13.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bir ara Türkiye'nin en popüler adamlarından biriydiniz. Ama iki senedir pek sesiniz soluğunuz çıkmıyordu ki Antalya'daki birincilik geldi. Neler oldu bu arada?
Türkiye'de her sporcunun yaşadığı, geleceğimi garanti altına alma endişesine kapıldım. Başka işlere yöneldim, araya evlilik girdi falan. Bir düşüş yaşadım. 1996 ve 1997 benim için kötü yıllar oldu. Dünya klasmanında üçüncülükten dokuzunculuğa kadar düştüm. Ama bu yıla iyi girdim. Şu anda yine üçüncüyüm.Bu süre içinde düşünce sistemimi geliştirdim. Eskiden oyun sırasında daha agresiftim. Tecrübesizlik ve self - control eksikliği nedeniyle yaptığım hatalara daha fazla tepki verir, zaman zaman da oyuna küserdim. Bir örnek vereyim. Antalya'daki turnuvada çeyrek finalde setlerde 2 - 0, üçüncü sette de 14 - 10 gerideydim. Rakibim maç sayısını kaçırdı, ben üstüste çok zor beş sayı aldım, seti kazandım, ardından da maçı 3 - 2 aldım. Üç sene önce bu maçı kesinlikle kazanamazdım.
Geleceğinizi garanti altına alabildiniz mi peki?
Hayır. Bir şirket kurduk eşimle; İstanbul, İzmir, İzmit gibi şehirlerde eşimin ve arkadaşlarımın işlettikleri bilardo salonları var. Başka hiçbir şey düşünmeden her gün beş - altı saat antrenman yapmam lazım. Elimden geleni yapıyorum ama tam olarak becerdiğim söylenemez. İşimden, evliliğimden, sosyal hayatımdan ödünler veriyorum. Dünya klasmanında bir numara olmanın bedeli bu.
Bir bilardo salonuna falan girdiğinizde "Hoşgeldin Semih Usta" deyip başköşeye alıyorlar mı?
Bana gösterilen ilgi çok hoşuma gidiyor ve bu ilgiyi kontrol edebiliyorum. Bugüne kadar kimseyi kırmadım, beni tanımalarından da hiç rahatsız olmadım. Rahatsızlık duyduğumu söyleyen de varsa halt etmiş.
Lisede bilardo salonlarına gittiğimi öğrenince annemin tepkisi "Oğlum oralara gitme, polis baskın yapar, adamın biri de senin cebine esrar koyar, al başına belayı," olmuştu. Şimdi durum biraz daha iyi galiba.
Bilardo salonlarının en büyük şanssızlığı zamanında ticari amaçlarla kahvelere konması oldu. Biz de bu sporu olması gerektiği yere getirmenin mücadelesini veriyoruz. Bugün Türkiye'de bayan - erkek 5000 lisanslı bilardocu var. Yeni salonlara kızlar da geliyor, yeni bir sosyal yaşam oluşuyor. Şu anda bilardo salonlarına gelenlerin yüzde 30'u bayandır.
Bilardo salonlarında kız tavlamak mümkün mü?
Adına kız tavlama demeyelim de, aynı ortam paylaşıldığında belli beraberlikler olabilir tabii. Ama bu bir briç kulübünde de mümkün.
Hani bazı kızlar beğendikleri ünlü futbolcularla beraber olmayı falan hayal ederler.
Tabii, popüler isimler salonlara geldiğinde kızların ilgi odağı olabilirler.
Sizin başınıza böyle bir şey geldi mi?
Böyle şeyler olmuyor değil tabii. Ama bu şekilde yaklaşanlar olduğunda belli mesajlar vererek kendimden uzaklaştırıyorum.
Kadınlar bilardoda nasıllar?
"Yeteneksiz" demek mümkün değil. Ama bizim yaptığımız averajları (Alınan sayının yapılan vuruşa bölümü. Yani 10 vuruşta 15 sayı almışsanız averajınız 1,5 olur) yakalayamıyorlar. Sebebini bilmiyorum. Düşünce yapılarındaki farktan kaynaklanıyor olabilir.
Maçlarda kilo verdiğiniz oluyor mu?
Antalya'daki turnuvanın çeyrek finalinde rakip maç sayısını kaçırıp ben 2 - 0'dan aldıktan sonra nasıl terledim anlatamam. Her tarafım sırılsıklam oldu. Çok büyük konsantrasyon ve fizik güç gerekiyor. Her maçta ortalama 5 kilometre yol yürüyoruz. Kondisyon çok iyi olmak zorunda.
Yapılan araştırmalar bilardo ve golf için "Bir yerlere bir şeyler sokma" içgüdüsünü tatmin ettiğini, bu yüzden de genelde yaşlılar tarafından rağbet gördüğüne dair bir sonuç çıkarıyor. Siz de birçok kişiye ders verdiniz. Hiç böyle bir öğrenciniz oldu mu?
Hayır, hiç böyle bir şeyle karşılaşmadım. Bence bilardodan alınan en büyük haz düşünce ve el becerisinin senkronizasyonu sayesinde başarıya ulaşmak. Örneğin satrançta sadece düşünce çalışır. Düşündüğünüz şeyleri hayata geçirmenin hazzını sağlar bilardo.
Semih'in hikayesi
1964 Adapazarı doğumlu. Normal bir ev ve okul hayatı sürerken 17 yaşında annesini ve babasını bir trafik kazasında kaybetti. Bu acı olayın ardından okulu boşlayıp bilardoya başladı. Birkaç ayda Adapazarı'nın en iyileri arasına girdi. 1981'de İstanbul şampiyonu oldu, 1982 ve 1983'te Türkiye finalisti oldu. 1985'te askere gitmesiyle beraber bilardodan kopma noktasına geldi, başka işlerle uğraşmaya başladı. 1987'de ise tekrar Türkiye Şampiyonası'na katıldı ve kazandı. O yıldan beri tüm Türkiye şampiyonalarını birinci bitirdi. Ama Türkiye'de geniş çapta tanınması 1992'de zamanın dünya şampiyonu Ceulemans'ı 3 - 0 yenmesiyle oldu. İlk Dünya Kupası'nı 1994'te Belçika'da kazandı. Bir - iki senedir pek sesi çıkmıyordu. Geçtiğimiz hafta Antalya'da düzenlenen Dünya Üç Bant Grand Prix Şampiyonası'nı kazanınca yeniden medyanın gözbebeği oldu.