"Alem"in avukatı

Ahmet Tulgar


Avukat Muhittin Yüzüak, evliliğe benzetiyor ama başlangıçta bir yerlerde bir baştan çıkarma, aşk gibi bir şey olmuş olmalı.
Ya "Kuzuların Sesizliği"nde hücredeki seri katil Anthony Hopkins'in FBI ajanı Jodie Foster'ı ayıp sözleriyle tahrik edişi gibi bir şey ya da "Ölüm Yolunda"da yine hücredeki Sean Penn'in, bu kez çocuksuluğu ve pişmanlığıyla rahibe Susan Sarandon'ı aseksüel bir aşka düşürüşü gibi...
Hepimiz insanız, hepimizin başına bu tür beklenmedik yakınlıklar gelebilir. Bir süredir bulundukları "cehennem" gibi yurtdışındaki cezaevlerinden, sık sık kafası dağıtılmış mahkumların morga "tahliye edildikleri", ama nedense onlara göre "cennet" gibi yerli cezaevlerine sökün eden Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, Hasan Heybetli gibi mafya babalarının neredeyse tekmilinin avukatı Muhittin Yüzüak'ın müvekkilleriyle yakınlığı biraz fazla ileri gitmiş gibi görünüyor. Öyle ki, baro bu yüzden Yüzüak'a dava açmaya hazırlanıyor.
Gücün sahibinin ve kaynağının sorgulanmadığı ve boyun eğildiği Güneydoğu kültüründe yetişmiş olmasının bunda etkisi nedir bilemeyiz ama Avukat Yüzüak medyada müvekkillerini Dadaloğlu ile Robin Hood'un üstelik politik bilinç de almış bir bileşkesi gibi sunan demeçleriyle kamu vicdanını yaraladığı yolunda tepkiler alıyor.
Yüzüak, mesela Çakıcı'dan şöyle bahsediyor:
"Çok iyi bir insandır ve iyi bir dosttur. Maddiyata hiç değer vermeyen, eli açık, olduğu zaman harcayan birisi... Şöyle kabul etmek lazım: Dürüst olan, faziletli olan bir insan kendini her zaman güçlü kabul eder, güçlü olur. Çakıcı da bu manada ele alırsak güçlü bir insandır. İnanmış biri, kadere ve hayra inanıyor."
Yüzüak'ın müvekkilerinin hemen hepsi yeraltı dünyasının ünlü isimleri: Oflu Hüseyin, Oflu İsmail, Malatyalı Hüseyin, İnci Baba, Hacı Çapan, Enis Karaduman, Selim Edes, Nuri ve Vedat Ergin, Sedat Peker, Hasan Heybetli ve Alaattin Çakıcı. Ancak Yüzüak, müvekillerinin dünyasını "yeraltı" olarak değil "alem" olarak tanımlıyor. "Alem" sözü ise karanlık yeraltından çok günlük güneşlik yer üstünü, gökyüzünü hatta uzayı çağrıştırıyor. Bu tanımla, acaba yeraltının 20 yıllık yakın tarihimizde nasıl da pervasızca su yüzüne çıktığı mı ima ediliyor?
Yüzüak, bir söyleşisinde mafyayla ilişkisini evliliğe benzetiyor:
"Türkiye'de hiç kimse işinden memnun değil. Ama ister memnun olun, ister olmayın, bir kadınla evlenmiş ve bu evliliği sürdürmenin yükümlülüğünü omuzunuza almış bir aile reisi gibisiniz ve bunu da sürdürmek zorundasınız."
Son yıllarda gece hayatının aktörleri de çevrelerinden "alem" diye sözediyorlar. Şarkıcılar, mankenler, gece gezginleri. "Bizim alemde" diyorlar, "Bu aleme girdik bir kere" diyorlar. Bir karşı - özdeşlik yani, hem eleştiri hem bağlılık...
Medyada neredeyse bir mafya teorisyeni ve analisti muammelesi gören ve sorular üzerine milenyumun mafyasını betimleyen Yüzüak da içinde bulunduğu çevreyi o denli sık "alem" olarak adlandırıyor ki, sanki istemeden düştüğü bu yerde ya da onun deyimiyle bu evlilikte, kendi konumu "içgüveylik" olarak beliriyor.