Gündem Zeytinyağı ter ve gözyaşı

Zeytinyağı ter ve gözyaşı

07.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bir spor müsabakasının kokusu olur mu? Oluyormuş. Sarayiçi Er Meydanı’na adımınızı attığınızda sizi saran zeytinyağı kokusunun bir spor dalına has olabileceğine inanıyorsunuz

Zeytinyağı ter ve gözyaşı

Sarayiçi’nde tribünler geçtiğimiz yıla göre daha boş. Geçtiğimiz yıl 40 liraya satılan biletler bu yıl cumartesi günü 77, Pazar günü için ise 110 liraya satılıyor. Tribünlerdeki boşlukları cumartesi günü olmasına bağlıyoruz. Ancak protokol tribünü, davetiyeyle girilen ağa tribünü ve güreşçilerin tribünün dolu olması dikkat çekiyor.
Koku dışında sizi bitmek bilmeyen bir müzik ele geçiriyor. Yaklaşık 20 zurnacı ve 10 davulcunun dönüşümlü olarak bitmeyen bir müziği seslendiriyor. Zamanla siz de zeytinyağı kokusuna alıştığınız gibi bu müziğe de alışıyorsunuz. Sadece güreşçilerin ismi anons edildiğinde zurna sesi duruyor ve o esnada alıştığınız için bir gariplik hissediyorsunuz...

Yabancı gazetecilerin ilgisi
Bu yıl seyirci sayısı az ama yabancı gazeteci sayısı bir hayli fazla. Konuştuklarımızın neredeyse hepsi bu yıl ilk defa gelmiş. Alman gazeteci Monika Kalinowska “Tribünlerde hiç kadın yok. Avrupa’da yarı çıplak yağlı erkeklerin güreştiği bir müsabaka olsa buna kadınlar çok büyük ilgi gösterirdi” deyince haklı bir noktaya temas ettiğini fark ediyor ve tribünde gerçekten de kadın güreş seyircisinin ne kadar az olduğunu görüyoruz. İsveçli gazeteci Lars Legerd ise çok fazla yabancı gazeteci olduğunu ve alanda güreşçiden çok yabancı basın mensubunun olduğunu söylüyor. Alman gazeteci Michael Huelsmann ise bu organizasyonda en çok hoşuna giden tarafın henüz endüstriyelleşmemesi ve amatör ruhun hala korunmuş olması olduğunu belirtiyor.

Haberin Devamı

Zeytinyağı ter ve gözyaşı

Aynı anda 10 güreş yapılırken her 5 dakikada bir gözyaşına tanık oluyorsunuz.

Hemingway 3 roman yazardı
Er Meydanı’nda bitmek bilmeyen müzik gibi bitmek bilmeyen de bir mücadele var. Aynı anda 10 güreşin yapılabildiği meydanda özellikle baş pehlivanların mücadelelerinden bir an gözünüzü kaçırdığınızda çok şey kaçırabiliyorsunuz. Aynı anda 10 güreş yapılırken 5 dakikada bir, insanın en büyük mutluluklarından birine veya gözyaşlarına tanık olabiliyorsunuz. Hemingway buraya gelse bu kadar sık ve çabuk yaşanan trajedi ve zaferden 3 roman çıkartırdı.

Tam bir panayır havası
Dünkü güreşlerde en büyük tribün desteğini Antalya Belek’ten Ali Gürbüz aldı. Belek’ten gelip bir tribünü dolduran bin kadar güreşseverin bunda etkisi vardı. Dile kolay; Gürbüz bugün kazanırsa altın kemerin temelli sahibi olacak. Belek tribnünü sadece Gürbüz’ü değil bütün Antalyalı güreşçileri destekliyor. Güreşlerde ağırlıklı bir tribün gücü oluşturmuşlar.
Edirne kentinde bir hareketlilik ve bir heyecan var bunu hisetmek hiç güç değil. İnsanlar sabah 10-11’de Sarayiçi’ne doğru telaşla yol almaya çalışıyor. Er Meydanı’ndan dışarıya adımınızı attığınızda ise tam bir panayır havasıyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Bilete 77 lira ödemek istemeyenler meydan etrafında bulunarak bu atmosfere ortak olmak istiyor. Etrafta o kadar çok ve çeşitli yeme içme tezgahı var ve menü çok zengin: Gözleme, döner, köfte, kavurma, ciğer, tatlılar, pilav, tantuni, ızgara etler, börekler, çorbalar...
Meydanın etrafında güreşlerden ilham alıp çimenlerin üzerinde birbirine el ense çeken 8-9 yaşındaki çocuklara rastlıyorsunuz. Binlerce kişinin izlediği güreşçilere rastlamanız kolay. Müsabakaların mukayesesini sakin bir şekilde yapıyorlar. Dünya basınının yakından takip ettiği bu organizasyonda bir ‘yıldız’dan çok uzaktalar. 35 derece güneşin altında zeytinyağıyla fiziksel güçlerinin sınırlarını zorlayan bu adamları kıyasladığınızda burada endüstriyelleşenin sadece zeytinyağı sektörü olmasından dolayı memnuniyet duyuyorsunuz.