The OthersHer erkekkarısını öldürmek ister

Her erkekkarısını öldürmek ister

25.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Her erkekkarısını öldürmek ister

Her erkekkarısını öldürmek ister
25 Ekim 1998
1954 yılında Alfred Hitchcock'un filme çektiği "Dial M For Murder" adlı tiyatro oyununun '90'lara uyarlanmış halinde Michael Douglas, karısı Gwyneth Paltrow'un canına kastediyor... Film sarışın bir kadının, sanatçı atölyesi olduğunu anladığımız bir mekanda genç bir adamla sevişmesiyle başlıyor. Sonra bu genç kadın evine geliyor ve kocası olduğunu anladığımız erkeğe sarılıyor. Steven Taylor, zengin bir işadamıdır. Karısı Emily de varlıklı bir ailenin kızıdır. Steven Taylor (Michael Douglas), "The Game" (Oyun) filminin baş karakteri Nicholas Van Orten (Michael Douglas) ya da "Wall Street"deki Gordon Gekko (Michael Douglas) gibi her şeyin kontrolü altında olmasını isteyen, hırslı bir adamdır. Karısına karşı bir sevgi beslediğini ya da bir zamanlar beslemiş olup olmadığını film boyunca pek anlayamıyorsunuz. Emily (Gwyneth Paltrow) ise kocasında bulamadığı ilgiyi genç bir ressam olarak tanıdığı David Shaw'da (Viggo Mortensen) bulur. David şu nefesi kokan sanatçılardan ve pis görünmek zorunda olan, uzun saçlı bir gençtir. Ne Emily ne de David, Steven'ın onları bildiğini tahmin edemiyordur. Peki, Steven bunu öğrendiğinde ne yapar?
Zaten filmin sıradışı oluşu da buradan kaynaklanıyor. Steven bizim yoksul sanatçının evine gelir, ona her şeyi bildiğini söyler ve eğer Emily'i öldürürse tam 500 bin dolar kazanacağını belirtir. David sanatı falan unutup kabul eder. Zaten resim yapmayı da hapiste öğrenmiş bir suçludur. Steven her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplar ve bunları David'e anlatır. Ancak cinayetin işleneceği akşam bir şeyler ters gider. Evet, Emily'i bir adam öldürmeye gelir ama Emily'nin ölmemesi, olaya polisin karışması ve bu üçlü arasında yaşanan entrikalarla durum içinden çıkılmaz hale gelir.
Yönetmen Andrew Davis, kaliteli aksiyon filmleri yönetmenlerinden biri sayılır. Diziden uyarlanan "The Fugitive" (Kaçak) ile Oscar'a da aday gösterilmiştir. Bu sefer Frederick Knott'un bir tiyatro oyunu olan "Dial M For Murder"ı ikinci kez sinemaya uyarlamış Davis. Hitchcock'un 1954'te çektiği, Ray Milland ve Grace Kelly'nin başrolleri paylaştığı film, yönetmenin fazla gösterişe kaçmadan ve öykünün entrika kısmını biraz daha basit hale getirerek anlattığı bir film olmuştu. Ancak filmin içerdiği ve Hitchcock'un sağladığı "suspence" (gizem) onun klasik olmasına yetmişti. Bir Hitchcock filmini 1990'larda yeniden çekmeye kalkmak zor bir şey. Andrew Davis, mutlaka değişik bir yorum katmalıydı. Bu yüzden "A Perfect Murder"ı (Kusursuz Cinayet) Hitchcock'unkinden farklı seyrediyorsunuz. Özellikle de Emily'e karşı girişilen cinayetin ardından yaşanılan "Kim kimi kandıracak" oyunu Hitchcock'un es geçtiği yerler. Davis, bunları daha da karmaşık halde sunmayı yeğlemiş.
Filmde iyi kurulmuş bir çatının varlığına rastlamak mümkün. Mesela Emily, çok fazla duygusal ve ilk çekiminde Grace Kelly'nin idealize ettiği gibi bir kadın değil. Bu iyi bir yorum. Ama bu filmdeki polis karakteri ilkinden vahim doğrusu. David Suchet'nin canlandırdığı Arap asıllı dedektif, filmin gerilimini bir anda sıfırlayabiliyor. Adam o kadar ciddi bakıyor ki, parodi yaptığını sanıyorsunuz. Bu arada görüntüler çok temiz. Filmin çok güzel bir ışıklandırması var. Ne çok karanlık ne de çok aydınlık. Müzikler gayet düzeyli ve yerinde. Oyunculara gelince... Michael Douglas yukarıda örneklediğim filmlerdeki benzer karakterleri ile de başarılı oyunlar çıkarmış bir aktör. Bu filmdeki oyunuyla da inandırıcı görünüyor. Gwyneth Paltrow için çok şey söyleniyor. Çok yetenekli bulanlar da var tam tersini düşünenler de. Bizce Paltrow en başarılı oyununu kısa bir süre gözüktüğü "Seven" (Yedi) filminde (özellikle de akşam yemeği sahnesinde) çıkarmıştı. Yüzündeki bazı ilginç ifadelerin dışında Paltrow'da çok parlak bir oyunculuk yok aslında. Viggo Mortensen ise oyunculuktan neredeyse hiç nasibini almamış, tabiri yerindeyse "odun" gibi bir adam. Yine de bu filmde yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışmış. Film gösterildiği ülkelerde yazarlar tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuş ve pek iyi övgüler almamıştı. Oysa hakkında bu kadar kötü şeyler yazılmasına rağmen gişe hasılatı oldukça iyiydi.Hollywood'da son zamanlarda yaşanan bir moda Alfred Hitchcock filmlerini yeniden çekmek. "Kusursuz Cinayet", kusursuz bir yeniden çevrim olmasa da idare eder. Asıl korkuncu Gus Van Sant'ın boyundan büyük bir işe soyunduğu "Psycho" (Sapık) filminin yeniden çevrimi. Umarız, oradakiler bu kadarla kalırlar da "Arka Pencere" ve "Vertigo" gibi güzelim filmlerin de "yeniden çevrim"lerini görmeyiz...

Paltrow henüz 25 yaşında. Gwyneth'in annesi de bir oyuncu; Blythe Danner. Babası ise TV yapımcısı Bruce Paltrow. Bu Kaliforniyalı sarışın kız, 1993 yılında filmin dördüncü önemli rolünü oynadığı "Flesh and Bone"la çıkışını gerçekleştirdi. 1995 yılında gelen "Seven" (Yedi) ve filmin başrol oyuncusu Brad Pitt'le yaşadığı aşkla kendisini kabul ettirdi. Daha sonra da "Emma", "Siliding Doors" ve "Büyük Umutlar"la gelen başrol oyunculuğu. Şimdi son sevgilisi Ben Affleck ile beraber "Shakespeare in Love" adlı bir filmde oynuyor. People Online, Gwyneth Paltrow ile kısa bir röportaj gerçekleştirmiş:
P.O: Grace Kelly ile sizin aranızda hep bir benzerlik kuruluyordu zaten. Şimdi de onun canlandırdığı bir karakteri siz canlandırıyorsunuz. Nasıl hissettiniz?
G.P: Bu yanlış bir karşılaştırma. Yalnız bir tane Grace Kelly vardı. O çok sıradışı bir aktristi. Başka bir özelliğimle onunla karşılaştırılmak isterdim.
P.O: Babanız filme başlamadan önce Michael Douglas ile çalışacağınızdan dolayı biraz endişe duymuş...
G.P: Bu sadece bir şaka. Babamla Michael eski dostturlar ve filmde ben babamın bir dostunun karısını oynuyorum. Filmde olabilecek bazı yakın sahnelerle ilgili aralarındaki ufak bir şakaydı. Ama zaten endişe verici bir sahne de yoktu.
P.O: Son zamanlarda birçok filmde sizin yaşlarınızdaki genç aktrislerin yaşlı aktörlerle evli olduğu filmler seyrediyoruz. Bu filmler bu olayı bazen ürkütücü boyutlara vardırıyorlar. Bu filmde bunu hissettiniz mi?
G.P: Gerçek hayatta Michael Douglas'la evli olsaydım bu ürkütücü olabilirdi. Ama filmde çok hoş bir duygu. Ayrıca gerçekten de kendinden büyük erkeklerle evlenmek isteyen çok fazla genç kadın vardır.
P.O: Bu role hazırlanmak için Hitchcock filmleri seyrettiniz mi hiç?
G.P: Ben her zaman Hitchcock'un en büyük fanatiğiydim. "Dial M For Murder" benim favori filmlerinden biri değildi. Bu filme de daha değişik bir şeyler yapacağımıza inandığım için girdim.
P.O: Yakınlarda Psycho (Sapık) filminin de yeniden çevrimini seyredeceğiz. Bunlar Hitchcock'a zarar veriyor mu sizce?
G.P: Bence Hitchcock o kadar dahi bir yönetmendi ki filmleri hala büyük bir heyecanla ve ilgiyle izleniyor. Kendi film türünü yaratmış bir yönetmen ve bunu yıllarca korumayı başarmış. Hollywood'un yaptıklarını da ters karşılamıyorum. Neden Gus Van Sant'ın yorumladığı "Sapık"ı da seyretmeyelim ki? Bence bu heyecan verici. Ayrıca orijinal filmi orada duruyor, kimse ona bir zarar vermiyor...
P.O: Filmdeki mutfak sahnesinde bayağı bir fiziksel performans gerekiyor. Ayrıca müthiş bir kavga da var. Hiç yaralandınız mı o sahnelerde?
G.P: Biraz. Neyse ki dublörüm vardı. En ağır sahneleri o oynadı. Ama yine de zordu. Yakın plan çekimlerde kendim oynuyordum ve o duygu yoğunluğu en çok o sahnelerde yaşanıyor.

e - mail:burakgoral@superonline.com
KEŞFETYENİ
Bu sözler kavga çıkaracak! Rabia Soytürk'ün Caner Topçu açıklaması olay oldu
Bu sözler kavga çıkaracak! Rabia Soytürk'ün Caner Topçu açıklaması olay oldu

Cadde | 08.05.2025 - 10:07

Ünlü oyuncu Rabia Soytürk'ün rol arkadaşı Caner Topçu için yaptığı açıklama magazin gündemine bomba gibi düştü.

Yazarlar