Kültür SanatTürkiye’den bomba gibi isimler çıkacak

Türkiye’den bomba gibi isimler çıkacak

30.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü alan Tunçel Kurtiz ''Biz alaylıyız. Hiçbir zaman oyuncu olmak istemedim. Birileri bizi seçti'' diyor

Türkiye’den bomba gibi isimler çıkacak
Alin Taşçıyan

'Yaşamın Kıyısında’ filmindeki rolüyle 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü alan Tunçel Kurtiz’le filmi ve canlandırdığı Ali Aksu karakterini konuştuk.

Haberin Devamı
Filmde üstlendiğiniz Ali Aksu tam anlamıyla trajik diyebileceğimiz bir karakter, klasik bir kötü değil. Onu ilk sahnede 1 Mayıs kutlamalarına gülümseyerek bakarken görüyoruz. Orada yüzünüzdeki mutluluk ifadesi mi, küçümseme mi?
Küçümseme. Ne yapıyor bunlar diye gülüp geçiyor, çünkü kerhaneye doğru gidiyor! Onlardan bir şey çıkmıyor, onlar hep böyle yapıyor. Artık bir moda olmuş. Her 1 Mayıs’ta böyle yürüyorlar, bir şey değişmiyor onun kafasında. Değişeceğine inanmıyor. Ben böyle insanları tanıdım. Onlar kendi problemlerini kendileri çözebileceklerine inanıyorlar. Toplu bir harekete inanmıyorlar. Yaşadığını yaşamış, emekli maaşı var. Bir kadın buluyor parasıyla, akşam içkisini içiyor... Onun dünyası bu kadar, bir lümpen tabii...

Şiddet kullanmaktan çekinmeyen, içkiyi fazla kaçıran bir adam olarak sunulduğu halde oğluyla ilişkisinde müthiş bir sevecenlik var, ona yemek hazırlayıp vermesi bir de birlikte olduğu fahişeyi hiç çekinmeden bir hayat arkadaşı olarak kabullenmesi de aslında bu karakterdeki iyi öze mi işaret?
Öyle tabii... Role kendimi de katmak istiyorum, anlayışımı da ama o insanla yarı yarıya bütünleşebiliyorum. Madem ki o insanı anlatıyorum bunu severek yapıyorum eleştirerek değil. Bir insanı insan olarak anlatmaya çalışıyorum. Oyunculuğuma kendimi de katıyorum. Ben de o insanım bir yerde. O fahişeyi kabul edişi doğal, yalnızlık Allah’a mahsustur ve bu duygu var kerhaneye gidenlerde. Arkadaşlığı başka bir yerde bulamıyor ve onu paylaşmaya da hazır. Bir yalnızlığı yaşıyor Almanya’da ve genel olarak yurtdışında insanlar.Onu paylaşabilmek de istiyor. Şiddet desen geldiğimiz toplumda var zaten, bende de var o şiddet ben de aynı sıkıntıları yaşayabilirim ama bu yaşıma gelmiş bir Tunçel Kurtiz olarak bunları törpüleyebildim. Kendimi de ortaya koydum yani.

Haberin Devamı

'Uzaktan bakıyorlardı dünyaya’

Sürgün gittiğiniz dönemde Avrupa’dan başka gözlemleriniz de var mı Türkiye dışında işçilerle aydınların iletişimsizliğine, ayrı dünyalara bölünmelerine dair?
Aydınlar hep kaçtı, korktu. 70’li yıllarda bir tarafta bozkurtlar, bir tarafta komünistler, bir tarafta dinciler, bir tarafta bütün fraksiyonlar vardı ve oradaki birçok insan da onlarla karşılaşmaktan korkuyordu. Göçmenler hep iş gücü olarak görüldü; makine ya da köleydiler sanki! Ben 1971’de Berlin’deyken ''Mehmet Anadolu’dan Geliyor'' oyununu sahneye koyduk. İşçilerimiz uzaktan bakıyordu bu dünyaya. Hepsi beş on kuruş kazanıp köylerine geri dönmek istiyordu. Ali de onlardan biri. İçinde bir sevecenlik, paylaşma duygusu da vardı. Anadolu toprağının temiz, yiğit insanı da vardı. Yıllar önce getirdiği ve ona ait olan her şeyi içinde tutuyor, değişmedi. Vurup öldürmek için değil ama o şiddeti, o kıskançlığı, o feodal yapıyı da taşıyor. Bir taraftan da inanılmaz bir sevgi duyuyor oğluna. Getirdiği kitabı okumuyor ama alıyor, ona yemek pişiriyor, sevgisini zaman zaman belli ediyor, zaman zaman etmiyor, hayvani bir duygu bu, ama küçümsemek mümkün değildir.

 
'Birileri bizi seçti’

Türk sinemasındaki son dönem hareketlenmeyi nasıl buluyorsunuz?
Yanlışıyla doğrusuyla güzel bir hareket. Demirkubuz’un ''Kader''ine vuruldum. Nuri Bilge Ceylan var, Derviş Zaim’in ''Cenneti Beklerken''i var. ''Takva''yı düşün, çok önemli bir çalışma. Genç sinemacılar var. Türkiye sinemasından bütün bu olanların arasından, çok önemli, bomba gibi insanlar çıkacak. Almanya’dan da... Biz her şeyi el yordamıyla yakaladık. Yine de hocalarımız oldu: Lütfi Akad, Atıf Yılmaz, Duygu Sağıroğlu... Elimizde ne makine vardı ne kamera. Yılmaz Güney’in çıkışını düşün bütün bunların arasından. Şimdi okullardan geliyorlar, aktörler de öyle.

Aktörleri nasıl buluyorsunuz?
Fikret Kuşkan gibi bir oyuncu çıkıyor ortaya. ''Dönersen Islık Çal''da oynadığı oyun dünya çapında. ''Babam ve Oğlum''da yaptığı iş çok önemli. Erkan Can, Olgun Şimşek, Nurgül Yeşilçay ve daha çok oyuncu var şu an aklıma gelmeyen. Biz alaylıyız. Ben hiçbir zaman oyuncu olmak istemedim. Erol Günaydın futbolcu olmak istiyordu, ben yazar olmak istiyordum. Birdenbire kendimizi bir şeyin içinde bulduk, birileri bizi seçti. Ben çok umutluyum Türkiye sineması hakkında, yeter ki devlet karışmasın.

Akın çok açık ve net

Fatih Akın filmlerini izleyip beğendiğiniz bir yönetmendi. Ondan teklif geldiğinizde ilk tepkiniz ne oldu, çalışma sürecinde ona olan olumlu duygularınız pekişti mi?
Teklif gelmeden önce başka projeler üzerine oturup konuşmuştuk. Senaryoyu çok enteresan buldum. Prova istedi, ''Sevmem böyle prova yapmayı'' dedim. Kötü tecrübelerim vardı... Ama gittiğimde harikulade bir prova dönemi yaşadım. Çünkü çok açık ve net. Seninle yaptığı röportajı okuduğumda hayran oldum adama bir kere daha. Kim bu kadar açık anlatabilir kendisini? Provalarda inanılmaz çalışma yaptı, doğaçlamanın tadına doyamadım. Aklıma Peter Brook geliyor. Kaç asistanı vardı, hepsi biliyorlardı doğaçlamanın nasıl yapıldığını. Ama Peter gelmediği zaman katiyen olmuyordu! Bu bir kişilik meselesi. Fatih’le yaptığım zaman başka bir şey oldu.
KEŞFETYENİ
Cannes'da bebek müjdesi! Kırmızı halıda açıkladı
Cannes'da bebek müjdesi! Kırmızı halıda açıkladı

Cadde | 24.05.2025 - 10:56

Başak Gümülcinelioğlu, Cannes Film Festivali'nde hamile olduğunu duyurdu.

Yazarlar