03.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
NAZAN ÖZCAN
ALBÜM kapağına şöyle bir göz attıktan sonra ağzımız bir karış açık kalıyor. "O ne fotoğraflar öyle," diye arkasından konuştuktan sonra albümü dinlemeye başlayınca, kapağın asla ve kat'a jan janlı bir ambalaj olmadığını anlıyoruz. Seden Gürel hem fiziğiyle hem de sesiyle iddialı. Beşinci albüm "Bir Kadın Şarkı Söylüyor", düzenlemeleri, Sibel Alaş'ın yazdığı sözler, altyapılar ve tabii ki Seden Gürel'in sesiyle dinlenesi olmuş. Hatta öyle bir kaptırıyorsunuz ki "Aaa, ne çabuk bitiyor, demek ki kısa albüm," dedikten sonra tam 52 dakika olduğunu anlıyoruz. Seden Gürel ile bu durumu konuşmak için Acarkent'te buluşuyoruz. Üzerinde kot pantolan ve kızıl saçlarıyla 40'ına bir kala iki çocuk annesi olduğunu yalanlıyor. İncecik, uzun boylu bir kadın. Fıkır fıkır konuşuyor ve çok eğlenceli. Kanı kaynıyor belli ki. Sonra taa eskilere gidiyoruz. Hani başında koca beyaz şapkalı "Bum bum bum" diyen kadının yerinde yeller esiyor. Sonra hemen hatırlıyoruz. O şahane "Devlerin Aşkı Büyük Olur"u. Ne nefis şarkıydı o! "Bir Yudum Sevgi", "Aklını Çelme" albümleri. Sonra imajlar filan gitti ve Seden Gürel kendi endamıyla bizi selamladı. Oh rahatlamıştık, kadının kafası kel filan değildi! Altı yıl aradan sonra "Hesaplaşma" geldi. Ve şimdi de "Bir Kadın Şarkı Söylüyor". "Bıraksınlar," diyor: "Bu kadın şarkı söylesin". Bizce de söylesin. Yeni bir projesi varmış, anlatmasını istiyoruz, olmazlıyor: "Fikirler çalınıyor"!
İlk defa Internet üzerinden bilgi alıyorum. Geri dönüşler güzel. Beğenmişler albümü. Herkes bütün şarkılar hakkında eleştirilerini yazıyor. Her gün bilgisayarın başında bitmiş durumdayım.
Senelerdir, her konuştuğum yerde hep "Ben şarkıcıyım," diyorum. Sanatçı filan değil. Artık beşinci albümde de bunu söyleme hakkını kendimde buldum. Ben sadece şarkı söylüyorum ve şarkılarımı paylaşmak istiyorum.
"Hesaplaşma"dan beri öyle. Ona da bir kadın, bir öykü diye başlamıştım. Bu da onun devamı. Evet ben bir kadınım ve onların çoğunu yaşıyorum, etrafımdaki kadınlar da yaşıyor. Benim hislerim bunlar ve ben kadın olarak bunları söylemek istiyorum. Fakat erkekler de çok iyi anlıyorlar!
"Fanus" albüme giren ilk parçalardan biri. Sibel ile (Alaş) her gün konuşuyoruz ve birbirimize hayatımızı anlatıyoruz. "Ellerime çivi çaktırdım sana ters gelir mi," dedi. Hayır, "Ben ellerime çivi çaktırdım"ı çok sevdim. Çünkü çok çaktırdığım yer oldu! Niye yalan söyleyeyim!
Şarkılarla geçiştirmiyoruz, şarkılarla paylaşıyoruz. Şarkılarla paylaşmak benim çok işime geliyor. Çünkü ben bunları hiçbir zaman birebir kimseye anlatmayacağım. Her şeyi paylaşmayı çok sevmiyorum. Ama bunları bir yerde de açığa vurmam gerekiyor.
O artık son nokta. Şarkının içinde incelikler var. Sözlerinde olduğu gibi evet, ellerimi cebime sokarım, yürürüm. Ve evet bunları düşünürüm. Tabii 'seni de terk ediyorum' işin hiciv kısmı. Evet, bazen de bu şehri bırakıp gitmek istiyorum.
Daha vakit var.
Çok karışık. Duygu olarak acayip bir şekilde çok yoruyor bu şehir beni. Bu şehirde yaşanan sahtekarlıklar, sevgisizlikler. Maalesef en başında birtakım cesaretleri gösteremedim. Ve çocuklarımı bu şehirde yaşatmaya başladım. Şu an onların elinden bunu alma hakkım yok. Keşke en baştan daha cesur olabilseydim. Bu, zamanla ve yaşla gelen bir şey. Gitseydim ve oradan sesleniyor olsaydım... Ama şimdi bir yedi senem var.
Planladım. Ben bu şehri terk edeceğim ve daha güzel şarkılar söyleyeceğim.
Klasik ama evet. Ben çok az giyinmek istiyorum. Şort ve terlikle dolaşmak istiyorum. Soğuktan nefret ediyorum. Balığımı avlarken kendi şarkılarımı kendim yazmak istiyorum. O huzuru istiyorum. O huzur da sahil kasabalarında var, fakat onları da doldurmaya başladılar, hiç dokunulmamış bir yerleri bulmam lazım. Burada çok gereksiz şeylerle savaştığımızı düşünüyorum. Ne kadar dışında kalmaya uğraşsan da olmuyor.
Yüzyıllık bir ezgi o. İki tane eski ezgi var albümde. Çünkü ben aslında bu ezgileri çok seviyorum. Bunlar benim ruhumda var. Türk toplumu çok karma. Hangi ezgi kimin karışmış durumda. O iki şarkıyı bana Hasan Saltık getirdi. O arşivini açıp bana gösterdiği zaman benim söylemem gerekiyordu. İçimde hissederek söyledim. "Gölgeler" de aslında rembetikonun ana müziğidir. Ve benim babaannem mübadele dönemini yaşamış. Yanya'dan Bursa'ya gelmişler. O yüzden de söylemem lazımdı.
O benim çok sevdiğim bir şarkıydı ve o şarkıyı söylemek istiyordum. Doğan Canku'ya bunu söylediğimiz zaman biz Seden ve Aykut Gürel olduğumuz için izin verdi. Gene de bir korkuyla "Günümüze uydurmayacaksınız değil mi?" dedi. Hayır asla! Arkasından Ozan Doğulu "Gecelerim"i yaptığımızı duyunca düzenlemesini ben yapayım dedi. Getirdiği gece evde stüdyoya girdim ve söyledim. Demo kayıttır o ve albüme öyle konuldu.
Dinledi hatta gitarları çaldı. Ben çok korkuyordum aslında. Onun geldiği gün stüdyoda olmamaya gayret ettim. Kaçtım yani. Olur da beğenmedim, koymayın diyebilir. Sonra telefonda konuştuk, "Ağzına sağlık, çok beğendim," dedi. Korktum çünkü birkaç tane değiştirdiğim yer vardı.
Biz senelerdir tanışırız; çok sevdiğim ve güvendiğim bir insandır. Birlikteliğimiz "Aşka Yürek Gerek"in sözlerini yazmasıyla başladı. Onu da albüm yapması için sürekli dürtüklüyorum ama hiç sahtekarlık yapamayacağım: Yapmasın, bana versin benim hoşuma gidiyor!
Evet ama aslında o durulmanın içinde başka bir azgınlık dönemi başlıyor. Daha iddialı olmaya başlıyorsun. Bir de albüme daha çok karışma özgürlüğümü elime aldım. Ben şarkı söylüyorum, güzel söylüyorum ve başka bir şeyler katmanın bir anlamı yok diye direniyorum. 39 yaş da çok önemli. "Hesaplaşma"da aslında öyle bir sakinlik vardı. O, tam da benim şarkı söylemek istediğim gibiydi. Fakat genç jenerasyondan tepkiler, biz Seden Gürel'i bağırırken severdik oldu. Ama orada bir şey söylüyorum, bağırmama gerek yok ki! Gerektiği yerde ben çığlığı atıyorum zaten! Bu albüm sakin, döne döne dinleniyor albüm. Bütün amacım buydu zaten. Bir kadın şarkı söylüyor ve dinletmeyi de beceriyor!
Aslında 'beyaz şapkalı kadın' projesi çok doğruydu. Bunu hâlâ savunuyorum. Onu yıkmak için uğraşmadım, belki bu yüzden bu kadar uzun süre kaldı. O dönemlerde çok isim vardı. İnsanlar bir anda isim karmaşasına düştüler. Ben orada 'beyaz şapkalı kadın'ı yarattım. İnsanlar Seden Gürel'i öğrenmeden önce 'beyaz şapkalı kadın'ı öğrendiler. Onu çok doğru bir şekilde sürdürmek gerekiyordu fakat arkasından Neslihan Yargıcı diğer teklifleri değerlendirmeye başlayınca işler karıştı. 'Abajur kadın' Bendeniz'di o da bana söylenmeye başladı. Bazen dalga geçiyordum, 'Ben uydu anteniyim, yayınları iyi yapıyorum' diye.
Ülkeyi gezmek istiyorum aslında ama bunun için de para lazım. Benim para kazanmam önemli değil. Adam gibi orkestra olsun ve onlara da para verebilelim. Playback gibi şeyler, bana uyan sahtekarlıklar değil. Keyif almam. Ya, bırakın da kadın şarkı söylesin! n