The Others Acı baklava

Acı baklava

26.06.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Acı baklava

Acı baklava

       Gaziantep'te bir gün dört çocuk baklava çaldı ve herkesin hayatı değişti. Çocuklar "çete kurmak" suçundan toplam 27 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Zaten fakirliğin altında ezilen aileleri perişan oldu. Çocuklardan davacı olan ustabaşı kayıplara karıştı, dükkan sahibine kınama telefonları ise durmak bilmiyor. Ve hepsinden önemlisi, bir sürü suçlu elini kolunu sallayarak dolaşırken, verilen cezalar toplumdaki adalet duygusunu rencide etti...

       GAZİANTEP'te bir baklavacı dükkanının camını kırıp fıstık ve baklava çaldıkları gerekçesiyle altışar yıl hapse mahkum olan A.A., A.K., L.H. ve dokuz yıl hapis cezasına çarptırılan Metin Subaşı'nın (19) aileleri kararın onaylanmasına tepki göstererek "Bu karar değişmezse, çocuklarımız cezaevinde terörist gibi yetişir" dedi.
       Mahkum çocukların avukatı Hakan Gencer ise "Karar onaylandıktan sonra toplum adına mahcubiyetimden yanlarına gidemedim. Bu karar ıslah etmez, aksine topluma karşı biler" diye konuştu.
       Milliyet, "çete kurdukları" gerekçesiyle en yüksek cezaya çarptırılan çocukların evlerini tek tek ziyaret etti. A.K., A.A. ve Subaşı'nın ailesi Gaziantep'in kenar semtlerinden Beydili Mahallesi 6. Sokak'ta oturuyor. L.H.'nin annesiyle beş kardeşi de Düztepe Mahallesi'nde yaşamını sürdürüyor.
       Eşinin ölüme üzerine altı çocuğuna hem ana hem de babalık yaptığını belirten L.H.'nin annesi Ülger Hamurcu, patronun milyarlarca liralık çeki, dövizi oğluna emanet ettiğini, para, döviz taşıttığını belirterek "Benim yavrum böyle birşey yapacak çocuk değildi. Ama şimdi hırs dolu bir çocuk olmuş. Korkuyorum. evladımı yitirmekten korkuyorum" diye haykırdı.
       Yaşı büyük olduğu için en fazla cezayı alan Metin Subaşı'nın babası Servet Subaşı küçük bir kamyonetle eşya taşıyarak ailesini geçindirmeye çalışıyor. Oğlum cezaevine girmesiydi şimdi askerdi" diyen baba Subaşı ise şunları söyledi:
       "Oğlum o güne kadar bir karıncayı dahi incitmedi. Ölseydi bu kadar üzülmezdim. Avukat parası bulamadım, komşuların yüzüne bakamadım. Evimi satılığa çıkardım ama alıcı bulamadım. Herkes hata yapabilir. Ama suça göre ceza olmalı."
       Bir iş kazasında elinden sakatlandığı için zorunlu olarak emekli edilen A.K.'nin babası Ahmet Keklik de çocuğunun kurtarılması için kimseden yardım bile isteyemediğini söyledi. Baba Keklik şöyle dert yandı:
       "Hatırlı dostlarım var. Ama kimseye kalkıp da `Oğlum hırsızlık yaptı. Onu kurtaralım' diyemedim. Yoksulduk ve yoksulluğumuzun cezasını da çocuklarımız bu kadar ceza alarak çekti. Eğer zengin bir aile olsaydık çocuklarımız bu kadar ceza almazdı. Bu çocuklar çıkınca ne bize ne de millete faydası dokunmaz."
       A.A.'nın ailesi olaydan sonra artık kimseyle konuşmuyor. Komşuları, "Aile fertleri çok utanıyor" dedi.

       Cezaevine düşünceye kadar herhangi bir sabıkası olmayan dört çocuğun Nur Konfeksiyon Atölyesi'nde düzenli çalıştığını belirten aileler, cezaevi öncesi ve şimdiki durumları karşılaştırıldığında çocukların ruh hallerinde büyük değişiklik gözlemlediklerini ifade etti. Aileler çocuklarının düşüncelerini şöyle aktardı:
       "Biz bir çocukluk yaptık. Amacımız hırsızlık olsaydı orada yazar kasa vardı, onu çalardık, klimayı götürürdük. Ama biz yalnız baklava ve fıstık alıp yedik. Bunun cezası bu mu olmalıydı? Memleketi soyanlara ne ceza veriyorlar? Televizyonlarda hırsızların nasıl salıverildiklerini görüyoruz."
       Çocukların avukatlığını mahkemenin talebi üzerine üstlenen Avukat Gencer ise hırsızlığın savunulur olmadığını, ancak verilen ceza ve uygulamanın yanlış olduğunu vurguladı. Cezaların ıslah edici ve topluma kazandırıcı olması gerektiğini belirten Gencer görüşlerini şöyle dile getirdi:
       "Mahkeme çocuklara en üst sınırdaki cezayı verdi. Yani baklava hırsızlığı `çete işi' olarak kabul edildi. Çocuklar o fıstığı satmak için değil yemek için almış. Hem polise kabuklarını bile göstermişler. Ayrıca L.H. suçu kabul etmiyor. A.A.'nın durumu ise şüpheli. Bu durumda mahkemenin A.A.'yı şüpheden yararlandırması gerekir. Eğer yararlandırılırsa o suç çete işi olmaktan çıkacak. Bana göre Yargıtay da dosyayı incelemeden kararı onayladı.
       Dosyada bir sürü çelişki var ve bu çelişkiler davanın seyrini değiştirecek nitelikte. Bu çocuklar çıktıklarında gazete okuyacaklar. Trilyonları çalan hırsızların ellerini kollarını sallayarak gezdiklerini görecekler. Sonra düşünecekler, `Ben fıstık çaldım. Dokuz yıl hapis yattım' diye. Toplumdan intikam alma duyguları artacak. Zaten cezaevi koşulları bu duyguyu fazlasıyla verecektir. Edesler, Civanlar serbest gezerken, onlar tahliye olduktan sonra toplumdan intikam alır. Onlarla görüşmelerimde bu izlenimi aldım."

       ÇOCUKLARIN avukatı Hakan Gencer, Yargıtay 6. Ceza Dairesi'ne kararın düzeltilmesi talebiyle başvuruda bulunduklarını belirterek "Dileğimiz Yargıtay'ın bu kez dosyayı dikkatle incelemesi ve çelişkileri de dikkate alarak kararı bozmasıdır" dedi.
       Gaziantep Barosu Başkanı Bahaettin Bozgeyik de çocuklara verilen cezanın yasal olarak doğru ama adil olmadığını savundu.
       Yargıtay'ın cezayı onaylamasından sonra altı yıl cezaya mahkum A.K. ile A.A. Elazığ Islahevi'ne gönderildi.
       Dükkan sahibi olay tarihinde kentte bulunmadığı için çocuklardan davacı olan ustabaşı Bayram Sarıbaş ise kayıplara karıştı. Sarıbaş'ı arayan çok sayıda kişi "Çocukların cezasının ağırlaştırılması için ne gerekiyorsa yapmışsın. Şimdi gönlün rahat mı?" diye tepki gösteriyor.
       Dükkan sahibi Mahmut Güllü ise "Herkes bizi kınıyor. Oysa işyerimiz soyuldu ve polise başvurduk. Başvurmasa mıydık? Kınama telefonları geliyor. Ama ne yapabilirdik?"