01.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Dostluk ve sevginin kaynağı olan vefa; iyiliğe iyilikle karşılık vermek, bu mümkün olmazsa iyiliği sözle takdir etmek, iyilik sahibine dua etmektir. Allah’ın seçkin kulları peygamberlerden Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. Eyyub, Hz. Yusuf ve Hz. İbrahim’in hayatlarında vefanın izlerine rastlarız. Hz.İbrahim’in vefası ise Kuran’da “İbrahim çok vefakârdı” şeklinde zikredilir (en-Necm 53/37).
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (a.s.) vefası içten ve derindi. “Ben büyük dedem İbrahim’in duası, kardeşim
Namazını kendisi kıldırdı
Peygamberimizin, çocukluğunu yanında geçirdiği amcası Ebû Talib’in hanımı Fâtıma binti Esed’e karşı vefakârlığı dikkat çekicidir. Bu hanım, efendimize adeta annelik yapmış ve ona öksüzlüğün acısını tattırmamaya gayret etmiştir. Müslüman olarak Medine’ye hicret eden Fatıma binti Esed’i Allah Resulü Medine’de devamlı ziyaret eder, kendisine yardımlarda bulunurdu. Vefat edince Peygamberimiz gömleğini ona kefen olarak verdi, cenaze namazını kendisi kıldırdı ve gözyaşları içinde kabre indirdi. Bu ilginin sebebini soranlara şu karşılığı verdi:
“Ebû Talib’den sonra bu hanım kadar bana iyiliği dokunan hiç kimse yoktur. Ahirette Cennet elbiselerinden giymesi için ona gömleğimi kefen olarak verdim. O benim annemden sonraki annemdi. Kendi çocukları aç dururken, önce benim karnımı doyurur, kendi çocuklarının üstü başı toz toprak içindeyken, saçlarımı tarardı.” Bu sözlerden sonra Efendimiz şöyle buyurdu: “Anne veya babasından her hangi biri yanında yaşlanıp da onların vesilesiyle cenneti kazanamayanlara yazıklar olsun!”.
Allah Resulü, anne ve babaya karşı vefaya ayrı bir önem vermiştir. Bir keresinde uzun bir yolculuğun ardından kendisiyle birlikte cihada katılmak maksadıyla yanına gelen ve “Anne babamı ardımdan ağlar bırakıp sana geldim ya Resulullah!” diyen bir gence, “Onların yanına geri dön ve ikisini de nasıl ağlattıysan öylece güldür” buyurmuştur (Ebu Davud, Cihad, 31). Zira anne baba, evlatlarına yıllarca verdikleri emeğin karşılığında vefayı hak etmektedir.
Baba dostuna vefanın önemi
Sevgili Peygamberimiz, baba dostuna bile vefanın önemine vurgu yapmıştır. Bir keresinde Abdullah b. Ömer, Mekke yolunda bir bedevi ile karşılaşır, ona selam verir, binmekte olduğu eşeğe onu bindirir, başındaki sarığı da ona giydirir. Bu manzaraya şahit olan Abdullah b. Dinar, İbn Ömer’e, “Allah hayrını versin, bunlar bedevidir. Basit şeyler onları mutlu eder.” der. Abdullah b. Ömer ona şu şekilde cevap verir: “Bunun babası, babam Ömer’in dostu idi. Ben Resulullah’ın şöyle dediğini işittim: ‘İyiliklerin en güzeli, evladın, baba dostlarım ziyaret etmesidir. ‘” (Müslim, Birr, 11).
Vefakâr insanların ilişkilerinde zorunluluk ya da beklenti yoktur. Sadece duyguların paylaşımı ve paylaştıkça çoğalan zenginlikler vardır.
Hz. Muhammed’in soyu
Peygamberimizin soyu, yirmibirinci kuşaktan atası olan Adnan vasıtasıyla Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’e dayanmaktadır. Peygamberimiz Arapların, Hz. İsmail’in soyundan gelen Adnaniler kolundan, Kureyş kabilesinin Haşimoğulları sülalesine mensup Abdülmuttalip oğlu Abdullah’ın oğludur. Hz. İsmail’in neslinden gelmiş olan tek peygamber Hz. Muhammed’dir.
Kuran-ı Kerim’de Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail’in Kabe’yi inşa ettikten sonra yaptıkları duaya yer verilir ve Hz. Peygamber’in onların soyundan geldiğine işaret edilir: “ Ey Rabbimiz! Neslimiz arasından senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir peygamber gönder. Muhakkak ki Sen Aziz ve Hakim’sin” (el-Bakara 2/129).
Oruçlu iken unutarak yiyip içmek
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz oruçlu iken unutarak bir şey yiyip içer, sonra da hatırlarsa orucunu bozmayıp tamamlasın. Çünkü ona Allah yedirmiş ve içirmiştir” (Müslim, Sıyam, 171). Rabbimiz unutma sebebiyle insanı sorumlu tutmamaktadır. Oruçlu iken unutarak doyasıya yemek yense ya da kanıncaya kadar su içilse hatırlamadıkça oruca zarar vermez. Hatırlandığı an hemen ağzın çalkalanması gerekir. Bu hüküm hem Ramazan orucu hem de nafile oruçlar için geçerlidir.
Ramazan ayında yapılmaması gerekenler
Peygamberimiz “Nice oruç tutanlar vardır ki kendilerine kalan ancak açlık ve susuzluktur.” buyurmuştur. Orucun sevabını sildiği için Ramazan’da daha fazla dikkat edilmesi gereken bazı hususlar şunlardır:
1. Gözleri harama bakmaktan korumak
2. Yalan söylememek
3. Söz taşımamak
4. Gıybet etmemek
5. Kulağı söylenmesi uygun olmayan sözlerden korumak
6. Kalp kırmamak
7. Haram ve şüpheli şeylerle iftar yapmaktan kaçınılmalıdır.
İftar veren kişiye nasıl dua edilir?
Peygamber Efendimiz bir defasında Sa’d b. Muaz’ın evinde iftar yapmış, ev sahibi ve ailesine şöyle dua etmişti: ”Yanınızda hep oruçlular iftar etsin. Yemeğinizi iyi insanlar yesin. Melekler de sizin için dua etsin” (Müsned, III, 138).
?
Bir âyet
Allah size yardım ederse artık sizi hiç kimse yenemez; sizi yardımsız bırakacak olursa O’nun dışında size yardım edebilecek kim vardır? Müminler yalnız Allah’a güvensinler” (Âl-i İmrân 3/160).
?
Bir hadis
Kim, görsünler ve duysunlar diye bir kişiyi yüceltirse Allah da kıyamet günü onun gösteriş ve insanlara duyurma niyetini ortaya çıkarır. (Ebu Davud, Edeb, 35).
?
İki soru iki cevap
- Halk arasında kadınlar kabir ziyaretinde bulunamaz deniyor. Doğru mudur?
İslâmiyet’in ilk yıllarında Peygamber Efendimiz kabir ziyaretini yasaklamıştı. Zira o devirde bazı Cahiliye adetleri hâlâ yaşamaktaydı. Ancak daha sonra “Kabirleri ziyaret etmek isteyen ziyaret etsin. Çünkü kabir ziyareti bize âhireti hatırlatır” (Tirmizî, Cenâiz, 60) buyurmuştur. Bu ifadeye göre kabirlerden ibret almaya erkekler kadar kadınlar da muhtaçtır. Bu sebeple kabirleri ziyaret etmek onların da hakkıdır.
- Müzik yapmanın ve dinlemenin İslam dinindeki yeri nedir?
Kuran ve Sünnet’te müzik ile meşgul olmanın ve dinlemenin mutlak anlamda günah olduğunu gösteren deliller bulunmamaktadır. İslam dini müzik konusunda genel ilke ve amaçlar belirlemiştir. Buna göre cinsel arzuları tahrik eden ifade ve tasvirler içeren, haramları güzel gösteren müzikleri yapmak ve dinlemek günahtır. Dinimizin temel ilkelerine aykırı olmayan, haramların işlenmesine sebep olmayan müzik türlerini dinlemekte sakınca yoktur.
Şehzadebaşı Camii
Kanuni Sultan Süleyman’ın, genç yaşta ölen oğlu Şehzade Mehmed Saruhan için Mimar Sinan’a yaptırdığı Şehzade Camii’nin yapımı 1543-1548 arasında sürdü. Kanuni Sultan Süleyman’ın ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak devrinin büyük mimarı Mimar Sinan, Şehzade Camii ve külliyesini 4 yılda tamamlamıştır. Sinan, daha sonraları yaptığı bir değerlendirmede “Şehzade çıraklık, Süleymaniye kalfalık, Edirne Selimiye de ustalık eserimdir” diyecektir.
Cami kare planlı olup, üstü yarım küre şeklinde bir büyük kubbe ve bunun etrafında dört yarım kubbeyle örtülmüştür. Dört köşede yarım küre, dört de küçük kubbe vardır. Bütün kubbeler dört büyük fil ayağı üzerine oturur. Şehzade Camii’nin büyük dış avlusu altı kapılıdır. Caminin cümle kapısı duvarının iki yanındaki ikişer şerefeli çift minaresi yapının en dikkat çeken bölümlerindendir.
Şehzade Camii’nde şadırvan avlusu ve cami kitlesi iki eş karedir. Kubbeyi taşıyan dört ayakların çok fazla yer kaplamamasıyla mekan bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır. Kubbe büyüklükleri ve yükseklikleri aynıdır.
Revak kubbelerinin büyüklükleri ve yükseklikleri birbirine eşittir ve hemen cami planındaki köşe kubbelerle aynı büyüklüktedir. Bu yüzden Şehzade Camii avlusu, Beyazıt Camii avlusu ile birlikte Osmanlı Mimarisinde bulunan en dengeli ve güzel avlularından biri sayılır. Dışarıda, büyük orta kubbenin oturduğu kare kısmın dört köşesine ve yarım kubbelerin yanlarına dört ağırlık kubbesi konularak kemerlerin açılması önlenmiştir. Şehzade türbesinin içi rengarenk çinilerle doludur.
Dış avluda İbrahim Paşa Türbesi ile Destari Mustafa Paşa Türbesi bulunuyor.
Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com