayramı'nın ilk günü Gabar Dağı'nda 12 erle birlikte şehit olan Astsubay Ahmet Sarıoğlu'nun Malatya'daki evindeyiz. Tek erkek çocuklarını toprağa veren acılı baba, "Ocağımız söndü" diye gözyaşlarını yüreğine akıtırken, anne "Kelimeler tükendi. Sadece acı var" diyor... Eğridir'deki eğitimin ardından Tuzla Piyade Okulu'na döndü. 22 Ağustos 2006'da rütbesini taktı. Çektiği kurada tayini Bolu Komando 2. Tugayı'na çıktı. Oradan da görev yeri Şırnak'a gitti.Ağustos ayının sonuydu. Kız kardeşi Canan'ın İzmir'deki düğün hazırlıkları için izin aldı. İzmir'e gidip eniştesine ve kardeşine yardım etti. Kına gecesine katıldı. 1 Eylül sabahı da kardeşinin nikâh törenini izleyip, izin süresi dolduğu için akşamki düğüne kalamadan Mardin'e gitti. Oradan helikopterle Gabar Dağı'na hareket etti. Olaydan 5 gün önceydi. Anne babasıyla son kez telefonla konuştu. Babasına hal hatır sorduktan sonra annesini istedi telefona: "Çatışmadayız anne. Beni bekleme. Ramazan Bayramı'na gelemeyebilirim, ama Kurban Bayramı'nda yanınızda olacağım" dedi...Sonraki 4 gün, çatışmanın verdiği endişeyle elleri yüreğinde bekleyen anne-baba, sürekli oğullarını aradı cep telefonundan. Telefon sürekli kapalıydı. Bir türlü ulaşamıyorlardı. Beşinci gün emekli baba Arif Sarıoğlu ile eşi Semiha Sarıoğlu, acı haberi aldıklarında bir taziye ziyaretindeydiler. Nikâhtan Gabar'a Babanın cep telefonu çaldı, bir asker eve gelmelerini rica etti. Baba, oğlunun birliğinden bir askerin ziyarete gelmiş olabileceğini düşündü. Taziye evinden ayrıldı, kendi sokağına saptı ki ne görsün. Sokak jandarma dolu, bir de ambulans bekliyor. "Oğlum öldü de cenazesini mi getirdiniz?" diyerek ambulansa koştu. Gelen oğlunun cenazesi değil, şehit olduğu haberiydi. Ambulans babanın yaşlı kalbi için tedbiren getirilmişti... Acılı baba Arif Sarıoğlu, "Ocak söndü. Bu çok acı. Ancak kendimizi teselli ediyoruz. Kadir Gecesi toprağa verdik. Şerefli bir ölüm oldu, mertebesi çok yüksek. En acı yanı da, oğlumuz mesleğini çok seviyordu, mesleğine doyamadan gitti" diye konuştu.Yarı baygın halde taziyeleri kabul eden ve kızları Canan Güneri ve Berrin Sarıoğlu'ndan destek alan anne Semiha Sarıoğlu, "Kelimeler tükendi. Gerisi sadece acı. Çok istediği bir meslekti. Daha 1.5 yıllık astsubaydı. Yaşayamadan gitti..." diyebildi. Ambulansa koştu Mayından kurtuldu pusuda şehit oldu Şehit Piyade Komando Çavuş Seyfi Altuntaş, Cudi'de, Gabar'da sayısız çatışmaya girdi. "Sen bu çatışmadan sağ dönemezsin" dediği silah arkadaşı yanı başında mayına basarak can verdi. Bu olay sırasında şoke olan Seyfi'yi, komutanının tokatı kendine getirdi. Terhisine 4 ay 10 gün kala Şırnak'ın Gabar Dağı'nda 12 arkadaşıyla şehit olan Samsun'un Ayvacık ilçesinden Seyfi Altuntaş, 13 yaşındayken öz annesi Selime Altuntaş'ı kardeşinin doğumu sırasında kaybetti. Lisenin ardından Ankara'da Turizm Meslek Yüksekokulu'nu bitirdi. Sonra bir süre Antalya'da turistik otellerde çalıştıktan sonra baba mesleği olan inşaatçılığı seçti. Seyfi, İstanbul'da yaşayan ve Nazmiye Altuntaş ile evlenen babasının yanına yerleşti. Teyze kızı ile evlilik planları yaparken askere gitti. Acemi birliğini Ankara Mamak'ta tamamlayan Seyfi, usta birliği için Şırnak'a gidince ailesini yokluğuna alıştırmaya çalıştı. Evlilik planlarını soran üvey annesine, "Askerden dönersem evlenirim ama umudum yok. Beni beklemeyin, dönmeyeceğim" diyebilecek kadar ölümü kendisine yakın hissediyordu. Şehit olmadan iki gün önce üvey annesini arayan Seyfi, Şırnak'ta yaşadığı zor günleri paylaştı. Seyfi'nin, "Ben gelmeyeceğim, beni unutun" sözlerine karşılık Nazmiye Altuntaş, "Şaka yapma, üzme beni" demişti. Dağlardaki yorgunluğunu, yaşadığı çatışmaların stresini göğüslemeye çalıştı. Ama bunları kimseyle paylaşmadı. Paylaşmamasının nedenini Nazmiye Altuntaş, şöyle anlattı:"Şırnak'a varınca 'beni beklemeyin' demeye başladı. Şartların zor olduğunu, kendilerine yiyeceklerin helikopterle havadan atıldığını söyleyip içinde bulunduğu durumun ne kadar kötü olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Benim korktuğumu bildiği için çatışmaları anlatmıyordu. 'Gelmeyeceğim' dediğinde ona kızıyordum, 'Bir daha bana öyle şeyler deme' diyordum. Askerlik anılarını anlatmayı sevmiyordu. Askerlikten dönebilirse evlenebileceğini ama umudunun olmadığını söylüyordu." Oğluna, "Akıllı ol, ileride ve geride kalma, ortada hareket et" diye nasihatte bulunan baba Menteş Altuntaş ise yaptıkları son konuşmada Seyfi'nin "Köyü boş bırakma, akrabaları ara" dediğini söyledi. Altuntaş, oğlunun cenaze törenine katılan komutanların şehit cenazeleriyle ilgili tepkilerini, "Acı içinde yoğrulduk. Acı tepemizi aştı" ifadeleriyle dile getirdiğini söyledi. Baba Altuntaş, "Bir gün bizim de ciğerimizin yanacağını hep düşündük. Kardeşi kardeşe kırdırmaları zorumuza gidiyor. Bizi en kötü yerimizden yakaladılar. Bu bayrağı gönderden indirmeyeceğiz" diyerek acılarını dile getirdi. Şakası gerçek oldu Karayazı'nın kara yazgılı Ahmet'i Erzurum'un uzak ilçelerinden Karayazı'nın en uzak köyü Tosunlu'da her çocuk bayramı iple çekerken, 9 çocuklu Karataş ailesinin en büyüğünden en küçüğüne tüm fertleri bayramın bir an önce gelip geçmesini bekliyordu. Çünkü, terhisine yalnızca 29 gün kalan Komando Onbaşı Ahmet Şükrü Karataş, pusuya düşmeden bir gece önce ailesini arayıp bayram bittikten kısa süre sonra eve döneceğini müjdelemişti. Bursa'daki ağabeyi Mehmet, Şırnak'tan kardeşini alıp köyüne getirecek, ablaları en sevdiği yemekleri yapacaktı. Ancak Türkiye'yi yakan ateşlerden biri, Karataş ailesinin kapısını çaldı. Karataş ailesi, ilk büyük acısını iki yıl önce yaşadı. Anne Rasime Karataş, kansere yenik düştü. Annesini kaybettikten birkaç ay sonra Kayseri'de askerlik görevine başlayan Ahmet, önce Bolu'ya, ardından da Şırnak'a gitti. Şırnak'a gelmesiyle askerlik görevinin en zor dönemini yaşayan Ahmet, iki günde bir aradığı evini kimi dönem 45 gün süreyle arayamaz oldu. Günlerce postallarını bile çıkaramadan terörle ölesiye mücadele ediyordu. Şırnak'ta morali çok bozulsa da, terhis olacağı gün yaklaştıkça neşesi yerine geliyordu. Hain saldırıdan bir gün önce hem köyünü, hem Bursa'daki ağabeyini, hem de Aydın'da okuyan kardeşi Şevket'i arayarak terhis planlarını anlattı. Ağabeyine, "Canını sıkma, şurada ne kaldı, bayramdan birkaç gün sonra geliyorum, görüşeceğiz" dedi. Baba Alaattin Karataş, teröre lanet ettiği kadar, kanlı saldırıları önleyemeyenlere de tepki gösterdi. "Oğlumun cenazesi geldiğinde ben onu taşımadım. Kars'a gelen uzman çavuşu taşıdım, şehit çavuşu taşıdım. Hepsi benim çocuğum. Karslısı da, Edirnelisi de" diyen Karataş, oğluyla yaptığı son konuşmayı gözleri dolarak şöyle anlattı: "Saldırıdan bir gece önce beni aradı. 'Kendine mukayyet ol, tedbirli ol' dedim. 'Baba bütün arkadaşlarım, aynı şekilde tedbirli davranıyoruz, ama ateşin içindeyiz. Elimizden ne geliyorsa onu yapıyoruz' dedi. Bu son konuşmamız oldu." 'Ateşin içindeyiz' Mehmet'in hiç kız arkadaşı olmadı Erkeklerin bulunduğu odada, herkes derin bir sessizlik içinde okunan Kuran'ı dinliyor. Kadınların bulunduğu karşı odada ise Türkçe ve Kürtçe kelimeler, büyük bir acıya teselli bulmak için yakılan ağıtlarda bir araya geliyor. Burası, Konya'nın Kadınhanı ilçesine bağlı Örnekköy'de bir köy evi. Şırnak'ta şehit düşen Mehmet Yıldırım'ın doğup büyüdüğü ev. Annesi Elife Yıldırım, Mehmet'in çocukluğunun bütün hallerini şimdi hafızasında film şeridi gibi canlandırdığı bu evde, onun için yas tutuluyor. İlk şehidini veren Örnekköy, Osmanlı döneminde Adıyaman dolaylarından sürgün edilen Kürtlerin yaşadığı Sarıkaya köyünün yaylasıymış. 1958'de, Menderes hükümeti döneminde, Ege Bölgesi'nden göçen Türkmenler buraya yerleştirilmiş. Türkmenler ile Kürtlerin bir arada yaşamaya başladığı bu köye, Örnekköy adı verilmiş.Mehmet Yıldırım, "Türk-Kürt" kardeşliğine örnek oluşturması umuduyla adı Örnekköy konulan bu köyde 1986'da doğdu. Köyü yoksuldu. Ailesi daha da yoksul. Buğday ve arpa ekimi ile hayvancılığın dışında bir geçim imkânı yoktu. Evin biri kız, beş çocuğundan biriydi. Yoksulluk nedeniyle ilkokuldan sonra okumadı. Türkçenin yanı sıra Kürtçenin de konuşulduğu bir evde büyüdü. Halk tabiriyle "eli becerikliydi". Hiç eğitimini almadığı teknik işlerde mahareti vardı. Köyünde, birinin kilidi açılmasa, radyosu cızırdasa, televizyonu bozulsa, hemen, "Mehmet gelsin, bir baksın" denirdi. Mehmet, elektronik cihazları söker ve tamir ederdi. Ama, el becerisinin olduğu mesleklerin eğitimini alacak bir imkâna hiç sahip olamadı. İlkokuldan sonra ağabeyleriyle birlikte bozkırda koyun otlamaya başladı. Yazları, harmanlarda yevmiye karşılığı çalıştı. Düzenli bir işi hiç olmadı. Güvercin beslerdi. Köpekleri ve onlarla birlikte doğada gezmeyi çok severdi.Askere gitmesine 5 ay kala, yoksulluktan bunalan babası Ali Yıldırım, Denizli'ye taşınma kararı aldı. Anne baba ve 5 kardeş, Denizli'de, Sümer Mahallesi'nde 4 odalı bir apartman dairesine kiracı olarak yerleşti. Baba Ali Yıldırım, belinden rahatsız olduğu için çalışamıyordu. Evin geçim yükü, tekstil sektöründe çalışan Zülküf Yıldırım ile cam fabrikasında çalışan Rıdvan Yıldırım'ın üzerine kaldı. Mehmet Yıldırım, kardeşlerinin yükünü azaltmak için Denizli'de bir restoranda garson olarak iş buldu. Ayda 400 YTL kazanıyordu. Askere gitmediği için sigortası yapılmamıştı. Dürüst, sakin ve utangaç bir mizaca sahipti. Hayatında hiç kız arkadaşı olmadı. Köyde geçen yaşamından sonra sadece 5 ay süren kent serüveninin ardından askere gitti. Şehit düşmeden 4 gün önce evini aradı. Anne, baba ve kardeşleriyle tek tek konuştu, haklarını helal etmelerini istedi.Şehit düştüğü çatışma sırasında ise vefat eden babaannesi Emine Yıldırım defnediliyordu. Kendisine ulaşamadıkları için babaannesinin öldüğünü öğrenemedi. Ertesi gün de babaannesinin yanına defnedileceğini zaten bilemezdi. Türkmen - Kürt kardeşliği

KEŞFETYENİ
Survivor'ın eski şampiyonunu gören tanıyamıyor! 'Bambaşka biri'
Survivor'ın eski şampiyonunu gören tanıyamıyor! 'Bambaşka biri'

Cadde | 20.06.2025 - 06:31

Survivor 2023 şampiyonu Nefise Karatay, Instagram'ı sık kullanan ünlülerin başında geliyor. Yeni paylaşım yapan Nefise Karatay, yaşadığı değişimle dikkatleri çekti.

Yazarlar