26.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:
Duvarlardaki saksılardan sakız sardunyalarının sarktığı, ışıklı, iç açıcı bir avlu... Akdeniz güneşiyle aydınlanan bir Endülüs evi. Bir çeşme, kırık dökük bir at arabası var... Önde de upuzun beyaz saçlı, renkli tokalar, incik boncuklarla süslü, “dilek ağacı” gibi bir kadın... Maria Josefa. Oyunun “meczubu”, aynı zamanda dillendirilemeyen bütün gizli arzuların sözcüsü.
Burası Bernarda Alba’nın evi. İspanyol edebiyatının önde gelen temsilcilerinden Federico Garcia Lorca’nın 72 yıl önce “inşa ettiği” bir ev: Esnemez törelerin, toplumsal ve dini baskıların “kale”si. Lorca’nın “Kanlı Düğün” ve “Yerma”yla başlayan ünlü “üçleme”sinin son halkası ve aynı zamanda faşistlerce öldürülmeden kısa süre önce yazdığı son oyunu.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda, yetenekli oyuncu ve yönetmen Engin Alkan’ın rejisiyle sahneleniyor “Bernarda Alba’nın Evi.” Lorca’nın İspanyol köylü kadınlarının kıstırılmış, trajik yaşamlarını anlatmak üzere kurguladığı oyunun evrenselliği ve ölümsüzlüğü iç acıtıcı.
Delidir, ne dese yeridir
Aralarında pek de şefkatli bir ilişki olmayan kızkardeşlerin her biri diğerine diş bilerken, en genç ve güzelleri olan Adela, Pepe’ye olan tutkusunun “kurbanı” oluyor.
Çünkü, oyunda çeşitli vesilelerle vurgulandığı gibi, arzularına gem vuramayan kadının sonu feci olacaktır.
Bir tek anneanne Maria Josefa haykırabilir kızların bastırılmış duygularını, ama o da “delidir” zaten, ne dese yeridir... Susturulamasa da kapatılır, komşuların görmeyeceği şekilde üzerine kilit vurulur.
“Bernarda Alba’nın Evi”, Franco rejiminin, yaklaşan çizme seslerinin boğucu atmosferini bir eve sığdırıyor. Kızları üzerinde kurduğu diktatörlükle özelde Franco’yla, genelde tüm iktidar sahipleriyle özdeşleştiriliyor oyunun ana karakteri Bernarda. Tüm ataerkil değerlerin, “Kadının yeri evidir” diyen baskıcı törelerin, şiddetin temsilcisi.
Oyunu Katolik öğelerden mümkün olduğunca arındırarak bağnazlığın evrenselliğinin altını çizmeyi seçen Engin Alkan, kasvetli olmasıyla bilinen “Bernarda Alba”dan alışılmışın dışında dinamik, renkli bir oyun çıkarma yoluna gitmiş. İyi de etmiş, din baskısı-tör-askeri rejim kıskacında sıkışmış insanların öyküsü zaten yeterince boğucu ve 'tanıdık’.