Kültür SanatBİR TEPKİ MEKTUBU

BİR TEPKİ MEKTUBU

25.09.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

BİR TEPKİ MEKTUBU

BİR TEPKİ MEKTUBU






Oldum olası maçoluklarıyla övünen Türk erkekleri, son birkaç yıldır 'kılıbık' suçlamasıyla karşı karşıyalar. Bu tartışmayı oturma odalarımıza sokan, 'taşfırın ve light erkek' polemiğini yaratan Çocuklar Duymasın dizisinden sonra, çeşitli şarkıcılar da bu konuya değindi. Bunlardan biri de, ünlü Laz delikanlısı Davut Güloğlu. Katula Katula adlı şarkısında "Nerede o eski taşfırın erkeği...Bir anda oldun light erkek. Ne oldu sana? Bir sözünü geçiremedin karına," diye yakınan Güloğlu eşliğinde, tüm Türkiye atlayıp zıplıyor. Prof. Ünsal Oskay ile bu hafta, Güloğlu'nun şarkısı üzerinden Türk toplumundaki kadın ile erkek rollerinin değişimini konuştuk.


Burada atılan taş, kılıbıklaşmayla ilgili. Öte yandan, "Sana ne oldu, ne oldu böyle?" sözleri cinselliği de çağrıştırıyor. Şarkı kibarca, bir erkeğin evine bağlanışı ve bekârken beraber olduğu arkadaşlarından uzaklaşması konu ediyor. Karısına bağlanan erkeğin erkeklik gücünün azalıp azalmadığını sorgulanıyor. Bizim gibi olağan insanlar, mal mülk yarışına girmiyorlar. Yarıştıkları konu, bu erkeklik gücü. Bir arkadaşımızla oturup, "Senin bir evin var; benim iki. Senin bir tarlan var, benim iki," desek, karşımızdaki gücenebilir. Şarkıdaki, eşitlik üzerine olan bir kavga dövüş. Bu aslında 'geyik muhabbeti'nin müzikali.


Laz dendiğinde, akla hareketlilik geliyor. Artık herkes dükkânına, devlet dairesine, bürosuna kapanıp hareketsiz mekanlarda ekmek parası kazanmaya başladı. Böyle bir değişimden sonra, geçmişini arama merakı en çok Lazlar'da oldu. Çünkü onlar, ağdaki hamsi gibi sıçrayan, atlayan insanlardı. Başlarına geleni anlayınca Davut Güloğlu gibi adamlar çıktı ve "Ula şu Lazlar'ı atlatalım, zıplatalım," diye o değişimi kompanse edecek müzikle, o eski hareketliliği yakalamaya çalıştı. Güloğlu bunu kimseyi kırmadan yapıyor. Ayrıca alıştığımız Karadeniz imajından daha farklı çizgide. Kolsuz giyiyor, suyun içinde dans ediyor, biraz Tarkan'a özeniyor.


Var tabii. Ama bu şarkı bugünün olayı. Erkekler eş düzeydeki ailelerden kız alıyorlar. Köyden şehre gelmiş erkeğin eli yüzü düzgün, mesleği de iyiyse; köyün güzel ve varlıklı ailesinin kızını kendisine eş olarak seçiyor. Dolayısıyla, evde kız tarafının sözünü dinlemek durumunda kalıyor. Böylelerine 'hanımköylü' deniyor. Adam sırtını karısına dayıyor.


Güloğlu, cıvıl cıvıl bir adam. Atlıyor zıplıyor. Üstelik çok da atak. 40 tane kız görse, hepsinin üstüne atılacak. Kızların da, televizyon, sokak gibi bir sürü uyarıcı faktör yüzünden, göbeğini açmayanı kalmadı. Herkes bir şekilde ana hatlarıyla eşitleniyor. Kartal'daki tren istasyonunda bilet kesen adamın kızı da göbeğini açıyor, Akmerkez'de dolaşanı da. Biletçinin kızı 35 milyonluk pantolonla açıyor; öbürü 200 milyonluk pantolonla. Güloğlu genç, hareketli ve en önemlisi başarılı bir erkek. Kadınlar başarılı erkeklerdan hoşlanırlar. Son beş on yıldır, bu bölgesel sanatçıların hepsi başarılı. Çok hırslı insanlar. Urfa'dan İbrahim Tatlıses, Karadeniz'den Davut Güloğlu geliyor. Başka Urfalılar var. Başka Karadenizliler var. Ayrıca Urfalı buraya geldiğinde, buradaki Laz'la tanışıyor. Onun çok uzağında bir insan olmadığını görüyor. Laz, Urfa'dan geleni görüyor. Damak tadı, başarı, ortam ve müzik alanlarında ortaklaşa kriterler oluşuyor.


Bu müziği dinleyenler, öyle sosyete mensubu insanlar falan değiller. Bu şarkıyı gerçekten sevenler, berber kalfası ya da kasap çırağı gibi orta sınıfa mensup insanlar. Eski usül kadın erkek ilişkisi, toplumun geniş kesiminde devam ediyor. Üniversite mezunu kadınlar evlendiklerinde, hem eski geleneklere uyuyor; hem de o geleneğin içindeki erkeği tercih ediyorlar. 'Erkek dediğinin lafı geçmeli' düşüncesini benimsiyorlar. Dört beş azılı feminist arkadaşla bir otobüs yolculuğu yapmıştım. Hepsi sakallı ve bıyıklı erkekleri beğeniyor; ben böyle kılıbık duruyorum diye, kimse benim yanıma yaklaşmıyordu. Bu şarkı 'light' erkeğe yapılabilecek en zararsız, en hafif sataşma. Modernleşmenin olduğu yerde, eskiden belirlenmiş olan kadın ve erkek rolleri değişmeye başlar. İnsan değeri bilmeyen modernleşme süreci, erkeği erkeklikten, kadını da kadınlıktan uzaklaştırıp hırçınlaştırıyor. Yırtıcı erkeği insan olmaktan çıkartıp sistemin bir enstrümanı haline getiriyor. En kötüsü, aseksüel olmak. Çünkü 'istendiğinde fırından da çıkılır'.

Geçen hafta, Bir Söyle Bin İşit sayfasında yayımlanan söyleşide, Prof.Dr.Ünsal Oskay'ın bazı ifadelerine karşı Dr.Nilüfer Bayar Gürsoy'dan gelen mektubu kısaltarak aktarıyoruz:
"Sayın Ünsal Oskay,
Milliyet Gazetesi'nin 18 Eylül 2003 tarihli Popüler Kültür ekinde çıkan 'Olur Böyle Vakalar Türk Polisi Yakalar' başlıklı yazınızda dikkatimi çeken bir nokta üzerinde durmak istiyorum. Yazınızın bir yerinde, 'Başbakan Adnan Menderes'in çekmecesinde kadın iç çamaşırları bulunmuş, daha sonra da bilimum kişilerle ilişkisi olduğu söylentileri doğmuştur. Bunlar bizim milletin gözünde ayıp şeyler olmaktan çıktı artık. 1960'tan günümüze kadar toplum bir gelişme kaydettiği için..." demişsiniz.
Bu, bir desinformasyon örneğidir. Daha doğrusu sizin için, üretilmiş yalanları gerçek sayarak kullanmanızdır. Gerçekleri aralayacak olursak, başta bu iç çamaşırı çekmeceden değil, Menderes'in kasasından çıkmıştır. Daha Yassıada duruşmalarında başsavcı Altay Ömer Egesel bunu kanıt olarak elinde bayrak gibi dalgalandırmıştır. Hatırlayın, o günün basınında resmini görmüşsünüzdür. Ama gördüğünüz şey, aslında Menderes'in Başbakanlık kasasında mı bulunmuştu, yoksa kasten mi konulmuştu? O gün bugün gerçeklere eğilen olmamıştır. 103 Milyon'lar, Harbiye imhası gibi, bu da 27 Mayıs'ın yalan imalatıdır. 27 Mayıs'ın alameti fabrikasıdır.
Sayın Oskay, yazınıza açıklama getirmenizi beklemem fazla olur. Popüler Kültür'ün içeriğine sığmayabilir. Ancak yıllarını iletişime vermiş bir kişi olarak bunları bilmenizi istedim. Yıllarca tedbirler kanunu baskısı ve yaratılan korkulu hava içinde, gerçeklerden uzak kalan gençler bilmeyebilir. Ama gerçekler ancak yaşayanların bildiklerini bıkmadan usanmadan aldatmaları ve gördükleri yanlışlara işaret etmeleri ile açığa çıkabilir. Socrates ünlü müdafaasında: 'Yalanları üretenler var; bir de yalanlara kanıp yayanlar var,' demekle ne kadar haklı. Hassasiyetimi hoş göreceğinize inanıyorum."



POPULER KÜLTÜR


Bir gün şehre bir film gelir
Azizelikten fahişeliğe
Kocadağ'ın ardı
Dansta iki şehrin farkı
Ne oldi Laz'a ne oldi boyla?
Tereyağı defilesi...
Neyse halimiz söyler kafemiz
Sanayi devrimi ve popüler kültür
"Büyüyünce 'Meşhur' Olucam"! Yaşasın Meşhuriyet Çağı!
Arsızlık gençliğin diline vurdu
Metroseksüellerin ayak sesleri
Harry Potter 'gerçekten' doğdu mu?
Bi yeşil çay, bi fal!
Fastfood'un çoğu ZARAR!
Atatürkçülüğün böylesi
Folklor değil "poplor"!
ABD'ye hayır, Cola'ya evet!
Guevara yer misiniz?!
Ört apışını bakiim!
POPUN YARIM ASRI

KEŞFETYENİ
Sürpriz haber! Evlilik yolunda ilk adımı attı
Sürpriz haber! Evlilik yolunda ilk adımı attı

Cadde | 13.06.2025 - 11:13

Dünyaca ünlü İngiliz şarkıcı Dua Lipa, aktör Callum Turner ile nişanlandı.

Yazarlar