Pazar 2010 yazının top 10’u

2010 yazının top 10’u

15.08.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Ramazan’ın gelişiyle “sezon” erkenden kapansa da 2010 yazı bundan öncekiler gibi kendi trendlerini belirledi.

2010 yazının top 10’u

İnsanlar bunaldıklarında roze şarap ile serinleyip kurtlarını Tarkan eşliğinde döktüler. Plajlarda giyilen mini şortlar şehre indi, bilekler çocukların taktıklarını andıran neon renkli plastik saatlerle renklendi ve hemen hemen her plaj çantasında Ahmet Ümit’in “İstanbul Hatırası” kitabı vardı. Son olarak da iyice kızışan Kılıçdaroğlu-Erdoğan atışmasından “Recep Bey-Memur Kemal Efendi” polemiği doğdu. Kısacası yaz henüz bitmedi ama akıllarda nasıl kalacağı şimdiden belli...

Tuğla gibi kitapla plaja

Haberin Devamı

Kitap
Bu yazın en çok konuşulan kitaplarından biri Ahmet Ümit’in “İstanbul Hatırası”ydı. Polisiye romanlardan hoşlanan ve İstanbul’u daha yakından tanımak isteyenler için ideal olan kitabın başkahramanı Ümit’in diğer romanlarında da yer alan dedektif Nevzat. .
Miraç Zeynep Özkartal / Milliyet Kitap editörü
Ahmet Ümit’in “İstanbul Hatırası” kitabı için rahatlıkla bu yazın kitabı diyebiliriz. Kitap kurdu olmayanlara göre biraz göz korkutan bir hacmi (590 sayfa!) olmasına rağmen sürükleyici dili sayesinde çok okundu, okunuyor. İstanbul’un tam da Avrupa Kültür Başkenti unvanını edindiği bir yılda şehrin tarihini sıkı bir özetle anlatması da cabası. Hem polisiyenin
hem de tarihi romanların revaçta olduğu bugünlerde ikisini birleştiriyor, edebiyattan da taviz vermiyor.

Tarkan eski Tarkan oldu

Haberin Devamı

MÜZİKNeredeyse her sene yaşanan “Bu yazın albümü hangisi olacak?” polemiğine noktayı Tarkan’ın üç hafta önce çıkardığı “Sevdanın Son Vuruşu” albümü koydu. Megastar’ın Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda verdiği konserdeki performansı da uzun süre konuşuldu.
Naim Dilmener / Müzik eleştirmeni
Yeni Tarkan albümü, şüphesiz “Metamorfoz”dan iyi. Tarkan’ın o çok sevildiği, yaka bağır açık fır fır döndüğü “Şımarık”, “Şıkıdım” günlerine, biraz da günümüze uyarlanmış bir geri dönüş. Ama bence Tarkan yeni bir şeyler yapmalı, yeni bir sound geliştirmeli. Bu albümde de bir tek “Öp” isimli parçada farklı bir şeyler denemiş; bu nedenle ben en fazla o parçayı sevdim.

“Sıcaklarda roze buz gibi biraya bile rakip oldu”
İÇKİ

Bu yaz sıcaktan bulananlar çareyi bir kadeh buz gibi blush içmekte buldular. Balon bardakta bol buz takviyesiyle içilen roze şarap blush, şüphesiz 2010 yazının içkisiydi.
Mehmet Yalçın
/ İçki kültürü yazarı
Bence bu yazın içkisi, “blush” denilen “al şarap” da dahil olmak üzere roze şarap oldu. Hemen her yerli şarap firmamız iddialı bir roze çıkardı, dünyanın dört yanından rozeler ithal edildi. Sahil restoranlarında, plaj barlarında herkesin kadehinde hep roze oldu. Beyaz şarap geriye düştü, hatta roze bence biraya bile rakip
oldu. Aşırı sıcaklar, tüm dünyada olduğu gibi bizde de rozeyi gözde
kıldı. Tabii bunda şarabı soğuk içme
ve ferahlama özleminin yanı sıra, gelişen şarap teknolojisi sayesinde
daha aromatik ve zarif rozeler yapılabilmesi de rol oynadı.

“Yavşak küfür değil, aşağılama”.
KELİME

Fazıl Say’ın “Türk halkının arabesk yavşaklığından utanıyorum” sözüyle gündeme gelen yavşak kelimesi yine Say’ın “37 yıldır Fenerbahçeliyim. 3 bin nüfuslu İsviçre köy takımına elenme yavşaklığından utanıyorum!” açıklamasıyla günlük konuşma dilimizde kendine sağlam bir yer edindi.
Hakkı Devrim / Gazeteci
Yavşak eski Türkçe’deki yıvışmak fiilinden türemiş bir kelimedir ve akla ilk gelen anlamı da bit yavrusudur. Argoda ise hem küçük çocuk hem de pasif eşcinsel erkek anlamına gelir. Fazıl rafine bir Türkçenin konuşulduğu ortamda büyüdüğü için bence yavşak kelimesini bu şekilde değil de sevimsiz şakalar yapan, birlikte vakit geçirmekten hoşlanılmayan, ciddiye alınmayan anlamlarında kullanıyor. Ayrıca yavşak küfür değil; aşağılama ve küçümseme içeren bir kelimedir.

“iPad herkesin sahip olmaya can attığı bir zımbırtı”

Haberin Devamı

OYUNCAK
Apple’ın yeni ürünü İPad bu yazın en “in” oyuncağı oldu. Yüksek fiyatına rağmen Migros’ta satışa çıkar çıkmaz tükendi. Astronomik fiyat farkına kurban olmak istemeyenlerse yurtdışına giden arkadaşlarına ısmarladılar. Amerika’dan dönenlerin valizlerinde
4-5 iPad vardı.
Menderes Özel / Teknoloji yazarı
İPad de öncelikle beyaz yakalıların sahip olduğu ya da sahip olmaya can attığı bir zımbırtı. Bence iPad satışları artarak sürecek. Ben de istiyorum ama henüz almadım; bir sonraki nesli bekliyorum.
Yeni İPad’e bir USB portu da eklenirse aldım, gitti.


Mini şortlar şehre de indi

Haberin Devamı

Moda
Bu sezonun gözde giysisi mini şortlardı. Plajda ya da havuz başında görmeye alışık olduğumuz, neredeyse popo kıvrımında biten şortlara bu yaz alışveriş merkezlerinde, kafelerde ve partilerde sık sık rastladık. Ünlü isimlerin de tercih ettiği mini şortlara eşlik eden aksesuar ise rengarenk kayışlı, plastik kol saatleriydi.
Melis Alphan / Moda yazarı
Kısa şort her yazın modası bence. Ama plastik renkli kayışlı saatleri özellikle bu yaz çok kişide görüyoruz. Renkli kayışlı saatler bence en çok bronz tenlilere yakışıyor. Kısa şort ise kesinlikle güzel bacaklılara ve popolulara. Bacakları selülitli olanlar, geniş basenliler, bacakları kalın ya da şekilsiz olanlar kesinlikle kısacık şortları giymemeli.

“Erdinç Acar ve Ece Erken’den 15 günlük durum komedisi”

Haberin Devamı

MAGAZİN
Erdinç Acar ve Ece Erken’e aşkını ispatlamak için onun adını lazerle dağlara yazdırıp, binlerce avro ödediği saatini suya attıysa da bu ilişki başlamadan bitti. Erken’in konuyla ilgili açıklaması ise “Erdinç tipim değildi” oldu. Erken Acar’ın suya saatini değil cep telefonunu attığını eklemeyi de ihmal etmedi.
Müge Dağıstanlı / Magazin yazarı
Erdinç Acar ile Ece Erken son zamanların “En bomba” çiftiydi. Bombadan kastım; komik halleriydi. Bu ilişkiyi ilk öğrendiğimde “Ece 10 yıl önce de Erdinç’in abisi Erdal Acar ile birlikte değil miydi?” demiştim. Nitekim eski aşk ortaya çıkınca ikili ayrıldı ve Ece suçu magazin basınına attı. Sanki hatırlatmasaydık çok mutlu olacaklardı! Kısacası bize 15 günlük bir durum komedisi yaşattılar. Reyting rekortmeni dizilerin yokluğunu aratmadılar.


“Recep Bey”ci misin “Memur Kemal”ci mi?

GEYİK MUHABBETİ
Referandumun yaklaşmasıyla ateşlenen politik atışmalardan biri de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında yaşanan “Recep Bey” ve “Memur Kemal” diyalogu idi. Memurların “Başbakan bizden özür dilesin” diye ayaklandığı atışma sezonun geyiği olmaya aday.
Cenk&Erdem / Mizahçı
Recep bey söyleminden sonra gelen Memur Kemal’e karşı CHP tribünleri henüz yeni bir geyik geliştiremediler. “Gemilerde Talim Var” türküsündeki Recebim söylemi onlara biraz yardımcı olabilir. Bu sayede karşılıklı soğuk duruş “Recebim, Kemalim, canımsın, iyisin” şeklinde hitaplarla daha sıcak ve samimi bir kulvara çekilebilir. Ama biz Recep bey ve Memur Kemal geyiğinde bir düşüş bekliyoruz. Ramazan ayı ve Pakistan’dan geleceği söylenen sel geyikleri bu düşüşte etkili olacaklar. Bundan sonraki popüler geyiğin “Sahurda vuvuzela ile uyanalım” olacağı kanaatindeyiz.

Karışık mı karışık ama 2,5 saat bana mısın demiyor

SİNEMA
Yönetmen koltuğunda Christopher Nolan’ın olduğu “Inception /Başlangıç” son dönemin en çok konuşulan filmi oldu. Vizyona girdiği hafta sonu sinemalarda yer kalmadı. Leonardo DiCaprio’nun insanların rüyalarından “fikir çaldığı” film hakkında en çok yapılan yorumsa “Dikkatli izleyin. Hatta ilk 20 dakika patlamış mısır yemek için bile ara vermeyin!”
Ezel Akay / Yönetmen
“Inception”ın senaryosu çok üstün bir zekanın ürünü. Filmin kendinden bu kadar söz ettirmesinin nedeni ise başarılı kurgusu. Yönetmen Christopher Nolan canlı kurgu yapısıyla seyircinin dikkatini sürekli kendine çekmeyi başarıyor. Filmi “Bir sonraki sahnede ne olacak?” diyerek izliyorsunuz.


Rakip taraftarın kıskandığı, “Olmaz öyle şey” dediği şey oldu: Guti geldi

SÜRPRİZ
Bu sezon taraftarlarını en şaşırtan takım Beşiktaş oldu. Önce Portekizli futbolcu Ricardo Quaresma’yı ardından da İspanyol Guti Hernandez’i renklerine bağlayan spor kulübü lige iddialı bir başlangıç yaptı.
Mehmet Demirkol / Spor yazarı
Beşiktaş bu sene şampiyonluk için en iddialı bulduğum takımlardan biri. Guti’yi Türkiye’ye gelmeye ikna etmeleri büyük başarı. Çünkü onun gibi oyuncular ya beş büyük ligden birini ya da daha fazla para kazanabilecekleri Katar-Rusya gibi ülkeleri tercih ederler. Quaresma da süper bir yetenek. Ona ihtiyaç duyduğu oyun özgürlüğü verilirse takımın bir numaralı yıldızı olur. Dolayısıyla Portekiz’de gösterdiği performansı hatta daha da fazlasını Türkiye’de de göstermesi muhtemel. n