16.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Can Kozanoğlu
80'lerin ilk yarısında Murat Belge'nin Cumhuriyet gazetesi için hazırladığı kültür sayfaları, Türkiye'deki popüler kültür tartışmaları açısından büyük önem taşır. 12 Eylül sonrasının siyaset konusunda pek kalem oynatılamayan ortamında, Türkiye'yi gündelik hayat ve popüler kültür üzerinden anlamaya, çözümlemeye çalışan sayfalardı. Popüler kültürün birçok yüzü, birçok kulvarı, birçok simgesi ilk kez saygın bir günlük gazetede, aydınlar tarafından inceleniyor, tartışılıyordu. O sayfalara çok şey borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
Popüler kültür ve gündelik hayat incelemeleri, 80'lere kadar, çoğu aydın için, çoğu yazar için, yüksek ve ağır siyasetin yanında pek kıymeti olmayan bir alandı. Yeni kuşaklara inandırıcı gelmez ama bugünün şık ve kalabalık popüler kültür yazıları meydanı bir zamanlar dutluktu. Murat Belge, hocamız Ünsal Oskay, birkaç kişi daha; popüler kültürü yazmaya, incelemeye değer bulanların sayısı çok azdı. Köşe yazarları camiası da dahil.
Cumhuriyet gazetesindeki sayfalarda popüler kültürün 60'lardan, 70'lerden kalma simgeleri, şöhretleri hakkında yazılar yayımlanırdı. Ve aradan geçmiş 10 yıla, 20 yıla rağmen, çoğu konuda ilk kez kalem oynatılıyor olurdu. Toprak bakirdi.
Yazının zor bir bölümüne geldik. Kendimi Murat Belge'yle, Ünsal Oskay'la aynı kefeye koyuyor gibi olmak istemiyorum; "Ben de şunu yaptım, bunu yaptım" muhabbetine girmekten sıkılırım ama 'çıplak olgu' olarak iki not düşmek durumundayım: Bu Maçı Alıcaz adlı kitabım 1990'da yayımlandığında, Türkiye'de neredeyse 90 yıldır futbol oynanıyordu ve o güne kadar futbola popüler kültür penceresinden bakan bir kitap yazılmamıştı. 80'lerin şöhretlerini ve trendlerini anlatan Cilalı İmaj Devri 1992'de çıktı, o kitapta değinilen birçok konuya popüler kültür incelemelerinde henüz hiç dokunulmamıştı.
Hakaret, polemik, saldırganlık
Sonra her şey büyük bir hızla değişti: 12 Eylül'ün yasakları yoktu artık ama eski tip siyasî yazılar ne yazarlara zevk veriyordu ne okurlara. Özel televizyonlar açılmıştı, Türkiye'deki kültür endüstrisi gerçekten endüstrileşmeye yüz tutmuştu, şöhretler borsası büyümüştü, eğlence sektörü gelişmişti. Gazetelerdeki köşelerin sayısı artıyor, yeni kuşak yazarlar ortaya çıkıyordu vs.
Bilinen şeyleri uzatmayalım, tüm bunların toplamından ne çıkabilirse o çıktı, bence çok da iyi oldu: Popüler kültür üzerine sayısız yazı yazılmaya başlandı. Popüler Kültür adını taşıyan bir ekimiz bile var; az şey değil.
80'lerde 20 yıl öncesinin konuları bile hâlâ bakirdi, demiştik ya. Bugün iş tam tersine döndü. Böyle haftalık bir eke yazı yazarken, yazılar da birkaç gün önceden teslim edildiği için, bazı güncel konulara girmeye çekinebiliyor insan. İki-üç gün içinde konuya 50 yerinden girilmiş olabilir diye.
Şimdi şöyle bol 'e'li tarafından bir "Neredeeeeen nereyeeeeee" çekip, "Eskiden popüler kültür yazarı azdı ama efendim bir saygı vardı, bir sevgi vardı, sonra efendim bir terbiye vardı..." diye devam etmek mümkün. Hatta biraz daha damara girerek inandırıcı olmak da mümkün. Fakat, yapmayacağım tabii ki. Hem "Nerdeee o eski..." muhabbetlerini hiç sevmediğim için, hem de böyle bir karşılaştırma haksızlık olacağı için.
Yalnızca, popüler kültür alanında çok yazı yazmış birisi olarak değil, çok yazı okumuş birisi olarak, eski-yeni karşılaştırmadan, bir genel rahatsızlığımı dile getirmek isterim. Özellikle yakın dönem köşe yazılarından kaynaklanan bir rahatsızlık: Ultra-keskin saptamalar, son derece iddialı tavırlar, ağır hakaretler, acımasız polemikler, saldırganlık... Bunların hepsi giderek yaygınlaşıyor. Oysa popüler kültür tartışmaları, alanın doğası gereği, asgari esneklik, asgari yumuşaklık ister ve söylediklerinizden ne kadar emin olursanız olun, her zaman için geriye belli sayıda soru bırakmak gerekir.
Belki ben de yapmaya devam ediyorum zaman zaman; iki cümlede harcamak, bir cümleyle 'geçirmek' filan zevklidir ama o kadar da büyük marifet değildir. Bir okur olarak söylüyorum, gerçekten marifet değildir. Dutluğun yerinde işlek bir meydan var artık, değerini bilmek gerekir...
POPULER KÜLTÜR