Üst derece masonduGarih’in yarım asırlık arkadaşı İshak Alaton, ‘Öldüğü için açıklanmasında sakınca yok. Garih, üst düzey masondu’ dedi. Alaton, Üzeyir Garih’in öldürüldüğü gün arabasında bir zarf içinde 10 bin dolar para bulunduğunu da açıkladıEYLEM TÜRK50 yıllık ortağı, arkadaşı Üzeyir Garih’in ölümünden sonra hem fiziken hem de moral olarak büyük bir sarsıntı geçiren İshak Alaton, bugüne kadar cinayetle doğrudan ilgili konular dışında pek konuşmadı. Tanıyanların her zaman gıpta ettikleri bu yarım asırlık ortaklık yıllarında, Garih’i en yakından tanıma fırsatı bulan Alaton, Milliyet’e Garih’in ve cinayetin şimdiye kadar ‘sır’ olarak kalmış yönlerini açıkladı.
Garih’in ‘mason’ olduğunu açıklayan Alaton, "Öldüğü için bunun açıklanmasında bir sakınca yok. Hem de üst derece masondu" dedi. Alaton’la, cinayetin bir numaralı zanlısı Yener Yermez’in yakalandığı saatlerde konuştuk.
Cinayeti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu olayın adi, hatta çok adi olay olduğunu düşündüm. Bütün komplo teorilerini hem geçersiz, hem de gerçekdışı buldum. Her zaman bu inancımı etrafımdakilere anlattım. Özellikle çocuklara bu teorilerin ne kadar rahatsız edici olduğunu anlatmak istedim. Basit olan bu olayı, başından beri şöyle izah ettim. Bu kadar kıymetli bir insanın, bu kadar ucuz bir şekilde gitmesi çok hüzün verici. Ve insanı insanlığından utandırıcı. Ancak bugün 10 gün geçtikten sonra şunu eklemek isterim. Evvela vah gidene. Gitti maalesef. Ancak bu şekilde ucuz şekilde gitmesinin Türkiye için önemi var. Eğer bu organize bir şekilde olsaydı, Türkiye’nin aleyhine çalışan sinsi güçler veya odaklar gibi bir neticeye varılmış olsaydı, o zaman gerçekten Türkiye’ye ilave bir kötülük yapılmış olurdu. Bunun olmamış olması bir teselli kaynağı. Hayatımın en kıymetli varlığı, hayatımda tanıdığım en mükemmel insan bu kadar ucuz bir şekilde nasıl ölür diye dövünüyorsam da yine de iyi ki organize olmadığını düşünüyorum.
Üzeyir Bey’in cumartesi günü, Bulgar yetkilileri ile yaptıkları görüşmeden sonra eve uğradığı ve üstünü değiştirdiği belirtiliyor...
Doğru. Çünkü burada resmi kıyafetliydi. Lacivert elbiseliydi. Sonra eve gitti. Başka bir gömlek aldı. Ama tamamen tesadüf, buradan çıkıp giderken evinin önünden geçiliyor. Bina merkezden gözüküyor. Bazen nadir de olsa, ordaki balkona çıkıyorum. Buradaki bana el sallıyorum. Buradan çıkıp evine gitmesinin bir özelliği yok. Belki dul bir kadına vermek için hazırladığı 10 bin dolarlık zarfı aldı. İhtimal o. Belki de mezarlık ziyaretinden sonra o dul kadına gidecekti.
10 bin dolarlık sırArabasında bulunan parayı sıkıntıda olan dul bir kadına götürecekti Fakirlere yardım eder miydi?
Evet, sayısız kere yardım ederdi. Hatta Mason locasında, dul ve çocuklu bir kadın için para toplandığını söyledi. Çocuğu da rahatsızmış. Ölen kocası da hem teknik üniversiteden hem de masonmuş. Toplanan paraya 50 - 100 milyon lirayla Üzeyir de iştirak etmiş ama bu kadın hâlâ sıkıntıda diye aklında kalmış. Benden 10 bin dolar istedi. Galiba pazar günü bu kadını ziyaret edecekti ve parayı ona götürecekti. Cumartesi günü çantada bulunan 10 bin dolar sıkıntıda olan dul bir kadına vermeyi düşündüğü bir paraydı. O gün arabanın arkasında polis bond çantasını buldu. Çantanın içinde anahtarlar, defterler ve bir zarf buldu. Zarfın içinde de 10 bin dolar buldular. Hazırlamış. Polis bu zarfı İzzet’e teslim etti. İzzet bana sordu, bu 10 bin dolar nedir diye. Bu parayı ona ben temin etmiştim. Ama şahsi parasıydı. Şirket parası değildi. Üzeyir’in şahsi parasını da ben yönetiyordum. Çünkü Üzeyir’in parayla çok fazla bir ilişkisi yoktu. Garip bir yaklaşımı vardı. Onun parasını ben yönetirdim. O parayı benden istedi. Ben onun parası diye neden diye soramazdım. Ama o bana bilgi verdi.
Siz bu kadını tanıyor musunuz?
Bulacağım. Çünkü bu bir nevi vasiyettir. Şimdilik para İzzet’te.
MAVİ IŞIK SOLDUTelefona her çıkışında arayanların nasılsınız sorusunu her defasında neşeyle "süper!" diye yanıtlayan İshak Alaton, "nasılsınız" sorumuzu, bu kez eskisi gibi yanıtlamadı. Önceleri ışıl ışıl parlayan mavi gözleri bütün ışığını kaybetmiş gibiydi. Alaton’la üç hafta önce ‘sosyal demokrasi’yi konuşmuştuk. Bu röportaj, yayın tarihinden bir gün önce gerçekleşen Garih cinayeti nedeniyle yayınlanamadı. Bunun üzerine yeniden görüşmek üzere sözleştik ve dün kendisini ziyaret ettik. Bu sefer konu tabii ki kaybettiği yarım asırlık yoldaşı Üzeyir Garih’ti. Cinayet haberini aldığından bu yana mide krampları devam ediyor. "Yastaki
son duasından beri depresyondayım" diyen Alaton, katilin yakalandığını duyunca, güç kazandığını, moralinin biraz olsun düzeldiğini söyledi.
Garih’e son dua Fethullah Gülen’den Fetullah Hoca ile ilişkileri nasıldı?
Gülen’le biz, her zaman saygın bir ilişki içinde olduk. Buraya en az iki kez geldi. Biz de Üsküdar’daki yerinde en az iki defa ziyaret ettik. Onun Müslümanlara verdiği mesajların faydalı yönlerini takdir ettik. En önemli yönünün de Türk insanının eğitimi ile sınırlı kalmayıp dünya insanlarına, Türkiye mesajını götürmesi olduğunu düşündük. Fikirlerimizde hiçbir zaman değişiklik olmadı. Birçok kişiyi rahatsız ediyor bu bakış açımız. Ama gizlemeye de gerek duymuyoruz.
Sizi aradı mı?
Tabii, beni Amerika’dan aradı. Pazar günü akşam üstüydü. Olayın olduğu saatlerden 24 saat geçmemişti ki aradı. Sesi çok derinden ve yorgun geldi. Uzun bir konuşmamız oldu. Söylediklerinin içinde biraz da dua vardı. Ruhunun şad olması için telefonda dua etti, ben de dinledim.
Arapça dua mı etti?
Hayır, Türkçe dua etti.
Eşi Lili ile hayat felsefeleri farklıydı Garih’in eşi ile ilişkileri, aile saadeti konusunda neler söyleyebilirsiniz? Eşinin kolay kandırılabilen birisi olduğunu belirtmişti...
Üzeyir ile eşi arasında hayata bakış açısında farklılık olduğu tartışılmaz. Bunu herkes biliyor. Bayan Garih çok pratik bir kişi. Günlük olaylarla yakınlık kurabilen ve pratik oluşu dolayısıyla hayatın zevkli yönlerini bilen birisi. Zevk almayı da seven bir insan. Birçok insan gibi o da hayatın iyi tarafını alıyor. Güzel bir davet olduğunda orada dostlarıyla beraber olmaktan hoşlanıyor. Modadan, süslenmekten, bahsetmekten çok hoşlanan bir insan. Üzeyir’in de ona çok büyük hem sevgisi hem saygısı vardı. Ama farklı insanlardı. Üzeyir Garih farklı bir platformun insanı. Eğer karısıyla felsefi bir tartışmaya girmediyse, hayat boyu bu demek değil ki karısına karşı soğuktu. Eşini olduğu gibi kabul ederdi. Saygı da duyardı. Ama kendi hayatını kendine ayırırdı. Nitekim mezarlık ziyaretini kimse bilemedi.
Genel af siyasilerin elinde oyuncak oldu Yener Yermez suçunu itiraf etti. Buraya kadarmış diyebiliyor musunuz?
Bu kadar kıymetli bir kişiyi aramızdan alan insanın, alabileceği cezayla ilgili hiçbir fikir ileri sürmek istemiyorum. Çünkü maalesef Türkiye’deki adalet sistemi hem çok yavaş işliyor hem kötü. Geç gelen adalet adaletsizlik olduğu için mutsuzluk yaratıyor. Bütün bunların ötesinde ikide bir çıkarılan afların zarar verici olduğunu ve insanları umutsuzluğa sevk ettiğini artık görmemiz lâzım. Bu olaydan dolayı ikide bir çıkarılan afların gündemde olmaması ve politikacıların bunu artık kullanmaması lazım. Af yasasının politikacıların bir oyuncağı olmaktan çıkarılması için belki anayasal bir kanunun geçirilmesi faydalı olur diye düşünüyorum. Genel af diye bir olayın oyuncak olarak kullanılması yanlış. Sosyal demokrat programların hiçbirinde genel af diye bir şey yoktur. Adalet, aynen tatbik edilir. Suç işleyen cezasını görür. Ancak bu şekilde toplumda suç işlemeye meyilli kimselere gerçekçi mesajlar verilir. Her genel af kararı toplumda kolaylıkla suçlu olabilecek insanları teşvik eden bir netice doğuruyor. Suç işyebilecek insanları suç işlemeye teşvik ediyor.
Ofisi hiç değişmeyecek Alarko Holding’in merkez binasındaki ofisi hâlâ yıllarını burada geçiren Garih’i bekliyor gibi korunuyor. Ölümünden sonra konulan taziye defterinin yanı sıra sürekli bulunan bisküvi ve çikolata da yerinde. Garih’in bir çok dini nitelikte olan kitapları da raflarda duruyor. İshak Alaton’a Garih’in, ‘Gizli Müslüman olduğu’ şeklindeki iddiaları da soruyoruz. Yanıtı şöyle:
"Bu iddialar çok geçersiz. Çünkü olması için bir sebep yok. Musevi doğdu, Musevi öldü. Tevrat’a inanan, pek çok kısmını ezbere bilen dindar bir Museviydi. Senede en az iki kere yaşlı ve parasal sıkıntısı olan Musevi din adamıyla beraber ibadet ederdi. Ancak Garih, dinlerüstü, dinlere iyilik köprüsü olarak bakan nadir inanç adamıydı. Ehli kitap idi. Odasında Kuran var. Cuma günü misafirlerim vardı. Üzeyir’i de çağırdım. Laf lafı açınca, konu inançlara geldi. İzin verin dedi ve odasına giderek iki ayrı Kuran getirdi. Konuyla ilgili iki sure buldu. Ve konuşma tatlı tatlı devam etti."
GÜNCEL