Devletten değil, çeteden korkuyorum

TBMM Susurluk Komisyonu'na bir süre önce ifade veren Van'lı işadamı Senar Er, tüyler ürperten iddialar ortaya attı. Komisyon iddiaları incelemeye alırken, Er'in 100 bin mark fidye için kaçırılan 85 yaşındaki babasından yaklaşık iki yıldır hiçbir haber alınamıyor.
Fidye verilmeyince otobüsleri yakılan Er, korkudan Keremoğlu olan soyadını da değiştirdi. Er, komisyondaki ifadesinde kendilerinden para isteyen ve babasını kaçıran çete üyelerinin isimlerini de açıkladı. Er'e göre çete üyeleri, "Yeşil" kod adlı Ahmet Demir, "Zinnar" kod adlı Alaaddin Kanat, PKK itirafçısı Şeyhmuz Durak, Özel Harp Dairesi'nden olduğunu iddia eden Nazif Karacan idi.
1994 yılının ağustos ayında bir gün Er'in telefonu çalar. Önceleri ismini vermeyen kişi JİTEM'den olduğunu, 100 bin mark fidye vermezse kendisini öldürüleceğini söyler. Ardından paranın Ziraat Bankası'nın Ankara Heykel şubesine, Ahmet Demir adına yollanmasını ister.
Er, 1.5 ay boyunca harekete geçmeyince bu kez telefondaki kişi, "Ben General Zinnar . Eğer bu parayı ödemezsen sonun Behçet Cantürk, Savaş Buldan gibi olur" der.
Parayı vereceğini söyleyen Er, şantajcıları yakalatmak için Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı'na başvurur. Yüksekovalı işadamı Kadir Akbıyık ise Zinnar'ı arkadaşı Er'le karşılaştırmak için yardımcı olur. Akbıyık'ın Silivri'deki evinde buluşmak için anlaşılır. Buluşma yerine gelen Zinnar'ın yanında DYP Bingöl milletvekili adayı Mehmet Yazıcıoğulları da vardır. Eve baskın yapan polis Zinnar ve diğerlerini yakalar. Mahkeme önüne çıkarılarak tutuklanan sanıklar daha sonra serbest bırakılır.
Tehditler devam edince Senar Er, Keremoğlu olan soyadını Er olarak değiştirir. Er'i arayan Diyarbakırlı işadamı Lokman Çetin, parayı vermezse aileye zarar verileceğini söyler.
15 gün sonra, 1995 yılı nisan ayının ortalarında, Senar Er'in babası Kadir Er Van'daki dükkanından çıktıktan sonra PKK itirafçısı Şeyhmuz Durak'la yolda yürürken iki kişi tarafından kaçırılır. Senar Er'in şikayeti üzerine gözaltına alınan Durak daha sonra serbest bırakılır. Er, ardından Hakkari Jandarma Alay Komutanı'na başvurur, ancak sonuç alamaz.
Er'i arayan Çetin "Ankara'ya gel, babanı kurtaracağız" diye umut verir. Bu kez Er'in karşısında Özel Harp Dairesi'nden olduğunu iddia eden Nafiz Karacan'la yardımcısı Murat Akdemir vardır. Pazarlık 1 milyon mark ile başlar, 750 bin marka kadar iner. Bir ay süre verilir.
Para bulmak için gayrimenkullerini satışa çıkaran Er, istenen rakamı denkleştiremez. Yine Ankara yollarına düşüp Karacan'dan sürenin uzatılmasını ister. Cevap "hayır" olunca DYP Hakkari Milletvekili Mustafa Zeydan'la dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın kapısını çalarlar. Ağar, Özel Hareket Dairesi'nden İbrahim Şahin'i çağırıp, Karacan'ın dakika dakika izlenmesini ister. Er'e göre 60 polis Karacan'ı izler, fotoğraflar çekilir. İkinci gün ifade vermeye giden Er'i arayan Karacan, "Sen en yüksek yerlere gittin, kendini denedin ama benim seninle görüşmem bitti" der.
İşte Vanlı işadamının 2 yıl içinde yaşadığı acı olayların kısa özeti. O kendinden emin ama yine de yaşadığı akıl almaz olaylardan sonra korkusunu gizleyemiyor ve haykırıyor:
"Ben sadece devletten ve Allahtan korkarım. Devletten kim korkmaz, siz korkmaz mısınız? Ama yaşadığım bunca olaydan sonra esas, `onlardan' korkuyorum. Onlara karşı birşey yapılamayacağını anladım. Keşke istedikleri parayı en başta verip, yetkili makamlara şikayet etmeseydim. Belki babam sağ olacaktı. Şimdi hiç, ama hiç umudum kalmadı."