06.03.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:
MİLLİ Güvenlik Kurulu'nda (MGK) gündeme gelen İslami terör örgütleriyle ilgili olarak İstanbul polisi geniş kapsamlı bir rapor hazırladı. İslami terör örgütlerinin şeması, üyeleri, eylemlerini kapsayan gizlilik kaydı taşıyan raporu Milliyet ele geçirdi.
Polis, son dört yılda İstanbul'da İslami Hareket Örgütü, İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi (İBDA - C), İslami Hareket Süreci Örgütü, Hizbullah Örgütü (İlim Grubu) ve Ceyşullah Örgütü (Selefilik) olmak üzere beş İslami terör örgütünün varlığını saptadı. Son üç yılda yalnızca İstanbul'da İslami terör örgütü üyesi 233 kişi ele geçirildi.
İBDA - C 1994 - 1997'de yaptığı 162 bombalamayla eylem sayısında birinci sırada yer aldı. İslami terör örgütlerinin son üç yılda İstanbul'daki silahlı eylemlerinin sayısı 200'e yaklaştı. Yakalanan örgüt üyelerinin ev ve işyerlerindeki aramalarda ise roketatardan Kaleşnikof'a, uzun namlulu suikast silahlarından lav silahlarına kadar çeşitli ağır silahlar ve patlayıcı maddeler de ele geçirildi.
Örgüt üyelerinin DGM'de verdiği ifadede Türkiye'deki İslami terör organizasyonlarının İran Gizli Servisi'yle organik ilişki içinde olduğu anlaşıldı. İrfan Çağrıcı ve diğer sanıkların ifadesiyle terör - İran bağlantısı da belgelendi. İslami Hareket Örgütü üyesi Mehmet Ali Bilici DGM'de verdiği ifadede İranlı Ali Ekber Gorbani'nin kaçırılması olayını şöyle anlatıyor:
"... 1991'in son aylarında kendisinin Şaban olduğunu söyleyen İranlı bir şahıs bizi yani Mustafa Kayacan'ı çağrıdan arayarak görüşmek istediğini belirtiyor. Mesut kod adlı Mustafa Kayacan kendisiyle görüştükten sonra bana gelerek İranlılarının iş tekliflerinin olduğunu bu işlerin bir Halkın Mücahitlerinin olan ve Türkiye'de olan ve Türkiye'de yaşayan İstanbul'da oturan Ali Ekber Gorbani'nin kaçırılarak kendilerini teslim edilmesi, ikinci iş olarak da İstanbul'da görevli bir PTT memurunun kendilerine kazandırılması. Ali Ekber Gorbani olayı için Kayacan'la İranlı 800 milyon liraya anlaştı, postacının kendilerine kazandırılması karşılığında ise işin neticesinde çıkacak fatura karşılığı pazarlık yapıp konuyu bana getirdi."
İslami Hareket Örgütü üyesi Mehmet Ali Şeker'in ifadesinde ise şunlar yer alıyor:
"Silahlar bize eğitim veren, bizi bu konuda yetiştiren İran devletince karşılanır. Eğitimi de bizlere orası vermiştir."
Hizbullah Örgütü'nün Genel Emiri İrfan Çağrıcı da ifadesinde "Diğer ülkelerdeki herhangi bir örgütle irtibatınız var mı" sorusuna arkadaşlarıyla İran'a gittiklerini söyleyerek şu karşılığı veriyor:
"Tahran'dan Kum kentine giderken etrafı dikenlerle çevrili nizamiyesinde resmi üniformalı `Pastarlar'ın nöbet tuttuğu, bir kısmı tuğladan bir kısmı çadarlarla kaplanmış 5 - 10 binadan oluşan bir yere götürdüler. İsmaili isimli bizi karşılayıp teslim etti. Biz odadayken Kalaşnikof, MP - 5, G -3, Uzi, 9 milimetre tabancalar getirdiler. Otomatik silahlarla tabancaların nasıl sökülüp takılacağını önce bize gösterdiler. Bu eğitimimiz 2 - 3 gün sürdü. Daha sonra açık atış poligonunda bu öğrendiğimiz silahlarla onun nezaretinde sabit hedeflere yürüyerek, koşarak, tam nişan alarak ateş etme talimini yaptırdı."
İslami Hareket Örgütü üyesi Arif kod adlı Tamer Aslan ise DGM'de verdiği ifadede Yazar Turan Dursun'un öldürülmesine nasıl karar verdiklerini şöyle anlatıyor:
"Mesut, yazarlık yapan ve yazdığı yazılarda Hz. Peygamber efendimizle kutsal Kuranıkerim'i küçük düşüren Turan Dursun'un öldürülmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine benle kod adı Kemal olan kişiyle önce bu konuya itiraz ettik. Çünkü bu şahıs öldürüldüğünde basın bu olayı abartılı olarak halka yansıtacak bundan dolayı da şahsa kötülükten ziyade iyilik yapmış olacağız kanaati benle Kemal'de hakimdi. Biz bu görüşümüzü Mesut'a ilettiğimizde bizimle 15 gün görüşmedi. Mesut, tekrar Turan Dursun'un öldürülmesi olayını yinelemesi üzerine ben ve Kemal olayın istihbaratını yapmak üzere görev aldık."