12.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Altın Ayı ödül töreni bitmek bilmeyen bir polemiğin de başlangıcı oldu. Fatih Akın'ın Duvara Karşı'sı Altın Ayı'nın keyfini süremeden, oyuncularından Sibel Kekilli'nin, porno filmlerinin manşetlere çıkması her şeyin önüne geçti.
İlk günler tam bir curcunaydı: "Olayı duyan baba, kızını öldürecek. Töre cinayeti işlenecek. Sibel sokağa çıkamıyor. Türkler peşinde. Sibel pişman..."
Bütün bunlar toz dumanı kaldırmaktan çok, belirsiz hale getirdi. Önce Arena baba Mehmet Doğan Kekilli'yle konuştu, sonra da Ayşe Arman, Sibel'le...
Baba, kızını öldürmek gibi bir çılgınlığın eşiğinde değildi. Çaresizdi. Sibel de pişman görünmüyordu. Onların bu özetini bir yana bırakıp bize dönmekte fayda var.
"Ne var bunda?"
Muhafazakârlığımız ne kadar iki yüzlü ve sahte ise, liberalliğimiz de öyle.
Kekilli'nin porno vakası bizde anlaşılmaz bir tutumla karşılandı. Bazı yazarlar, işi, "Ne var bunda"ya getirdi. Aralarında babaya, ders verenler vardı. "Anlayışsız, geleneksel baba..." Kızıyla ilgili güzel anılarını, artık umudunu kesmiş biri olarak anlatmasına bile tahammül edilemedi. Çocukluk anılarına bile, "Sanki okeyden taş çalışını anlatıyor" dendi. Yazar dünyasında kurulan, sınırsız rahatlık...
Ne acımasızlık!
Herkes, herkese kızıyordu da kimsenin aklına Sibel Kekilli'yi eleştirmek gelmedi. Biliyoruz artık, Türkiye'nin trenlerle Almanya'ya evlatlarını gönderişinin üzerinden yarım asır geçti. Onların Türkiye'ye birbirinden şık Mercedes'lerle gelişlerinin üzerinden de epey bir zaman... Klasik muhabbetti:
"Bak o adam Mercedes'le buraya gelmiş ama orada çöpçüymüş."
Gerçekten birkaç kuşak Almanya'da 'hizmet' işlerinde çalıştı. Çoğunluk da çöp işlerinde. Ben onlar için söylenen, "Orada çöpçüymüş, burada hava atıyor" laflarından kendi adıma hep utanç duydum; onlar adına da gurur... Demek 'gurbet elde' çöpleri toplayıp, sonra güzel elbiseleri ve güzel arabalarıyla bu diyarlara gelecek kadar iyi birer 'emekçiydiler'. Neyse. Ne zamandır bu emek filan lafları bir kenara atıldı. Şimdiki liberallikte her yapılanı övmek var. Her şey mubah. Kimse Kekilli'ye "Ya keşke o filmlerde rol almasaydın" demiyor. Hatta diyen babası bile olsa kızıyor.
Oysa ben, röportajında, "Kredi kartı borçlarımı bitirmek için porno film çektim" diyen Sibel'in bu uğurda daha farklı dramlar yaşamasını isterdim. Dram delisi olduğumdan değil; daha çok yakışacağından... Aç kalsaydı. Belediyede daha çok çalışsaydı. Hapse girseydi. Bu çağın kahramanlarından istenemeyecek kadar 'ulvi' şeyler bunlar değil mi? 'Kolay' ve çok para varken...
Bedelleri bulmak
Biz "Ne var bunda, bir pornoda oynadı" dedikçe, Almanya'da belediyelerde emeğiyle varolmaya çalışanların umudunu kırıyoruz. Diğerine takdir belgesi vereceğiz nerdeyse.
"Ne var bunda" diyerek, bir babanın acısını yaşamasını bile çok görüyoruz. Fark yok. Banka batıranlara da bir şekilde anlayışla yaklaşıyoruz. Bu anlayışlı halimiz, bazı şeylerin bedelleri olduğu, olması gerektiği gerçeğini görmemizi engelliyor. O bedel ille ölüm değil.
Onu bulmak zor mu? Bulunur bence. İnsanları 'biz' eden o bedelleri medenice bulmaları değil mi zaten? Bir tarafı yok etmeden... Kazanarak... Geçmişle de hesaplaşarak...
Sibel'in yerinde olmak zor. Ama Sibel'in babası olmak da çok zor. Hatta belki daha da zor. Bazıları, Sezen Aksu'nun şarkısındaki gibi, "Ne yaptıysan yaptın, kalk gel" diyebilir. Sevgisinden... Bazıları ömür boyu affetmeyebilir. Yine sevgisinden... Ben baba değilim ama böyle bir durumda, becerebilsem eğer, affetmemeyi isterdim. O yüzden affetmemeyi becerecek olan babayı çok iyi anlarım.
Sadece kızı için acı çeken babaya kızanları anlamıyorum.
Nedenleri ne olursa olsun...
POPULER KÜLTÜR
Güneydoğu romanları
'Ne var porno çektiyse' diyebilir miyiz?
'Fatih Hoca' popstardı!
İşçi Rozi, artık emekli!
Büyük Birader halka afyon vaat ediyor
Kadınlar ülkesi
Gay'ler başgöz olma derdinde
Popun Yarım Asrı / 1974
Patlayıcı ideoloji
Geçen hafta seçilenler
Yemek paylaşıldıkça artar