Kültür SanatTarancı'dan 43 öykü

Tarancı'dan 43 öykü

25.11.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cahit Sıtkı Tarancı'nın öyküleri saygıyla andığımız Erdal Öz'ün değerbilirliğine borçlu olduğumuz bir kararla "Gün Esilmesin Penceremden" adı altında bir araya getirildi.

Tarancıdan 43 öykü

GERÇEK BİR DÜZYAZI USTASI... Bu yüzden daha nice yazınsever gibi ben de hiç merak etmemiştim bu öyküleri. Birkaç ay önce, sevgili Erdal Öz'ün değerbilirliğine borçlu olduğumuz bir kararla, ozanın ilk öyküsünün yayımlanışından altmış dokuz, son öyküsünün yayımlanışından kırk dokuz yıl sonra, başyapıtı "Otuz Beş Yaş"ın ilk şiiri "Gün Esilmesin Penceremden"in adıyla bir kitapta bir araya getirildiklerini öğrendiğimde de fazla heyecanlanmadım doğrusu. Ama, geçenlerde, sayfalarını şöyle bir karıştırdıktan sonra, adı en ünlü şiirlerinden biriyle aynı adı taşıyan ve onu çağrıştıran bir öyküyü, "Abbas"ı okumaya başlayacağım tuttu. Başlayış o başlayış, tüm öyküleri okumadan bırakmadım, bırakamadım kitabı elimden. Sonra da bu ilginç öykülerin bunca yıldır okurlara ulaştırılamamış olmasına şaşırdım durdum. Büyük ozanımız Cahit Sıtkı Tarancı'nın (1910 - 1956) aynı zamanda bir öykücü hem de özgün bir öykücü olduğunu bilir miydiniz? Ben bilmezdim. 1937 ve 1945 yılları arasında Cumhuriyet'te öyküler yayımladığını okumuştum. Ama bunca yıldır nerdeyse hiç kimse bu öyküler üzerinde durmamış, can dostu ve yayıncısı Yaşar Nabi Nayır bile bunları bir kitapta toplamayı düşünmemişti. Hemen belirteyim, öykü yazarı olarak bir Sait Faik, bir Oktay Akbal ya da bir Orhan Kemal değildi Tarancı. Ama kendine özgü bir biçemi, kendine özgü bir kurgu yaklaşımı, kendine özgü bir anlatı evreni bulunan, özgün bir öykücü olduğu da kuşku götürmezdi bence. "Gün Eksilmesin Penceremden"de yer alan kırk üç öykünün en az dörtte üçü tanıklık etmekteydi buna. Cahit Sıtkı Tarancı çoğu kez birinci kişi ağzından anlatıyordu öykülerini, zaman zaman da üçüncü kişi ağzından. Ne var ki, nerdeyse hepsinde, aynı keskin ve sevecen bakışı, aynı yalın ve sağlam tümceleri, aynı şiirsel imgeleri buluyor, gerçek bir anlatı yazarı, gerçek bir düzyazı ustası karşısında bulunduğumuzu düşünüyorduk. Öykülerinin kurgusu da aynı ölçüde yalın ve ilginçti: Nerdeyse hepsinde, genel olarak sıradan mı sıradan bir rastlantı sonucu yaşanan sıradan bir olay aracılığıyla sıradan olduğu kadar da ilginç bir kişi tanıtılıyordu bize. "Bir Kadın", "Abbas", "Otel Hizmetçisi", "Mavramatis Efendi" ve daha birçokları böyleydi. Sıradan rastlantılar Bu arada, tüm bu öyküler boyunca, yavaş yavaş, bir bakıma hepsini birleştiren bir başka öykünün varlığını sezinliyorduk: Gözlemlediği alçak gönüllü kişilere, tanık olduğu olaylara öyle yukarılardan değil, onlarla aynı düzeyde bir "küçük adam" olarak bakan okumuş, bilgili, sevecen bir kişi, ikide bir parasız kalan, ikide bir âşık olan, rakısız ve sigarasız edemeyen bir genç adam... Tarancı'nın öykülerindeki kişilerin en ilginci, en çekicisi de bu genç adamdı belki. Hele, "Abbas" adlı öyküde, emir erine "Sen tramvay binecek. Beşiktaş inecek, ben sana adres verecek. Orda var bir kız, benim sevgili. Ben onu çok seviyor Abbas! Sen kaçıracak o kız, getirecek bana!" dediği ve ister istemez, bizi büyük ozanın "Haydi Abbas, vakit tamam, " diye başlayıp "Var git, / Böyle ferman etti Cahit, /Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; /Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan," diye biten unutulmaz şiirine götürdüğü zaman.Kısacası, "Taş Bebek" gibi fazla hafifleri, "Bir Adam" gibi fazla ağırları bulunsa bile, Tarancı'nın öykülerinin büyük çoğunluğu öyle yalın, öyle sıcaktır ki okumaz da dinlersiniz sanki. Bu arada, yazın evrenimize bu öyküleri yeniden kazandıran unutulmaz öykücümüz Erdal Öz'ü bir kez daha saygıyla, sevgiyle anarsınız. Haydi Abbas...

KEŞFETYENİ
Oğlu resmen gençliği! Benzerliği görenler 'yok artık' dedi
Oğlu resmen gençliği! Benzerliği görenler 'yok artık' dedi

Cadde | 14.06.2025 - 10:32

"Çılgın Bediş" dizisinde canlandırdığı Oktay karakteriyle hafızalara kazınan Cenk Torun’un oğlu liseden mezun oldu.

Yazarlar