"ESTİ YİNE BALKAN YELİ, BAKALIM NEREYE ATAR BİZİ"İstanbul'un Arnavutları"Osmanlı Barışı"nın iç içe yaşandığı 60'ı aşkın etnik ve dini cemaat içinde, Arnavutların özel bir yeri vardı. İstanbul'a tutulup geri dönmeyen Arnavutlar, askerinden sokak satıcısına, imparatorluğun başkentinde de, çok renkli bir yaşam tarzı sergilerlerdi.
Fetvacı / Orhan Koloğlu
Türk askerini Balkanlar'da görmek oradaki Türkleri ve Arnavutları sevince boğdu. Belki de yüzyıllardan beri dünyanın merkezi ve cenneti diye anımsadıkları İstanbul yolunun açılması, içine düştükleri umutsuzluğu dağıttı. Osmanlı Barışı'nın iç içe yaşattığı altmışı aşkın etnik ve dini cemaat içinde Arnavutların özel bir yeri vardı. Coğrafyası gereği en büyük ihraç malı insanları olan Arnavutluk bunun için en uygun alanı, Osmanlı Devleti'nin muazzam büyüklüğünde bulmuştu. Böylece gelen bütünleşme sayesinde 33 sadrazam da ürettiler.
Sonra devletin parçalanma süreci başladı, Arnavutlarda da çözüm arayışı. Bugün kendisi 75 yaşında olan ruh ve sinir doktoru Abbas Erdoğan Noyan, yirminci yüzyılın ilk on yılı içindeki bir özgül örnek konusunda dinlediklerine ve belki aile belgelerine dayanarak bir anı kitabı yayındı. II. Abdülhamit'in Yıldız Sarayı muhafızlığına getirilen Arnavut taburunun öyküsü. Bütün sonradan kaleme alınan anılar gibi gerçeği flulaştıran yanları olabilir ama gerçekler içerdiği de yadsınamaz. İşte ilginç notlar:
* "Fatih'in orduları İtalya'da Otranto'ya çıktığı zaman girişimi engelleyen Arnavutlar oldu. Halk deyişlerinde 'Eğer bizim direnişimiz olmasaydı, Osmanlı Padişahı, Papa'ya İslam külahını giydirirdi' sözleri vardır" (Rumların 'Papa'nın tacındansa Sultan'ın sarığı' deyimine atıf).
* "Arnavutlar, İslam'a bektaşilik aracılığıyla yöneldiler. Zira bektaşilik kolaydı, güzeldi ve yaşam keyfini de bozmuyordu. Bu din değiştirme konusunda çoğunluk 'Boyun eğmek kaçınılmaz olunca, bunu keyifli hale getirmeli' fikrinde idiler. 'Ne yavuz ol asıl, ne alçak ol basıl' zihniyeti, İslamiyeti seçen Arnavutların yaşam felsefesini oluşturuyordu."
* "Bir bektaşi özdeyişini de sık sık kullanırlardı: 'Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun."
"Esti yine deli Balkan yeli, bakalım nereye atar bizi."
* "'Sen ağa ben ağa, ineği kim sağa' özdeyişini 'Sen zoti, ben zoti, kim verecek eşeğe oti?' şekline sokmuşlardı."
* "Arnavut tarihçi Niyazi Şevket düşünüyordu: 'Küçük bir Sırbistan, daha küçük bir Yunanistan, daha küçük bir Bulgaristan bağımsızlığa kavuşturulmalı ve bunu sağlamak için de büyük bir Arnavutluk kurulmalı ve bu Arnavutluk Devleti, Balkanlarda en güçlü müttefik olarak desteklenmeli."
* "İstanbul - Dersaadet" yaşamına alışan bir daha geri dönemiyordu. Şiirini bile yazdılar:
"Deli deli Balkan yeli / Neden estin geldin şimdi? / Dersaadet'e saldın bizi / Dersaadet, Dersaadet! / Sihirinle sardın bizi / Ne mümkün bırakmak seni / İyice tutulduk sana / Artık Prizren'e elveda."
* "Prizren taburu haksız yere Abdülhamit'çe Yemen'e sürülür... Kosova Türk edebiyatında Yemen türküsü de vardır: "Yemen Yemen şanlı Yemen / Toprakları kanli Yemen / Ben Yemen'e dayanamam / Nazli yardan ayrılamam / ... Almay attım, ezılır mı? / Taburyola dizılır mı? / Vay benim kara yazıma / Çak Yemen'e cidılır mı?" (Aslında disiplinsiz davranışları ve toplu eylemleri sebebiyle uzaklaştırılmışlardır. Arnavut silahşörlerin, kumandanları Tahir Paşa'nın yönetiminde bir tür çete oluşturduğu bilinir).
Prizrenlilerin "pürhassa"yı (pırasa) İstanbul'da yaygınlaştırışını, Ortakköy'de (Ortaköy) Rum ve Ermeni kızlarla flörtlerini öğrenmek istiyorsanız aşağıdaki adresten istemeniz yeter, zira parayla satılmıyor:
Dr. A. E. Noyan, Palanga Cad. No. 52, 80840 Ortaköy - İstanbul; Tel: (0212) 227 15 57
80 YIL ÖNCE: ERZURUM KONGRESİ23 Temmuz 1919'da başlayıp iki haftalık toplantılardan sonra 7 Ağustos'ta sona eren Erzurum Kongresi, Kurtuluş Savaşı'nda istilacılara karşı beliren yerel dirençlerin merkezi bir yönetim altında toplanması yolundaki ilk adımdır. Doğu İlleri Müdafaa - i Hukuk Cemiyeti'nin girişimiyle gerçekleşen toplantıda Erzurum, Sivas, Bitlis, Van ve Trabzon'dan gelen temsilciler, hem dokuz kişilik bir Heyeti Temsiliye seçtiler (Başkanı askerlikten müstafi Mustafa Kemal, ikinci başkanı Rauf Beyler) hem de toplanacak bir bütün Türkiye kongresine sunulacak temel ilkeleri saptadılar. Atatürk bunları Nutuk'ta şöyle özetlemiştir:
Ulusal hudutlar dahilinde vatan bir bütündür, bölünme kabul etmez; her türlü yabancı işgaline karşı millet birlikte direnecektir; merkezi hükümet bu görevi yerine getiremezse bir geçici hükümet kurulacaktır, gerekirse bunu Heyeti Temsiliye seçecektir; esas olan milli kuvvetleri etmen, milli iradeyi hakim kılmaktır; Hıristiyan cemaatlere imtiyazlar tanınmayacaktır; manda ve himaye kabul olunamaz; milli meclisin hemen toplanması ve hükümet icraatını kontrola almasına çalışılacaktır.
Daha sonra Misakı Milli adıyla Osmanlı Meclisi'nin resmi belgesi olarak ilan edilecek belgenin ana hatları böylece Erzurum'da saptanmış olmaktadır. İkinci adım bütün Türkiye'deki direnç temsilcilerinin katılımıyla Sivas'ta eylül ayında toplanacaktır. Faaliyetlerinin engellenmesi ve tutuklanması için valilerle kumandanlara Babıalice emirler verilen Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi'yle geri dönülmez noktaya erişmiş oluyordu. Sonradan dediği gibi, 1922 Eylül'ünde zafere ulaşıncaya kadar "boynunda ilmikle dolaştığını" hep aklında tutacaktır.
GÜNEŞ TUTULMASI: 1847'DE EN İYİ İSTANBUL'DA İZLENMİŞTİÖnümüzdeki çarşamba günkü güneş tutulmasının en iyi izleneceği ülkelerden biri de Türkiye. Bartın'dan Amasya, Sivas, Diyarbakır üzerinden Şırnak'a ulaşan çizgide 14.20 ile 14.45 arasında en net şekilde görülebilecek. 152 yıl önce 10 Ekim 1847'de gerçekleşen güneş tutulması dünyada en iyi İstanbul'dan izlenebilmişti. Bu vesileyle Ceridei Havadis gazetesi 5 Ekim 1847 tarihli sayısında basın tarihimizde bir ilke imza atarak, tutulmanın safhalarını 12 kroki ile okuyucularına sunmuştu. Sang isimli İngiliz müneccimin hazırladığı bildirilen çizimlere göre tutulma üç saat 13 dakika sürecekti. Saat 2'yi 45 dakika 32 saniye geçe başlayacak olayın beşi 58 dakika 32 saniye geçe biteceği hesaplanıyordu.