Bildiriye karşı yaptırım stratejisi! Diplomatik pasaport ve lojman hakkına kısıtlama

AYŞEGÜL KAHVECİOĞLU Ankara

Edinilen bilgiye göre, dört ayaklı bir strateji belirleyen AK Parti, yargısal süreçle birlikte idari, yasal ve toplumsal alanda bazı düzenlemelere gidilmesini kararlaştırdı. Bu kapsamda oluşturulan stratejinin ilk ayağını yargı safhasının oluşturacağı ve bildiriye imza atan amirallerle bildirinin hazırlanmasında sorumluluğu bulunanların tespiti yönünde çalışma yürütüleceği ifade ediliyor. AK Parti kulislerinde sürecin ‘sulandırılmamasına’ özel önem verilmesi gerektiğine de vurgu yapılıyor.

‘MÜDAHİL OLURUZ’

Yargı aşamasında amirallerin, Büyükelçiler bildirisi ve devletin içindeki diğer yapılarla ilişkisinin araştırılacağına işaret edilirken, sürecin sonunda dava açılması durumunda AK Parti’nin de davaya müdahil olabileceği belirtiliyor. AK Partili yetkili isimler, “Hedef biziz. 15 Temmuz’da müdahildik. Bu da ondan farksız. 316. maddede düzenlenen suçun mağduru bizzat hükümettir, cumhurbaşkanımızın şahsıdır, AK Parti’dir. Dolayısıyla müdahilliğimiz mümkündür” değerlendirmesinde bulunuyor.

MAKAM ARABASI, KORUMA...

Stratejinin ikinci ve üçüncü ayağını ise idari işlemler ve yasal düzenlemeler oluşturacak. “Amiraller Bildirisi” benzeri girişimlerin engellenmesi amacıyla bir yaptırım formülü üzerinde duran AK Parti, emekli askerlere yönelik bazı düzenlemeleri gündemine aldı.

Emekli askerlerin, muvazzaf askerler gibi ‘disiplin soruşturmalarına’ konu olabilmeleri için düzenleme arayışına giren AK Parti, bu isimlerin makam arabası, koruma, diplomatik pasaport, silah imtiyazı, lojman ve ordu evi kullanımı gibi haklarında kısıtlamaya gidilebileceğini değerlendiriyor.

AK Parti, stratejinin son ayağı olarak da toplumun ‘darbe iması’ bulunduğu savunulan bildirilere karşı daha duyarlı olması için toplumsal çalışma yapmayı planlıyor.

AK Parti kulislerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki günkü ‘değerlendirme toplantısı’nın ardından yaptığı açıklama, ‘vakur, serinkanlı ve aklıselim’ olarak nitelendirilirken, Erdoğan’ın ‘devleti yönetme sorumluluğu’ ve ‘piyasalarda negatif yönlü bir hareketlenme yaşanmasının’ önlenmesi amacıyla sert bir üsluptan kaçındığı ifade ediliyor.