Kültür Sanat"Bizans'a ihtiyacımız var!"

"Bizans'a ihtiyacımız var!"

25.02.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

İsmail Tokalak, dünyaca ünlü tarihçilerin belgelerinden faydalandığı "Bizans - Osmanlı Sentezi - Bizans Kültür ve Kurumlarının Osmanlı Üzerindeki Etkisi" adlı 704 sayfalık kitabında, Osmanlı'da yaşamaya devam eden Bizans'ı ve iki kültür arasındaki benzerlikleri inceliyor.

Bizansa ihtiyacımız var

"TOPLUM ÇARPITILMAMIŞ TARİHİ BİLGİYE ULAŞMAK İSTİYOR. ANCAK OLANAĞI AZ..." axkit011.jpg Tokalak, dünyaca ünlü tarihçilerin belgelerinden faydalandığı "Bizans - Osmanlı Sentezi - Bizans Kültür ve Kurumlarının Osmanlı Üzerindeki Etkisi" adlı 704 sayfalık kitabında, Bizans'ın Osmanlı kurumlarına etkisini ve iki kültür arasındaki paralellikleri inceliyor. Yazar, kitabında Bizans azizlerinin ve Osmanlı evliyalarının benzerliği, dil etkileşimi, Bizans ve Osmanlı'da ortak yemek kültürü, iki kültürde kadın ve cinsellik gibi konulara da yer veriyor. Londra Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan İsmail Tokalak, ticaretin yanı sıra Londra Barnet bölgesi 14-15 yaş grubu genç futbol takımında antrenörlük yapıyor. Yazar, üzerinde çalıştığı "İslam Ülkeleri Neden Geri Kaldı?"yı da tamamlamak üzere. Tokalak ile yeni kitabını konuştuk. İngiltere pazarına uzun yıllar çorap ihracatı yapan İsmail Tokalak, tarihe olan yoğun ilgisinden ve tarafsız tarih yazımının eksikliğinden yola çıkarak, 15 yıllık bir çabayla geniş kapsamlı bir kitap hazırladı. Aslında toplum çarpıtılmamış tarihi bilgiye ulaşmak istiyor ama bu olanağı çok az elde edebiliyor. Bunun için resmi öğretilerin dışına çıkılıp yabancı kaynaklara ulaşılması, çok okunması ve zaman harcanması gerekiyor. Ayrıca önyargılardan da arınmak gerekiyor. Bunu başarmak için mali desteğe, zamana, sabra, bilgi birikimine ve cesarete ihtiyaç var. Kitabınızın önsözünde Osmanlı'daki Bizans etkisinin şimdiye dek resmi ideoloji tarafından yadsınageldiğine değiniyor, tek taraflı tarih yazımını eleştiriyorsunuz. Sizce bu durum, Türkiye tarihini öğrenmeye çalışanlar açısından ne gibi olumsuzluklar doğuruyor? ÖNÜMÜZ AÇILACAK Tabii.. Bir kere, resmi ideolojinin akademik çevreler üzerindeki baskıları kalksa, akademisyenlere mali destek verilip, bağımsız çalışacakları ortamlar sağlansa, Türkiye'nin de önü açılacaktır.Böylece Osmanlı - Türk tarihini ve kimliğini daha iyi anlamak için Bizans tarihini çok iyi bilmek gerektiği de ortaya çıkmış olur. Resmi ideolojinin de yapması gereken şeyler olmalı... Olumsuz tepkiler bekliyordum ama olumlu tepkiler aldım. İngiltere'de yayıncılarla kitabın İngilizce basımı için görüşüyorum. Bilgi Üniversitesi'nden ve Anadolu Aydınlanma Vakfı'ndan da konferans için davet aldım. Ayrıca Yunanistan'dan Papodopulos Yayınevi de kitabı basmak istedi. Bizans ve Osmanlı tarihini karşılaştırmalı olarak, tarafsız ele almanıza olumsuz tepkiler geldi mi? Denizcilik, yeni buluşlar ve teknolojiler üzerine gelişir. Osmanlı, denizciliği bilinçsiz olduğu ve bilimin gelişmesine şans vermediği için ihmal etti. Denizcilik, yeni topraklar elde etmek amacıyla kullanılıyordu. Özellikle 15. ve 16. yüzyılda deniz ticareti Akdeniz havzasından okyanuslara kayınca Osmanlılar ekonomik gelişme fırsatını kaçırdı. Kitabınızda 17. yüzyılda İstanbul'da katiplik yapmış olan Sir Paul Rycaut'nun 'Tanrı denizleri Hıristiyanlar, karayı da Türkler için yarattı' ifadesine yer veriyor, "Yoksa biz Türkler Bizans'tan öğrendiğimiz denizciliği bilinçli olarak mı ihmal ediyoruz?" diye soruyorsunuz. Böyle bir ihmal söz konusu oldu mu gerçekten? BİZANSLI KADIN BAŞLIĞI İçe dönük ekonomik model, bize Bizans'tan miras kaldı. Bizans döneminde Venedikliler ve bizim Cenevizliler dediğimiz Cenovalılar deniz ticaretinde dünya hakimiyetini ele almış ve zenginleşmişlerdi. Bizans onlara 'kapitülasyon' denen, Bizans topraklarına düşük gümrük ücretleriyle mal getirme kolaylığı sağlamıştı. Osmanlılar da bu sistemi alıp devam ettirdi. Osmanlı'yı anlamak için Bizans'tan öğreneceğimiz çok şey var. Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Bizans'ta kadına bakış açısı, Osmanlı'dakiyle aşağı yukarı aynı. Kadın toplumdan soyutlanmış olarak yaşıyor; baş örtüsü ve yanında refakatçisi olmadan dışarı çıkamıyor. Devletler yıkılıyor ama kültür, inanış ve yaşam modelleri yok olmuyor. 12. yüzyılda Bizans'ta moda olan kadın başlığı, bugün Türkiye'de siyasi bir sembol haline gelen sıkma baş modeliyle aynıdır. Hıristiyan ve Müslüman kadınların toplum içindeki statüleri ve örtünme konularındaki benzerlikleri de dikkat çekici. Okullardaki Türkçe derslerinde genellikle dildeki Arapça ve Farsça etkisinden söz edilir. Kitabınızda, Türkçeye Rumca ve Latinceden geçmiş kelimelere de dikkat çekiyorsunuz. Türkler aslında Farsçayı, Arapçayı, Yunancayı da diğer milletlere nazaran çok daha kolay öğrenir çünkü konuşma dillerinde bu dillerden geçmiş yüzlerce, hatta binlerce kelime vardır. Dünyanın hiçbir dili saf değildir. Türkiye kelimesinin Latinceden (Turkia); Anadolu kelimesinin Yunancada Doğu'daki ülke, güneşin doğduğu yer anlamındaki 'Anatolia'dan geldiğini, İstanbul isminin de yine 'şehre doğru' anlamında Bizans döneminde, aynı zamanda Konstantinopolis yerine kullanılan 'İstanpoli'den geldiğini artık kabul etmeliyiz. "MERAK EDİLMESİN, BİZDEN DE SAYISIZ KELİME RUMCAYA GEÇMİŞTİR!" Merak edilmesin, bizden de sayısız kelime Rumcaya geçmiştir. Türkçeden Rumcaya da kelime geçişi oldu mu? Yianni Boziki tarafından Yunancada kullanılan Turkçe kökenli üç bin kelimeyi kapsayan bir sözlük, geçen yıl Yunanistan'da yayımlandı. Peki bu konuyla ilgili bir çalışma var mı?

KEŞFETYENİ
Aylardır beklediği oğluna kavuştu! 'Hoş geldin Pamir'
Aylardır beklediği oğluna kavuştu! 'Hoş geldin Pamir'

Cadde | 12.06.2025 - 12:23

Survivor yarışmasıyla adını duyuran Sahra Işık Aybirdi, bugün anne oldu.

Yazarlar