Zaman nasıl bir şey? Neyle ölçüyoruz? İstanbul'da akşam neden bu kadar hızlı da, Çemişkezek de her şeye vakit var? Sakin olun. Felsefe yapmak derdinde değilim. Felsefe yapma diye bir şarkının yapıldığı, milletin de eğlence yerlerinde el çırparak, yani hiç beyinsel zorlamada bulunmadan bu şarkıya iştirak ettiği bir süreçten geçtiğimizi biliyorum. Yine de söylemeden geçemeyeceğim, akıp giden ve bizim bu kadar hızlı akmasına üzüldüğümüzün ötesinde manâları var zamanın. Zaten felsefe de, felsefeci de burada devreye giriyor. Ona göre, "Milyonlarca dakika 25 yıldan az bir zamana denk geliyor" ve biz duruma "Dakika açısından bakarak bozuk para gibi harcıyoruz ömrümüzü."
Son günlerde sıkça aynı şey konuşuluyor. Hayatımıza giren manken kızların ne kadar küçük oldukları. Abla durumundaki yazarlar, bir yandan genç mankenleri bazı erkek türlerinden korumaya çalışıyor, bir yandan da herkesi onlara karşı anlayışlı olmaya çağırıyor. Birincisinde 'ablalığın' getirdiği hissi duygular var. Bunlar üzerine kalem oynatırsak, şimşekleri üzerimize çekebiliriz. Anlayışlı olmak kısmıysa doğru. Her gence gösterilen anlayış onlara da gösterilmeli.
100 yaşında gibiler Yalnız soru şu: bu manken kızlar kaç yaşında? İşin doğrusu bu sorunun yanıtını ararken ilginç bir durum çıktı ortaya. En fazla isimleri telaffuz edildiği için Çağla Şıkel, Tuğçe Kazaz, Nehir Erdoğan, Şenay Akay, Tuba Ünsal'dan yola çıkalım. Yazının sonunda da göreceğiniz üzere, hepsi 25 yaşın altında. Ama bana yüz yaşında gibi geliyorlar. Etrafımda yaşlarını söylediklerime de. Şaşkınlık içindeyiz. Madem bu kadar gençler neden bize yüz yaşında gibi geliyorlar. Çünkü mankenler bize sürekli ve sürekli gösteriliyorlar. Yaptıkları işle ilgili değil üstelik. Özel hayatlarıyla.
Bir insan ömründe kaç sevgili edinir? Ortalamadan bahsediyorum. Diyelim 20. O da herkesin önünde cerayan etmez. Özeldir yani. Ama doğru, ama yanlış biz Çağla Şıkel'in şu ana kadar 30'a yakın sevgilisini tanıdık. Ekranda gördük. Gazetede okuduk. "İlgilenmiyorum" demenin manâsı yok. Rastlıyoruz. Az önce bardan bir sevgilisiyle çıktı. Yazın Antalya'daydı, kışın yurtdışı gezisine gitti. Tam bir Çağla'nın aşk sağanağı. E haliyle, bir insanın bir ömürde hayatına sığdıracağı sevgiliyi, bir yılda ekranda görünce, zaman mefhumumuz alt üst oluyor.
"Adım çok çıkıyor" Eğlence hayatında da öyle. Tuğçe Kazaz çok sevgili değiştirmiyor belki ama 'ayrıldı ayrılacak' mevzuları da her gün gazetelerde. "Kenan Doğulu'yla ayrılmayacağız" diye Derimod'la aşk anlaşması imzalayacak birinin kaç yaşında olduğunu düşünürsünüz? Onun da aldatma ve ayrılma hikâyeleri ayrı. Şenay Akay'ın eşi, giydiği, gittiği yerler. Yaşını 'aşan' bar dansları. Tuba Ünsal da öyle ya da böyle hep ekranda. Yine doğru mu yanlış mı bizi ilgilendirmiyor ama, sürekli isimlerle anılıyor. Daha üzerinden iki gün geçmeden bu kez, kendi cinsleriyle ilgilenen bir kadınla görüldüğü için özel manâlara maruz kalıyor. Nehir Erdoğan, hakkında o kadar
haber çıktı ki çareyi Hıncal Uluç'a dert yanmakta buldu. Adım çok çıkıyor diye. Hatırlayın. Bütün bu isimlerin ortak özelliği de podyumlarda şöyle yürüdü böyle yürüdü dışında her konuda haber olmaları. Malûm bunlar aynı zamanda programlar sunuyor, dizilerde ve filmlerde oynuyor, aralarında şarkıcı olanlar var. Aynı soru: o yaştaki insanlar kaç işi yapar?
Bu manzara verilen haberlerin gerçek olup olmadığından daha önemli bir gerçeğe işaret ediyor. Biri varlığını sürdürmek için haber yapacak, diğeri de varlığını sürdürmek için haber olacak. Al gülüm ver gülüm diyelim. Ama ekran karşısında her gün bu furyayı izleyenlerin dengesi bozuluyor işte. Adları ne olursa olsun, Çağla (25), Tuğçe (21), Şenay (25), Tuba (23) ya da Nehir'in (24) aslında çok genç oldukları ancak nüfus kağıdı bilgilerinden anlaşılıyor.
Çünkü o felsefecinin dediği gibi, genç manken kızların hayatları, milyonlarca saniye olarak bizim her gün karşımızda. Bu kadar zengin, hızlı, karmaşık, yoğun ve hatta yorucu hayat, bu kadar kısa sürede yaşanmaz duygusuyla 30'u devirdiler diye hissediyoruz. İhtiyarlatıyoruz her birini.
Onların adına trajik bir cümle kurmak belki de bana düşmez ama gerçek olan şu ki, milyonlarca saniyede hem onların hayatı bozuk para gibi harcanıyor hem de bizim zihnimiz...
POPULER KÜLTÜR