Gündem ‘Şiddet toplumun bir parçası’

‘Şiddet toplumun bir parçası’

29.11.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi tarafından başlatılan "16 Günlük Aktivizm Kadınlara Yönelik Şiddete Son Kampanyası"na toplumun birçok kesiminden büyük destek geldi.

‘Şiddet toplumun bir parçası’

Çiğdem Yılmaz - "Şiddete Kayıtsız Kalmayın" diyen ünlü isimler, sokakta, evde, okulda, iş yerinde yani hayatın her alanında şiddete sessiz kalmayacaklarını söyledi. O isimlerden biri de ünlü haber spikeri Deniz Bayramoğlu oldu. "Şiddet, hayatın her alanında ve her türüyle psikolojik ve simgesel şiddet de dahil reddedilmesi, mahkûm edilmesi gereken bir olgu olması gerekirken, maalesef onay ve kabul görüyor. Daha açık söylemek gerekirse şiddet içinde yaşadığımız toplumun bir parçası" diyen Bayramoğlu Milliyet'in sorularını yanıtladı.

Haberin Devamı

'Korku kültürü hakim'

Türkiye'de kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti nasıl yorumluyorsunuz?

İnsana dair hiçbir kavramı tek boyutlu ele alamadığımız gibi hiçbir problemi de tek boyutlu ele alamayız. Dolayısıyla kadına ve çocuğa yönelik şiddet sorununu da anlayabilmek için çok boyutlu bakmak gerekir. Kısa bir liste yaparsak inanç, gelenek, toplumsal kurumların gelişmişliği ve derinliği, ekonomik yapı, siyasi iklim, hâkim iletişim kanallarının dili gibi boyutların ilk bakılması gerekenler olduğunu düşünüyorum. Bunlar ayrı ayrı olduğu kadar birbirleri ile ilişkileri çerçevesinde de ele alınmak zorunda. Bunların ardından şunu da söylemek lazım. Maalesef saydığımız tüm bu boyutlar açısından kadınların ve çocukların özellikle de kız çocuklarının gayet dezavantajlı durumda olduğunu görüyoruz. Hadi biraz daha insaflı davranalım toplumun tamamı açısından değilse bile yine de can yakıcı bir kısmı için bu maalesef doğru. Sonuçlarını kadınlar hemen her gün görüyor zaten. Toplumsal mekanizması kadının toplumdaki konumundan bağımsız belki aynı kaynaklardan beslenen ama kesinlikle kadınların yaşadığı sorunu bir hayatta kalma sorunu haline getiren bir başka toplumsal problemimiz de 'şiddet' ile ilişkimizin çok bozuk bir ilişki olması. Şiddet hayatın her alanında ve her türüyle psikolojik ve simgesel şiddet de dahil reddedilmesi, mahkûm edilmesi gereken bir olgu olması gerekirken maalesef onay ve kabul görüyor. Şiddet içinde yaşadığımız toplumun bir parçası. Bunun da nedenleri muhtelif ama burada merhum Doğan Cüceloğlu'nun toplumsal kültürler tasnifini hatırlatmak isterim. İki tür toplumsal kültür vardır. Denetim odaklı korku kültürü ve gelişim odaklı değerler kültür. Elbette hiçbir toplum tamamen bu iki kültür alanından birinin içinde yer almaz. Arada bir yerde ama birine daha yakın bir konumda durur. Bizim içinde yaşadığımız toplum maalesef denetim odaklı korku kültürüne daha yakın. Bunun doğal bir sonucu olarak da şiddet toplumda onay ve kabul görüyor. Sokaktan evlere, gelenekten kanunlara kadar her yerde kabul görüyor. Daha dün genç bir kadına saldıran adam denetimli serbestlikten yararlanarak dışarı çıktı. Oysa beden bütünlüğüne yönelik her kastın en ağır şekilde cezalandırılması lazım. Bana kalırsa sonuç olarak bu iki durum, yani kadının toplumdaki ikinci sınıf konumu ile şiddetin onay gördüğü toplum yapısı, bir araya gelince ortaya bugünkü felaket durum çıkıyor. Bu sorunun çözülebilmesi için de çok katmanlı bir eylem planı gerek. Şiddetin pratik olarak önlenmesini sağlayacak güvenlik mekanizmalarından masallardaki cinsiyetçi ögelerin temizlenmesine kadar uzanan çok ama çok geniş bir yelpazeden bahsediyorum.

Haberin Devamı

Yasal olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Türkiye’de kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin azalması için neler yapılmalı,
ne gibi önlemler alınmalı?

Haberin Devamı

Yasal olarak da insan olarak da ne yapmam gerektiğini biliyorum da… Önceleri bireysel müdahalelerim vardı şimdi pek yok. Bugün böyle bir meseleye bireysel olarak müdahale etmekten açıkçası çekinirim. Hatta imtina ederim. Niye derseniz aslında nedeni ortada. Şiddet o kadar yaygın ki bir kadına yardım etmek isterken hayatını kaybeden ya da katil olan çok sayıda insan var. Onlardan biri olmak istemem. Özel olarak kadınlara yönelik şiddet ile ilgilenen bir kolluk kuvvetinin kurulmalı, geri kalan tüm kolluk kuvvetleri bu tür olaylarla ilgili eğitimden geçirilmeli. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmekle kalmayıp kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlarla ilgili cezaların artırılması gerekiyor. Kanunları uygulayanların da kadına ve çocuğa yönelik şiddet suçlarında iyi hal indirimi gibi tutuksuz yargılanma gibi 'Şiddeti yüreklendiren' uygulamalardan acilen vaz geçmesi gerekli. Ve bunlar hemen olmalı.

Haberin Devamı

‘Müdahale ettim, polis çağırdığım da oldu’

Siz herhangi bir yerde bir kadına ya da kız çocuğuna yönelik şiddet eylemiyle karşılaştınız mı?

Maalesef evet karşılaştım. Üstelik bir kere değil birçok kere.

*Karşılaştıysanız neler yaptınız? Müdahale ettiniz mi ya da polisi aramak gibi başka çözümler mi ürettiniz? Ya da böyle bir durumla karşı karşıya kalsanız ne yaparsınız?Elbette bir şekilde müdahale ettim. Zor durumda olduğunu düşündüğüm hatta gördüğüm bir kadının ‘Sen ne karışıyorsun, bu bizim aramızda’ sözünü de duydum, teşekkür edeni de. Polis çağırmak zorunda kaldığım olaylar da oldu.