Kültür Sanat Binlerce ‘komplo’ var

Binlerce ‘komplo’ var

08.04.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Başrollerini Chris Pine ve Ben Foster’ın paylaştığı “The Contractor/Komplo”, ihanet klişelerine boğulan ama pandemi ve küresel sağlık sistemine dair sözü de olan bir aksiyon.

Binlerce ‘komplo’ var

MÜJDE IŞIL - İlk bakışta iddialı kadrosuyla iştah açan bir film “The Contractor/Komplo”. Chris Pine, Ben Foster ve Kiefer Sutherland’i birlikte izleme fikri, kulağa ve göze pek iyi geliyor doğrusu. Önce filmin konusundan başlayalım. James Harper, Amerikan Özel Kuvvetleri’ne bağlı bir asker. Yaralı dizinin tedavisinde kullandığı yasak maddeler yüzünden ordudan atılıyor. Ailesini geçindirebilmek için özel sektörde iş ararken ordudan arkadaşı Mike’a danışıyor. O da devlet adına gizli operasyonlar yürüten Rusty’yi öneriyor. Mike ve James, Rusty’nin gözetiminde Berlin’e, Ortadoğu kökenli bir bilim insanının çalışmalarını ele geçirme göreviyle gidiyor. Ancak işler planlandığı gibi ilerlemiyor.

Haberin Devamı

Baba travması

Konusundan da anlaşılacağı üzere ortalama bir aksiyon filmiyle karşı karşıyayız. İhanet klişeleriyle birlikte “The Bourne Identity”nin izinde gitmeye çalışıyor. Ancak ne hikâyesi o kadar güçlü ne de aksiyonu o kadar sürükleyici. Hatta bu tür filmlere göre aksiyon dozu çok ama çok az. Film, James karakteri için heyecanlandırmayı başaramıyor bir türlü seyirciyi. Aslında filmin başka bir derdi var ki o da baba travması. Geriye dönüşlerle baskıcı babasının James’e yaşattıklarını izliyoruz. Lakin başkarakterin travması, sanki ayrı bir filmin senaryosuymuş gibi yama olarak kalınca pek bir etkisi olmuyor. Baba travmalı oğulların bunalımları neredeyse bütün sinema dünyasını işgal ettiği gerçeği bir yana, iyi işlense filmi güçlendirebilecek bir yan öykü aynı zamanda. Ama sadece melankolik bir anı olarak kendine yer bulabiliyor senaryoda.

Haberin Devamı

Pandeminin hemen öncesinde çekilen “Komplo”, küresel sağlık sistemine dair getirdiği eleştiri ile dikkat çekiyor asıl. Hatta pandemiye dair komplo teorilerini doğrulayıp suçu kendi ülkesine de atıyor. Ancak bozuk sistemin tek bir sorumlusu olduğu ve o kişiyi yok edince her şeyin düzeleceğini iddia edecek kadar da gerçeklikten uzak. Klişelerle dolu ve olayların nasıl gelişeceği tahmin edilebilir olan film, en azından Chris Pine, Ben Foster ve Kiefer Sutherland’in hatırına izlenebilir.

Her şey bellekte mi? 

Derviş Zaim imzalı “Flaşbellek”, 2020’de Antalya ve Boğaziçi Film Festivali’nde yarıştıktan bir buçuk yıl sonra vizyona giriyor. Suriye’deki savaşı konu alan film, bir yandan yönetmenin “Filler ve Çimen”deki gerilimine yakın dururken bir yandan da geleneksel kültürü, doğayı, felsefeyi ve maneviyatı esas alan sinemasına da o kadar uzak düşüyor.

Filmin başkahramanı Ahmet, Suriye’de Esad rejiminin askeri. Boğazından yaralanınca bir depoda fotoğraf çekmekle görevlendiriliyor. Bu sırada Esad rejiminin işkenceleriyle yüzleşiyor ve bunları dünyaya duyurabilmek için kanıtları bir flaşbelleğe kaydediyor. Karısı Leyla ile birlikte Türkiye’ye doğru yola çıkıyor ama IŞİD’e yakalanıyor.

Haberin Devamı

Evet, “Filler ve Çimen”deki gerilime yaklaşan bir film “Flaşbellek”. Oradaki yerel dinamikler yerine yeni filmde Suriye tarafına bakıldığını söylemek mümkün. Ancak o alıştığımız, derinlikli, izledikten sonra da sorular sordurmaya devam eden Derviş Zaim sinemasından hayli uzakta kalıyor “Flaşbellek”. Yönetmenin savaş suçlarına, Suriye’ye, arada kalanlara dair söylemek istediği çok şey var belli ki. Ancak anlatı, Zaim’in kaleminden beklenmeyecek düzeyde karton karakterlere ve sadece iyilik-kötülük arasına hapsedilmiş; Zaim’in incelikli ve kalıplar dışı sinemasının tam aksi yönünde seyrediyor. Esad rejimini eleştirmek için çekilen film, dilini ve karakterlerini gerçekçi kılabilseymiş hem amacına ulaşır hem de Zaim’in filmografisinde farklı bir yerde durabilirmiş. Mevcut hâliyle, mekân yaratmadaki başarısıyla anılacak daha çok.