08.06.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Ece Saruhan
Kalbi elinde, tüm duygusu gözlerinde, sadece beyazcamda ve sahnede değil, hayatın içinde de ışıldıyor sıcacık enerjisiyle... Bu sezon, B Planı’nın Sami Berat Marçalı’nın yazıp yönettiği “Yalnızlar Kulübü” adlı oyunundaki performansıyla tam dört ödüle layık görüldü. Oyunda canlandırdığı Buse karakteriyle, önce 19. Direklerarası Seyirci Ödülleri’nde ve 7. Ekin Yazın Dostları Tiyatro Ödülleri’nde Yardımcı Rolde Kadın Oyuncu ödüllerini kucakladı. Ardından 23. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nde ve 24. Sadri Alışık Tiyatro & Sinema Oyuncu Ödülleri’nde. İşte “Ömrümü oynayarak geçirmek istiyorum” diyen Ceren Taşçı’nın Milliyet Sanat’a anlattıkları...
Okuldan arkadaşlarınızla tiyatro kurdunuz. Bu ülkede özel tiyatro yapmanın da türlü zorlukları var. Neler yaşadınız üç yıl önce Neva Tiyatro’yu kurduğunuzda?
Sevdiğiniz insanlarla bir arada olup, bir şeyler üretmek çok keyifli ama maddi olanaksızlar nedeniyle zor da bir süreçti. Devlet desteği yok, bir sahneden diğerine taşınma masrafı bile belinizi büküyor. Herkes cebinden bir şey koyuyordu, bazen dekoru o şekilde karşılıyorduk, bazen başka bir şeyi. Hem ekip arkadaşlarımla hem de üç - beş kuruşu birleştirip bu ülkeye sahneler kazandıran herkesle gurur duyuyorum. Biz Neva’yı şimdilik bir üretim yeri olarak bıraktık. Bir şey üretmek istediğimizde yeniden bir araya geleceğiz.
B Planı’yla buluşmanız nasıl gerçekleşti?
Sami’yi (Berat Marçalı) çok seviyor ve tüm oyunlarını takip ediyordum. Kendisi bir audition yaptı, bir parça hazırlayıp gelmemizi istedi. Sonra da beni arayıp “Yalnızlar Kulübü”nün metnini yolladı. O günden beri de tüm ekiple çok severek çalışıyoruz.
Ödüllerle de karşılık bulması ne hissettirdi size?
Tiyatro bir takım işi. Öncelikle ekip arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Jürilerin layık gördüğü dört ödülü de hep birlikte aldık. Ne hissettiğime gelince çok mutlu, umutlu ve güzel hissediyorum. Ödüllerin isimlerinin geldiği ustalarımıza da, zamanında o ödülleri alan insanlara da hayranım. Onların yolunda ilerlerken bize böyle bir armağan verilmesi çok büyük bir motivasyon kaynağı.
Afife ve Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’nde adınız açıklanıp sahneye çıktığınızda heyecandan titriyordunuz...
Çok şaşkındım. Her iki törende de ismim açıklandığında kalp krizi geçirdiğimi sandım. Ödülleri alıp konuşmalarımı yaptıktan sonra titremem büsbütün arttı, çünkü ancak idrak edebilmiştim ödül aldığımı.
Nerede saklıyorsunuz ödülleri?
Evde, kütüphanemin üzerinde duruyorlar.
“Yalnızlar Kulübü” bir kişisel gelişim kursunun 10 haftalık serüvenini konu edinen interaktif bir oyun. Söylediği söz ve sahneleniş şekli, kocaman bir yalnızlar kulübüne dönüşen dünyada yalnız olmadığını hissettiriyor insana.
Bunları hissettirebiliyorsak ne mutlu bize! Tiyatro takım işi dedim ya hani; seyirci bu takımın olmazsa olmazı. “Yalnızlar Kulübü” bizim sahneden hiç çıkmadan hem oynadığımız hem de seyirciyle birlikte izlediğimiz bir oyun. Oyunla birlikte seyirciyi de izliyoruz, gözlemliyoruz. İçten kahkahalarını duyuyoruz, akan gözyaşlarına şahit oluyoruz, göz göze geliyoruz. Hayatın içinde ıskaladığımız, kaçırdığımız böylesi anları tiyatroda deneyimlemek o kadar kıymetli ki. Birlikte hayal kurup üretmek zaten çok keyifli, üstüne bir de seyircimizle birbirimize iyi geliyoruz. Bunun hazzına paha biçilemez. Ödül konuşmalarımda hep umuttan bahsettim. Tiyatroda umut var ve tıpkı sevgi gibi umut da bulaşıcıdır. Umut birlikte üretmekte, birlikte attığımız kahkahada, birlikte döktüğümüz gözyaşında! Yalnız değiliz, ben az olduğumuzu da düşünmüyorum. Biz hayvanları sevmeye ve korumaya, birbirimize inanmaya ve güzel şeyler üretmeye devam edeceğiz. Dünyanın pisliği de böyle temizlenecek. Bir arada olduğumuz, birbirimize sarıldığımız sürece bize hiçbir şey olmaz. Dünyayı sevgi kurtaracak! Ben buna inanıyorum ve hayatımın her anını böyle yaşıyorum.
‘Erkek hikâyelerinden bıktık’
Ekranda da sahnede de daha çok kadın hikâyesi ve güçlü kadınlar görmek isteğimizden bahsetmiştik “Yalnızlar Kulübü”nün kulisinde birbirimize. Hadi yineleyelim bu isteğimizi...
Evet yineleyelim! Bıktık artık erkek hikâyelerinden! Zaten dünya erkek egemen bir yerden yürüyor. Erk yüzünden sürekli kavgalar ve savaşlar çıkıyor. Bari ürettiğimiz şeylerde güzel, güçlü kadın hikâyeleri dinleyelim, görelim. Henüz netleşmiş bir proje yok ama önümüzdeki sezon tek kişilik bir kadın oyunuyla sahnede olmayı çok istiyorum. Annem de iki yıldır bana “Ben bu dünyadan gitmeden seni tek kişilik bir oyunla sahnede görmek istiyorum” diyor. Hatta bunun rüyasını gördüğünü söylüyor. İkimizin isteği birleşti, umarım yakın zamanda gerçekleştirebilirim.
Neva Tiyatro’yu kurduğunuzda ekipçe bir hayal bohçanız olduğundan söz etmiştiniz. Şu anda sizin hayal bohçanızda başka neler var?
Çok şey var ama hiç değişmeyen iki hayalimi paylaşayım sizinle. İlki sesinden hayattaki duruşuna kadar her şeyiyle hayran olduğum, çok sevdiğim, çok güçlü ve özel bir kadın olduğunu düşündüğüm Müzeyyen Senar’ın hayatını anlatan bir sinema filminde kendisini oynamak. Diğeriyse emekli olduğumda tiyatroyu, sinemayı, müziği, dansı buluşturan ve bahçesi olan bir okul açmak. Yaşlılığımı o okulun bahçesinde, belki de sallanan sandalyemde oturarak sanat aşkıyla dolu gençlerle bir arada geçirmek istiyorum.