GündemÜreticilerin alternatifi ‘katılımcı sertifikasyon’

Üreticilerin alternatifi ‘katılımcı sertifikasyon’

06.12.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Çiftçilerin sertifika almak için sertifikasyon şirketlerine ciddi miktarda para ödediğini söyleyen Prof. Dr. Özkaya sertifikaya alternatif olarak üretici ve tüketicinin içinde çalıştığı ‘katılımcı sertifikasyon’ sistemini önerdi

Üreticilerin alternatifi ‘katılımcı sertifikasyon’


Bir ürünün organik olup olmadığının en belirleyici özelliği sertifikası. Tarım Bakanlığı’nın yetkilendirdiği denetleme firmaları tarafından “Organik Ürün Sertifikası” verilen ürünler sertifika kuruluşlarınca denetleniyor. Ancak sertifika alım şartları ve maliyetleri özellikle küçük çiftçi için büyük sorun. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya, sertifikaya alternatif olarak üretici ve tüketicinin içinde çalıştığı “katılımcı sertifikasyon” sistemini öneriyor.

‘Ürünün fiyatı düştü!’
Prof. Dr. Tayfun Özkaya’nın organik tarımla ilgili ‘ilk uyanışı’ kendisinin ifadesiyle şöyle olmuş: “Yıllar önce Manisa’nın bir köyünde köylülerle kahvede konuşuyorduk. Başta çekirdeksiz kuru üzüm olmak üzere organik tarım yaptıklarını söylediler. Ben ‘Çok güzel, kutlarım’ dediğimde, köylüler bana “Kutlayacak bir şey yok. Organik ürünümüzü satın alan şirketler fiyatları kimyasal ilaçlı ürünlerin fiyatına düşürdüler. Şikâyet ettiğimizde ‘Biz de başka köye gideriz’ cevabını verdiler.”
Daha sonra İzmir’in bir köyünde yıllardır organik üzüm üreten köylülerden bazılarının verim düşmesin diye gizlice kimyasal gübre attıklarını öğrenen Özkaya şunları söyledi: “Oysa sıra aralarına fiğ ekerek yeşil gübre uygulandığında kimyasal gübreye ihtiyaç kalmıyor. Verim de düşmüyor. Organik ürün alan şirketler bu uygulamayı köylülere öğretememiş. Birçok tarım ilacı şirketi organik alanına da girmiş. Bir de organik sertifika sorunu vardı. Organik ürün sertifikası çıkartmak için epeyce bir paranın köylülerce şirketlere ödendiğini gördük.”

Soğandan tarım ilacı
Prof. Dr. Özkaya, ihracata yönelik olarak başlayan organik tarımın henüz halkın ulaşacağı noktaya gelmediği görüşünde. İhracatın da yüksek düzeyde olmadığı ve üreticilerin gelirlerinden yakındığı tespitinde bulunan Özkaya, şöyle konuştu: “Organik tarım bu gidişle sadece ihracatçılar ve marketler için yeni olan bir kâr alanı olmaktan kolay kolay çıkamayacak.
Var olan sistem bu alanı belli bir sınırda hapsetti. Organik ürünler çiftçilerden kimyasal ilaçla üretilmişlerden en fazla yüzde 10 gibi bir fiyat farkıyla çoğu zaman da aynı fiyattan alındıktan sonra yurtdışında veya marketlerde bazen 4-5 misline satılmakta. Ayrıca organik üretimde kullanılan tarım ilaçları daha pahalı.
Üreticinin evinde hazırlayabileceği organik tarım ilaçları konusunda bilgi veren çok az. Halbuki soğan, sarımsak, ısırgan otu gibi şeylerden etkili tarım ilaçları yapmak mümkün. Devletin organik tarım için verdiği destekler dar alanda yapılan sebze, meyve üretimi için teşvik edici değil. Tüketiciler ise organik ürünlere hem çok güvenmiyor hem de pahalı buluyor. Çok büyük üreticiler bu alana girdiğinde, tek üründe aşırı yoğunlaşma, hibrit tohum kullanımı, sadece ihracata dönük olma gibi sorunlar yaşanıyor.”

Yeni bir üretim biçimi
Ancak Prof. Dr. Özkaya tüm bu sorunlara rağmen organik tarımı hem tüketici hem de çiftçi için makul duruma getirmenin mümkün olduğunu söylüyor. Çiftçiye yerel tohuma dayalı, agro ekolojik tarım tekniklerinin uygulandığı alternatif bir organik tarıma geçiş için yardım edilmesi gerektiğini söyleyen Özkaya, alternatif üretim modelini şöyle anlatıyor:
“Topluluk destekli tarım denilen tüketici gruplarıyla çiftçilerin doğrudan dayanışma içinde çalıştığı gruplar kurulmalı ve desteklenmeli. Çiftçiler sertifika almak için sertifikasyon şirketlerine ciddi miktarda para ödemek zorunda. Bu gruplarda sertifikasyon şirketlerine de ihtiyaç duyulmayacaktır. Şüphesiz güvene ve karşılıklı yardımlaşmaya dayanan yeni bir güvence sistemine ihtiyaç vardır. Bu sisteme katılımcı sertifikasyon sistemi denilmektedir.
Böylelikle çiftçi bu günkü eline geçenin üstünde bir fiyat elde ederken, tüketici de marketlerdeki organik ürün fiyatlarına göre çok daha makul fiyatlardan temiz, lezzetli ve besleyici ürün alabilecektir. Süpermarketler, organik ilaç üreticileri, sertifikasyon şirketleri devreden çıkarılacaktır.
Bu değişim için devletin öncülük etmesini beklemeye ihtiyacımız yok. Dünyanın birçok ülkesinde, Avrupa’da, Hindistan’da, Amerika’da tüketiciler ve çiftçiler bu değişim için yıllardır çalışmakta. Ülkemizde de bu alanda İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok grup kuruldu. Mesela Boğaziçi Üniversitesi Tüketim Kooperatifi (BÜKOOP) başarılı bir topluluk destekli tarım uygulamasıdır.”

Haberin Devamı

Boğaz manzaralı organİk domates

SAMET AKTEN İstanbul

Prof. Tayfun Özkaya’nın ‘başarılı bir uygulama’ olarak tanımladığı Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi’ndeyiz. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir grup öğrenci ve akademisyenin işbirliğiyle 2009 yılında kurulan kooperatife ‘Eğitim-Sen’ ve ‘Çifti-Sen’ de yardımcı oluyor.
Üreticiyle tüketici arasındaki köprüleri kaldırmak ve ekolojik tarımı desteklemek için kurulan kooperatifin en önemli destekçileri arasında Koray Çalışkan, Begüm Özkaynak, Ali Kerem Saysel, Serdar Altok gibi akademisyenler de var. “100 üyemiz olsun yeter” düşüncesiyle çıkılan yolda kooperatif 200 üyeye ulaşmış, 100’e yakın da gönüllüsü var.

Sağlıklı ekolojik tarım
Kooperatifin satış ünitesine ekolojik üründen başka bir ürünün girmesi yasak. Türkiye’nin farklı bölgelerinden getirilen organik ürünlerin yanı sıra geleneksel usullerle imal edilen yerel ürünler de raflarda. Domates salçası, mandalina, elma kurusu, çay, limon şurubu, badem şekeri, makarna, zeytin, bal, kekik ve nane gibi birçok organik ürüne üniversitelilerden ciddi bir talep var.
Çünkü hem akademisyenler hem de öğrenciler üretim sürecine kampüs içindeki Boğaz’a nazır tarlalarda birebir tanık olma fırsatı buluyor. Toprağa bıraktıkları tohumdan kıpkırmızı domatesin hasadına kadar tüm süreci yaşayan öğrenciler, yetiştirdikleri domateslerden kendi elleriyle salça ve domates sosu yapıyor. Öğrenciler “Sistemin dayattığı GDO’lu üretim karşısında üreticiyle tüketiciyi kaynaştıran güçlü ve sağlıklı ekolojik tarımdan yanayız” diyor.
Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Serdar Altok üç yıl önce başladıkları kooperatif çalışmalarının amacını şu sözlerle anlatıyor: “Doğal, ekolojik ya da geleneksel üretim yapan üreticilerle bilinçli tüketiciler arasında kalıcı işbirliği ve yardımlaşma inşa etmek. Bir de uzun vadede Organik Sertifika yerine, örgütlü üretici ve tüketicinin birbirini denetlediği Katılımcı Sertifika modellerini yaygınlaştırmak.”
Organik tarımın yaygınlaştırılması için kentli tüketicinin de üretim sürecinin belli bir bölümümünde sorumluluk alması gerektiğini kaydeden Altok, sertifika kuruluşlarının yüksek maliyet talep etmesi nedeniyle küçük çiftçinin bu kuruluşlarla çalışmasının mümkün olamadığını söylüyor.

Aile çiftçiliğinin devamı
Altok, “Sertifika kuruluşlarıyla çalışmak çok pahalı. Bir denetim için 2 bin liraya yakın para alıyorlar. Bu durumda küçük çiftçi organik üretim yaptığı halde bunu sertifikayla ortaya koyamıyor” dedi. Altok, dünyanın birçok yerinde örnekleri olduğunu belirttiği “katılımcı sertifikasyon”u da şöyle açıklıyor:
“Katılımcı sertifikasyonda katılım, sadece sertifika kuruluşlarını değil halk tabanlı denetimi ve kontrolü ifade eder. Hem üreticiler hem de tüketiciler sisteme dâhil olmakla birlikte karşılıklı güven ortamı yaratılır. Teknik kontrollerin yerine çiftçilerin kendi arasında üretimi denetlemesi sağlanır. Tüketiciler de tarla ziyaretleri aracılığıyla sertifikasyon ve kalite güvencesi sürecinde rol alırlar. Bu yapı, gıda egemenliğini ve küçük aile çiftçiliğinin devamlılığını savunur.”

Katılımcı sertifika
Katılımcı sertifikasyon sisteminin kooperatifler eliyle yaygınlaşabileceğini savunan Altok, şunları söyledi:
“Bizim için sertifikadan daha önemli olan nokta güven ve samimiyet. İnternetten bir ürün satın aldığınızda etiketin üzerindeki yazılardan ziyade kullanıcı yorumlarını önemser herkes.
Bizim kooperatifte hangi ürünleri satacağımıza dair değerlendirmemiz de böyle. Tohum İzi, Buğday, Çiftçi-Sen gibi derneklerden uzmanlar bize güvenilir üreticileri ve ürünleri bulabilmemiz için yol gösteriyor. Biz de zaman zaman tarla ziyaretleriyle alacağımız ürünün organik olup olmadığına tam anlamıyla ikna oluyoruz.”

Haberin Devamı

Öğrenciler satıyor
Kooperatifteki satışları da öğrenciler nöbet usulü yürütüyor. Üç yıldır kooperatifte gönüllü olarak çalışan Burcu Çöllü, Matematik Öğretmenliği 3’üncü sınıf öğrencisi. Çöllü, “Şehirleşmeyle birlikte etrafımızı saran beton yığınlarının arasında geleceğe bir umut bırakabilmek için ekoloji temelli çalışmaların destekçisiyim. GDO’lu ürünlerin etkileri yakın bir gelecekte çok daha acı bir şekilde hissedilmeden bir şeyleri değiştirmek elimizde” dedi.
Kampüs içindeki tarlada tarımı öğrendiğini belirten Onur Pınargil, şunları söyledi: “Ekolojik yıkım kapitalizmin ürünü. Bu sistem içinde varolabilmemiz için organik tarımın geliştirilmesi ve özellikle küçük çiftçinin desteklemesi gerek. Tüketiciler olarak üretim süreçleri konusunda bilinçlenmemiz de şart. Tarlada birçok şey öğreniyoruz bununla ilgili. Hem üreticinin yaşadığı sorunları daha iyi anlıyor hem de organik yani sağlıklı ve lezzetli ürünler yetiştiriyoruz.”

Haberin Devamı

YARIN: ORGANİK BAL

KEŞFETYENİ
Berk Atan kaza geçirmişti! Günler sonra ilk paylaşım
Berk Atan kaza geçirmişti! Günler sonra ilk paylaşım

Cadde | 04.05.2025 - 10:14

Berk Atan'ın da içinde bulunduğu araç geçtiğimiz günlerde kaza yapmıştı. Ünlü oyuncudan günler sonra ilk paylaşım geldi.

Yazarlar