09.10.2017 - 16:39 | Son Güncellenme:
Kuɾosava, 1936 senesinde Jaρon sinema endüstɾisine kısa biɾ süɾeliğine ɾessam olaɾak giɾdi. Çeşitli filmleɾde yönetmen yaɾdımcısı ve senaɾist olaɾak çalıştıktan sonɾa 1943 senesinde 2. Dünya Savaşı sıɾalaɾında ilk filmi olan popüleɾ aksiyon filmi Sugata Sanshiɾo'yu filme aldı. Savaştan sonɾa 1948 senesinde Dɾunken Angel filmini çekti. Bu filmde o zamanlaɾ tanınmayan biɾ aktöɾ olan Toshiɾō Mifune'yi başɾolde oynattı. Ve yine bu filmle Jaρonya'daki gelecek vaad eden genç yönetmenleɾ aɾasındaki yeɾini sağlamlaştıɾdı. Daha sonɾa bu iki adam biɾlikte 15 film daha çektileɾ.Kurosava'nın önemli filmlerden Raşamon filminin ilk gösterimi Tokyo'da 1950 senesinde yaρıldı. Film 10 Eylül 1951'de Venedik Film Festivali'nde, Altın Aslan ödülünün sürpriz kazananı oldu. Ve sonradan Avrupa ve Kuzey Amerika'da gösterime girdi. Bu filmin batı pazarında yakaladığı reklam başarısı ve olumlu eleştiriler Jaρon sineması iςin bir ilkti. Böylece Kurusava'nın bu başarısı diğer Jaρon yönetmenlere de uluslararası arenada tanınma olanağı tanıdı. 1950'li yılladan 1960'lı yılların başına kadar Kurosava, aşağı yukarı her sene bir film üretti. Bunların iςinde, Ikiru, Yedi Samuray ve Yojimbo gibi bazı filmler yüksek derecede saygınlık kazandı. sozkimin.com 1960'ların ortalarında sonra Kurosava'nın daha az verimle çalıştı. Ama son zamanlarında yaρtığı işlerinden son iki epik filmi Кagemusha ve Ran ile ödüller almaya devam etti. Bunların içerisinde Кagemusha filmi iςin aldığı Altın Palmiye ödülü de vardır.
Seibei ve Ushitora adlı iki suç baronunun otoritesi altındaki kasabaya gelen ronin samuray, her iki baronu da kendisini koruma olarak tutması konusunda ikna eder. Samuray, ilk olarak Ushitora'nın safında olduğunu hissettirerek Ushitora'yı saldırıya geçmesi konusunda ikna eder. Birkaç çatışmadan sonra her iki taraftan da birçok üye ölür ve iç çatışmanın galibi Ushitora olur. Bunun ardından hayatta kalanlar ronin tarafından öldürülür. Ronin kendisini Kuwabatake Sanjuro (dut bahçesi otuzüç yaşında şeklinde çevrilebilir) olarak tanıtmıştır ve muhtemelen kasabadaki dut bahçelerine bakarken bu ismi bulmuştur. Bu nedenle filmin karakteri isimsiz adam karakterinin ilk örneklerinden kabul edilmektedir.
Belediyenin en yüksek mevkisinde bulunan bir valinin kaçırılmasıyla başlayan hikayede, valinin yeğeni olan Iori yanındaki 8 samuray ile amcasını kurtarmaya çalışır. Sonradan kendilerine yardımcı olacak Sanjuro'ya bazen güvenmeseler de başka çareleri yoktur çünkü Sanjuro'da kendilerinden olmayan bir liderlik ve kabiliyet vardır. Ayrıca Sanjuro alışıla bildik samuraylardan farklı olarak davranışları ve konuşması ve içtenliğiyle gönüllerde taht kuruyor. Sanjuro'da kıvrak zekası ve gücüyle birlikte 10 samuray macera peşinden koşar.
Akira Kurosawa’nın 1965 yapımı bu filminde hikaye; Yasumoto adlı genç bir doktorun halk kliniğine gönderilmesiyle başlıyor. Yasumoto bu kliniğe gönderilmiş amacının farklı olduğunu kliniğe gittikten sonra anlayacaktır. Yasalar artık onu bu kliniğe bağlamıştır. Hastaları iyileştirme çabasına düşen Yasumoto; kliniğin baş hekiminin disiplini, sert tutumu ve eğitmenliğinde zaman içinde hayata bakışı değişecek; olgun ve idealist bir doktor olacaktır.İnsanlara yardım etmek için işletilen bir hastahanede çalışan Dr. Niide sert ama şerefli bir doktordur. Okuldan yeni mezun olan Yasumoto çalışmak için yanına gönderildiği bu adamın hiç de göründüğü gibi bir olmadığını keşfedecektir.’Kızıl Sakal’ Kurosawa’nın hem siyah beyaz hem de Toshirô Mifune ile çalıştığı son filmi
Rus kaşif Vladimir Arsenyev'in 1902-10 yılları arasında Sibirya bölgesindeki araştırmalarını konu alan aynı adlı romanından uyarlanan film; Arsenyev ve ekibinin araştırma ve haritalama çalışmaları sırasında tanıştıkları yaşlı bir yöre avcısı (Goldi) olan Dersu Uzala ile kurdukları derin dostluğu ve ondan hayatın anlamı ve hayatta kalmak gibi konularda aldıkları önemli dersleri anlatıyor.Sovyet-Japon ortak yapımı filmi usta yönetmen Akira Kurosava yönetiyor.
İnsanoğlunun zaafları üzerine kurulmuş bu psikolojik dramda, 12. yüzyıl Japonyasında karısıyla birlikte ormandan geçmekte olan bir samuray, bir haydutun saldırısına uğrar ve öldürülür, karısı ise tecavüze uğrar. Haydut yakalanır ancak onun ifadesi ile kadınınki taban tabana zıttır. Olayı çözmesi için devreye giren bir medyumun vasıtasıyla ölen samuray da yine tamamen tamamen farklı bir hikâye anlatır. Cesedi bulan oduncunun ifadesi ise hiçbirisininkine uymaz. Aynı suçun dört çelişkili ama bir o kadar da inandırıcı olarak anlatıldığı, yani herkesin 'gerçeği' nin farklı olduğu bu olayda kim doğruyu söylemektedir?İlki Budist rahibe, ikincisi de 'yabancı'ya ait şu sözler filmin ana fikrini de özetler:« İnsanoğlu zayıftır, o yüzden yalan söyler. Hatta kendine bile! »« İnsanlar kötü şeyleri unutmak ve yalan da olsa iyi şeylere inanmak ister. Böylesi daha zahmetsizdir. »
Shakespeare’in Kral Lear’inde, 16. yy’ın yaşlı lordu Lear krallığını üç kızı arasında paylaştırmaya karar verir. Her biri ülkenin üç farklı yerindeki kalelerde yaşayarak sadakatlarini kanıtlayacaklardır. Büyük kızları menfaatleri için sahte bir samimiyet içine girerken, babasına duyduğu bağlılıkla en küçük kızı O’nun gerçekleri görmesi için uğraşır. Ran İngiliz edebiyatına ait bu eserinin Japon uyarlaması. Orjinalindeki kız çocuklar erkek olarak değiştirilmiş ve Kral Lear karakteri de Lord Hidetora Ichimonji olarak karşımıza çıkıyor.
Ünlü yönetmen Akira Kurosawa'nın yazarlığını ve yönetmenliğini yaptığı 1990 tarihli Yume (Düşler) isimli film, insanoğlunun geçmişten bugüne doğada yarattığı yıkıma dair çarpıcı metinler sunuyor. "Düşler" isimli film, Kurosawa'nın hepsi doğayla ilişkili farklı rüyalarını anlattığı 8 kısa filmden oluşuyor. Her biri bize, bugünkü manzaraya bakıp doğayı yeniden düşünme fısatı veren bu kısa filmlerden "Su Değirmenleri Köyü" başlıklı kısa filmin sunduğu ise oldukça noktasal ve çarpıcı bir etki yaratıyor.
Amerika’nın, savaşa son vermek bahanesiyle Japonya’ya atom bombaları atmasının üzerinden 44 yıl geçmiştir. Küçük çocuklar, bu felaketin boyutlarından habersiz gizli gizli Amerikan hayranlığı beslerken, dehşeti yaşamış olanlar bile olanları unutmaya ve affetmeye kararlıdır. Çocukları ve torunları tarafından ziyaret edilen yaşlı bir kadının hikayesidir anlatılan. Kocasını Nagazaki’ye atılan bombaya kurban vermiştir. Torunlarına zaman zaman o günlerden bahseder. Sanki hem unutmak hem de anıları yaşatmak ister gibidir.Derken, yıllar önce Hawaii’ye yerleşmiş ve Amerikalı bir kadınla evlenmiş kardeşinin oğlu (Richard Gere) çıkagelir. Gerçi Japonca konuşmakta ve çok kibar davranmaktadır ama ne de olsa Amerikalı görünmektedir. Hiçbiri onun yanında, büyükanne Kane’nin kocasını öldüren bombadan bahsetmez ve Amerikalı akrabayı rencide edecek anılar fazla kurcalanmaz. Fakat genç adam tahmin edilenden fazla hassastır. Yaşlı kadının ve bir arkadaşının kocalarını anmak için yaptıkları sessiz ayine şahit olur. Ona anlatılmayanlar artık açıklık kazanmaktadır. Yaşlı kadından halkı adına özür diler.