Kültür SanatIssız adayla imtihan

Issız adayla imtihan

25.05.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Yeni Hayat", aslında modern yaşamın içinde hemhal olan bizlerin dünyevi korkularını ele alan bir modern trajedi

Issız adayla imtihan

Filmin hareket noktasını yönetmen Robert Zemeckise göre; "hayatta kalmayı başarmak kolaydır, asıl zor olan ondan sonrası, yani yaşamaktır" öncülü oluşturmuş ve kahraman Chuck, bir iletişim ağının içinden çıkarılıp her şeyle bağlantısının kesildiği bir adaya bırakılmış ve onun oradaki deneyimleri anlatılmış . Tom Hanksin özel isteğiyle tasarlanan bu öyküyü canlandırmak için oyuncu 20 kilo vermiş ve senaryo yazıldığı sahne sırasıyla bir yıldan fazla süre içinde çekilmiş. Bir Hollywood yapımı için olağanüstü bir çaba ancak yine de işin doğası gereği Hollywood üretimi filmlere mesafeli yaklaşmalı! Bu kez bizi alışılmış, izleyiciyi anlatım konforuyla saran ve şıkır şıkır ilerleyen bir hikaye beklemiyor. Zaman zaman neredeyse belgesel anlatıma yaklaşan şaşırtıcı ve sıkıcı olabilen bir filmle karşı karşıyayız. Bir anlamda "Yeni Hayat"ı abartılı bir yorumla; sosyal korkuları konu eden bir "gerilim - korku" filmi olarak tanımlayabiliriz. Maddi değerlerin alabildiğine ön plana çıktığı modern dünyaya ait sosyal korkularımız ve paranoyalarımız dillendiriliyor bu filmde. İnsan; "ıssız bir adada her şeyden soyutlanarak yaşamak zorunda kalırsam", "uğruna yıllarımı verdiğim işimi, evimi, ailemi kaybedersem", (biraz uzun sürmüş bir iş gezisi olarak kabul edilirse) "iş seyahatinden döndüğümde kız arkadaşımı" bulamazsam, "yıllardır emek verdiğim her şey birden elimden alınırsa halim nice olur?" gibi soruların ürkütücü cevaplarıyla yüzleşmek durumunda kalıyor.Film, işkolik Chuck Nolandın trajedisi çalıştığı kargo şirketine ait uçağın görev için gittiği Rusyadan dönerken denize düşmesiyle başlıyor. Chuck, kargo uçağında yerine ulaşmayı bekleyen diğer paketlerle birlikte ıssız bir adaya düşüyor (iş kazası). İnsanın kendini fırlatılıp atılmış bir paket olarak düşünmesi bile tek başına çok dokunaklı! Modern dünyanın oradan oraya fırlatılan sahipsiz paketleri olduğumuz duygusunu paylaşmamak mümkün değil! Film esnasında izleyicilerin kafasını asıl kurcalayan soruysa; ıssız adada kalan ve açılmayan son "paket"e ne olacağı ve özellikle de içinde ne olduğu... Bu bilerek yapılmış bir "Rosebud" göndermesine benziyor. Orson Wellesin Yurttaş Kanede durmadan tekrar ettiği ve ne olduğunu filmin sonunda öğrendiğimiz çocukluk kızağı gibi. Chuckın, ıssız adadan olabilecek en kısa süre içinde kurtulup elinde kalan son paketi sahibine ulaştırmayı planlaması işkolikliğine ait en ironik örnek. Hemen karşımıza çıkan bir diğer söylem: "Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan" olsan da, işine sıkı sıkıya sarılırsan bir gün mutlaka başarıya ulaşacaksın! Paketin sahibine ulaştırıldığı sahnede böylece yeni bir ümit beliriyor! Bu zorlu tecrübenin sonunda dünyaya başka biçimde bakmayı öğrenen Chuckın modern Amerikan yaşamına ait düşüncelerinin değiştiğini anlıyoruz. Filmin en ilgi çekici yanlarından biri şüphesiz Chuckın hayatta kalma savaşında en büyük desteği arkadaşı "markalı köle" "Wilson"dan ve yerine ulaşmayı bekleyen melek desenli açılmayan son paketten alması! Bir başka deyişle işine ve "vakit nakittir" düsturuna çok önem veren Chuckın psikolojik desteğini aldığı "arkadaşı", beyaz bir voleybol topunun üzerine kendi kanıyla yaptığı kaş - göz - saç yardımıyla yarattığı "Wilson" oluyor! Chuck, yarattığı arkadaşına isim vermek için hiç düşünmüyor çünkü topun markası "Wilson" zaten! Chuckın yaşaması için, ruhsal yaşamını koruması için tüketim ekonomisi değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalması gerekiyor. Robert Zemeckisin yönttiği "Yeni Hayat - Cast Away" adlı filmi izledikten sonra aklıma merkezini ıssız ada ve ıssız adadan insan manzaralarının oluşturduğu bir sürü düşünce üşüşüverdi. Robinson Cruoseden (1719) günümüzün popüler ıssız ada kahramanı Chuck Nolanda gelindiğinde nelerin değiştiğini anlayabilmek için birçok şeyi düşündüm. Robinsondan Nolanda ıssızlıkta yaşamak Daniel Defoe tarafından 1719 yılında yaratılan ve ıssız ada deyince ilk akla gelen popüler roman kahramanı Robinson Cruose ile modern zamanın son ıssız ada kahramanı Chuck Nolandı karşılaştırmak da ilginç kapılar açıyor önümüze. Robinson, dünyayı merak ettiği ve uzak diyarları görmek ve bu yolla para kazanmak istediği için babasının öğütlerini, vermeyi vaat ettiği iyi orta sınıf yaşantısını reddederek çıkıyor yola. Bindiği gemi karşılaşılan fırtınaya dayanamayıp batınca ıssız adaya düşüyor. Robinsonun düştüğü ıssız adada gemi enkazından başka bir şey yok. Chuckın ise yola çıkma nedeni bir iş gezisi (başarı ve terfi umudu). İkisinin de hayatlarındaki kişiler onların sağ kaldığını çok uzun süre bilmiyorlar. Genel hatlarıyla bakıldığında ikisini de yola düşüren neden para kazanmak. Robinson, orta sınıf bir aileye mensup bir genç ve ailesinin ona sağladığı olanaklar oldukça iyi. Chuck ise yönetici konumunda çalışan bir "beyaz yakalı". Robinsonun, adaya çıktığında yanında bulundurduğu ve geminin enkazından kurtarıp kullandığı şeyler arasında; çakı, tütün, pipo, yiyecek, rom, marangoz sandığı, ekmek, buğday ve silah var. Robinsonun içinde bulunduğu doğa vahşiliklerle dolu ve tehlikeli olarak tasarlanmış. Chuck ise bu anlamda bir tehlike ile karşılaşmıyor. Robinsonun yiyecek sorunu başta yokken Chuck ise güvenlik sorunu yaşamıyor ve silaha ihtiyacı yok. Önceleri günlük yiyeceklerini karşılamakta zorlanıyor. Paketlerin birinden çıkan buz patenini kullanma yöntemi de onun hakkında bilgiler veriyor bize. Chuck, imajını bozmadan temiz, parlak görünebilmek ve dünyadaki sosyal yaşamının temsilcisi olan görüntüsünü kaybetmemek için silah olarak değil traş bıçağı olarak kullanıyor ve hindistan cevizi kırıyor. Robinson, gemi enkazında bulduğu paraları ne olur ne olmaz diye yanına alıyor. Chuckın ise kurtulursam diye yanında taşıdığı şey yerine ulaşması gereken son kargo paketi. İşine olan bağlılığını kanıtlamak için içinde ne olduğunu merak etse de paketi dört yıl boyunca açmıyor. Robinson Cruose, roman olarak üretildiği zamana uygun bir biçimde yaratılmış. Yanında kutsal kitapları vardı. Robinson, misyoner sayılabilecek bir "beyaz" ve davranışlarına sızan sömürgeci bir zihniyeti de temsil ediyor. Adada karşısına çıkan ve kendisine arkadaşlık eden yerliye ilk öğrettiği şey adı (Cuma) ve kendisine seslenmesi için "efendi / sahip" sözcüğü oluyor! Issız adada yirmi beş yıl kalan Robinsonun, Cumadan önce yalnızlığını konuşmayı öğretmeye çalıştığı papağanı ile gidermeye çalışır. Chuck ise adını markasından alan voleybol topu "Wilson" ile arkadaşlık yaparak ayakta kalıyor. Bu gibi benzerlikler ve farklılıklar dikkatli incelendiğinde eserlerin üretildiği tarihsel dönemin bir yansımaları olduğu da ortaya çıkıyor. Erkeğin Yaşadığı Sosyal Korkular: Bu film, "beyaz yakalı" beyaz erkeğin tüketim ekonomisi değerleri ile yaşadığı modern yaşamının beraberinde getirdiği yaşam biçimini, korkularını ve kaygılarını yansıtıyor. Modern yaşamın doğadan ve kendi doğasından uzaklaştırdığı ve zaman / para denklemi içine hapsettiği bir "büro adamı / erkeği" hala hayatta kalacak denli güçlü mü acaba? Issız bir adada tek başına yaşayabilir mi? Oradan kurtulup evine dönebilecek kadar kuvvetli mi? Bu sorunun cevabı çağlardan beri aranıyor. Evine dönerken yaşadıklarını bildiğimiz Odysseustan bugüne. Odysseus savaştan evine dönerken yıllar süren yolculuğunda birçok şey yaşar. Odysseus karşılaştığı sorunlara aklını kullanarak çözüm bulur ve evine döndüğünde karısının umudunu kesmeden onu beklemiş olduğunu görür. Chuck ise tüm kahramanlığı ile eve döndüğünde artık başladığı yerden bile başlayamayacak haldedir. İşyerinde büyük bir parti ile karşılanır ama iş arkadaşları o ıssız adadayken terfi etmiş / yükselmiş ve onun yerini çoktan doldurmuşlardır bile. Diğer yanda kız arkadaşı da ona olan sevgisini bir kenara bırakmış ve bir başkasıyla evlenmiştir. Kurallarını unuttuğu bu "acımasız" dünyaya geri döndüğünde, Chuckı sevgilisinin onun anısını temsil ettiği için sakladığı arabası beklemektedir! Bir başka deyişle, sevgilisi onun bir zamanlar sahip olduğu "statüsü"nün sembolüne -arabasına sahip çıkmıştır. Chuckın arabasının saklandığını gördüğündeki "duyguları"nı gösteren sahneler de dikkat çekicidir. Neredeyse ağlayacak denli mutlu olan Chuckın arabasına ve eski statüsüne ait nostaljik boyuttaki duygusal bağlılığı çarpıcıdır. Bu filmin sponsoru olan kargo şirketinin çok başarılı bir "kurum imajı" oluşturduğu tartışılmaz. Film boyunca varlığını hissettiren şirketin küreselleşme içindeki yerini sağlamlaştırması açısından iyi bir örnek. Bu filmin "beyaz yaka"lıların yaşam etiği ve varoluş biçimini ortaya koymasının yanında, küreselleşme olgusuna ve küçülen dünyadaki küresel yaşama da göz kırptığını görüyoruz. Kelimenin her iki anlamıyla da dünyanın küçük bir "küre" olduğunu anlamakla beraber başrol oyuncusunun da bir başka "küre"ye ("Altın Küre") sahip olması! * Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi "Yeni Hayat - Cast Away", aslında modern yaşamın içinde hemhal olan bizlerin dünyevi korkularını ele alan bir modern trajedi. (Trajedinin nefesi de artık bizi anlatmaya yetmiyor mu acaba?) Film içten içe korkularımızı dillendiriyor: İşini kaybetmek, çalıştığın şirket için unutulan ve gözden çıkarılan bir adam olmak, bütün apoletlerinin sökülüp öylece çırılçıplak ıssız bir adaya (sosyal çıplak!) atılıvermek, yönetici pozisyonunda çalışan bir "büro insanı - homo buroticus" iken her şeye sıfırdan başlamak zorunda kalmak, atalarının bin yıllardır geçirdiği hayatta kalma savaşını tekrar yaşamak ve tersine bir evrim geçirmek zorunda kalmak: Modern bir insanken ıssız adada bir ilkel insana dönüşmek ve unutulan bir "şey" olmak, doğa karşısında tekrar en başından başlamak ve ateşi yeniden yaratmak... Bütün bunlar bir modern insanın yaşayacağı en trajik değişimler değilse nedir?

KEŞFETYENİ
İlk kez baba oluyor! Doğum için tarih ve yeri açıkladı
İlk kez baba oluyor! Doğum için tarih ve yeri açıkladı

Cadde | 12.06.2025 - 07:31

Oyuncu Tolga Sarıtaş ile eşi Zeynep Mayruk, ilk bebeklerini kucaklarına almak için gün sayıyor.

Yazarlar