02.08.2008 - 01:12 | Son Güncellenme:
Yasemin Bay
Türkiye tarihi için önemli dönüm noktalarından biri olan 1908, 100. yılında bir kitap ve sergiyle ele alınıyor. Birzamanlar Yayıncılık’ın yayımladığı “Yadigar-ı Hürriyet - Orlando Carlo Calumeno Koleksiyonu’ndan Meşrutiyet Kartpostalları ve Madalyaları” adlı kitap, 1908’in nasıl gerçekleştiğini, önemini, sonuçlarını son derece ayrıntılı ve anlaşılır bir dille anlatıyor; madalyalar, kartpostallar, hatıra eşyaları, karikatürler üzerinden dönemin coşkusunu yansıtıyor.
Tütün Deposu’nda bugün ve yarın izlenebilecek olan sergide ise, kitapta yer alan tüm objeleri görmek mümkün. Kitabın editörü ve serginin düzenleyicisi Osman Köker, öncelikle 1908’in önemine değiniyor:
Adeta bir fotoroman gibi
“II. Abdülhamit’in 30 yıl süren baskıcı rejimine son veren bir hareket. Ve birçok gelişmenin önünü açıyor. Osmanlı’da ilk defa gerçek anlamda parlamenter hayat başlıyor; gerçek seçimler yapılıyor. Köklü bir parlamento geleneği yaratılıyor. Ayrıca Cumhuriyet’in temeli aslında. Sansüre son veriyor; 24 Temmuz’un basın bayramı olarak kutlanmasının nedeni de bu. 1908 Devrimi’yle Osmanlı’da ilk defa farklı milletler, kendi kimliklerini örtmeden bir araya gelerek birlikte bir siyasi hareket gerçekleştiriyor.”
Hem kitapta hem de sergide Orlando Carlo Calumeno’nun arşivinden yararlanılmış. İlk olarak kartpostallara yer veriliyor. Kimi bir fotoğraftan oluşturulan kiminin üzerinde ise çizimler, yazılar ve resimler olan kartpostallar, adeta devrimin gelişiminin fotoromanını sunuyor.
Hürriyet, eşitlik, kardeşlik ve adalet
Sözgelimi bir kartpostalda Makedonya’da Meşrutiyet ilan edilmeden önce dağa çıkan Resneli Niyazi Bey ve çetesini görüyoruz. Kartpostaldaki fotoğrafta, dağda kendilerine katılan ve ‘rehberi hürriyet’ adını verdikleri geyikle birlikte poz vermişler...
Kimi kartpostallarda İzmir, İstanbul, Amasya ve daha pek çok şehirdeki kutlamaları, kiminde Selanik’te resmi olarak Anayasa’nın yürürlüğe girdiğini ilan eden toplantıyı, bir diğerinde Bulgar ve Arnavut çetelerinin Manastır şehrine girişte karşılanışını görüyoruz. Köker, bazı kartpostallardaki yazılara dikkatimizi çekiyor:
“Kitabın kapağında da kullandığımız kartpostal Fransızca, Ermenice, Rumca, Osmanlıca ve Ladino dillerinde basılmış. Kartpostalların üzerindeki yazılardan Fransız Devrimi’yle paralellik kuruyoruz. Fransız Devrimi üç sloganın üzerine oturur: Hürriyet, eşitlik, kardeşlik. Bizde bu sloganların yanına bir de ‘adalet’ ekleniyor. Mesela bir Fransızın postaladığı kartpostalın arkasına şunu yazdığını görüyoruz: ‘Türkiye çok önemli bir safhadan geçiyor. Bu sloganlara bak, aynı bizimki gibi.’”
Sergi ve kitabın bir diğer önemli ayağı ise madalyalar. Köker, Meşrutiyet madalyalarının farklı bir özelliği olduğunu belirtiyor:
Herkesin takabileceği madalyalar
“Normalde madalyalar devlet tarafından, yasal düzenlemeyle çıkarılır ve belirli fiillerde bulunan kişilere verilir. Fakat Meşrutiyet dönemi madalyaları öyle değil. Çünkü halkın topluca devrimi gerçekleştirdiği; dolayısıyla herkesin devrim madalyasını hak ettiği düşünülüyor. Devlet tarafından, her isteyenin alıp takabileceği madalyalar hazırlanıyor. Fakat bunun basımı uzun sürünce insanlar kendi madalyalarını kendileri yapıyor, çeşit çeşit madalyalar basıyor.”
Kitapta yer alan karikatürler, illüstrasyonlar, hediyelik eşyalar, hatıra objeler üzerinden de dönemin coşkusunu yaşamak mümkün. Serginin önemli bir parçası ise Sultan V. Murad’ın kızı Fehime Sultan’ın Meşrutiyet’in ilanına dair bestelediği marş. Aykut Kansu ile Osman Köker’in kitabının satış fiyatı 75 YTL.