Nesin sen Barcelona

29 Mayıs 2011

Manchester United çok iyi bir takım. Kırmızı şeytanların güçlü bir savunması, dinamik bir orta sahası ve çok etkili forvetleri var. Zaten bu sene hem şampiyon oldukları Premier Lig’deki hem de finale adlarını yazdırdıkları Şampiyonlar Ligi’ndeki grafikleri bu gücün ve başarının en açık göstergesi.

Dolayısıyla Unied bu sene Şampiyonlar Ligi finalinde hangi takımla karşılaşırsa karşılaşsın kupaya uzanmak için en az rakibi kadar şansı olacaktı.Fakat onlar bir futbol takımıyla değil Barcelona ile karşılaştı.

Barcelona’yı tarif ederken doğru kelimeleri bulmak nerdeyse imkansız. Çünkü onlar belki de bugüne kadar hiç bilmediğimizi yapıp hiç görmediğimizi bize gösteriyor. Bu nedenle sahada futbol oynayan değil de futbol görüntüsü içinde adeta dans eden bu ekibe ancak “kusursuz” diyebiliyoruz; bu sıfatın da onları açıklamaya yetersiz olduğunu bile bile.

Gördüklerimizle açıklayamadığımız Katalan ekibini çözmek için matematiğe baş vurduğumuzda resim bir nebze daha netleşiyor. Zira

Yazının Devamı

Bu gurur Fenerbahçe'nin

24 Mayıs 2011

Hiç bir şampiyonluk kolay olmamıştır ama hepsinin de bu sene Fenerbahçe'nin elde ettiği kadar zor olduğunu söylemek imkânsız.

Tarih, çok değil bundan 5 ay öncesini, 12 Aralık 2011’i, saatler de 21.00’i gösterdiğinde Fenerbahçe, liderin dokuz, ikincinin ise dört puan gerisinde bulunuyor ve bu aşamada sarı lacivertliler şampiyonluk umutlarını bir başka bahara bırakmaya hazırlanmanın yanı sıra hemen arkasından gelen rakipleri tarafından da geçilme endişesi taşıyordu.

Bu tarihe kadar gösterilen performans o denli kötüydu ki artık kadronun iyiliği bile para etmiyor, tüm yabancı oyuncular eleştiriliyor ve teknik direktör Aykut Kocaman’ın sezonu tamamlayamayacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Işin kötüsü de sarı lacivertliler henüz dibi görmemişti.

Her sezon “artık zamanı geldi” sloganıyla maçlara başlanan ve ardında 27 senelik bir hasret barındıran Türkiye Kupası’nda sonuç yine hayal kırıklığı olurken Istanbul’da Bucaspor’a, deplasmanda da Yeni Malatyaspor’a mağlup olmak tabiri caizse

Yazının Devamı

Hayır, ikisi de şampiyon

22 Mayıs 2011

En büyük tarihi gelişmelerden insan hayatı gibi günlük olaylara kadar yaşamın her alanını kendine konu edinen sinema sektörünün futbol ile neden ilgilenmediğini veya futbolun üzerine neden fazla gitmediğini hiç düşündünüz mü? Bunun yanıtı çok açık, çünkü futbolda her maç, her sezon ve her kupa başlı başına bir film zaten; hem de rolü olmayan bizatihi hayatın kendisi olan bir film.

Bu bağlamda 2011 yapımı, yönetmenliklerini A. Kocaman ve Ş.Güneş’in yaptığı ve başrollerini Alex, Burak, Gökhan Gönül ve Selçuk Inan’ın paylaştıkları TSL 2011 Filmi’nin merakla beklenen final sahnesini bugün izleyeceğiz.

Bu yazı ne kadar bir şampiyonluk yazısı olsa da, onu özellikle bugün yayınlamak istedim zira son sahnede ne yaşanırsa yaşansın, filmin geneli değişmeyecektir.

Bu seneki şampiyonluk mücadelesinin en önemli özelliği, tıpkı La Liga’da olduğu gibi TSL’de de iki takımın diğer takımlar ile arayı fersah fersah açması ama diğer liglerde olmayan bir şekilde kendi aralarındaki bu yarısı son

Yazının Devamı

İmparator III Terim ve Prens Tayfur

19 Mayıs 2011

Lafı dolandırmadan söyleyeyim Fatih Terim Türkiye’nin bir numaralı teknik direktörüdür. Hatta lise mezunu dahi olmayan birinin bu aşamadan Milan’in teknik direktörlüğüne uzanan bir kariyer çizgisi yakaladığı düşünüldüğünde onun sadece futbol değil, her alanda bu ülkenin en önemli isimlerinden biri olduğu da iddia edilebilir.

Bu açıdan bakıldığında Galatasaray ile Fatih Hoca’nin yollarının bir kez daha kesişmesinde hiç bir sakınca yok gibi görünüyor fakat ben bu birlikteliğin tatmin edici bir sonuç doğuracağından bir hayli şüpheliyim ve şüphelerimin en güçlü kaynağı da “geri dönme” meselesi.

Öncelikle bu durumun örneklerine baktığımızda karşımıza A.Sacchi-Milan, Fenerbahçe-Daum, Lippi-Italya Milli Takimi veya Kevin Keegan-Newcastle gibi amacına ulaşamamış ikinci denemeler çıkıyor. Buna karşılık aklınıza “ama Terim-Galatasaray birlikteliği üçüncü olacak” gibi bir cümle gelirse, onun da Howard Kendall – Everton şeklinde bir örneği

Yazının Devamı

Alex De Souza

16 Mayıs 2011

2010-2011 sezonunda yaşanan şampiyonluk mücadelesinin digerlerinden farkı ve daha üst düzey olduğunu söylediğimde tabiri caizse “sana öyle geliyor” diyenler eminim haftalar ilerledikçe benimle aynı fikri paylaşmaya yaklaşmışlardır. Zira bu seneki şampiyonluk mücadelesi öylesine dolu dolu geçiyor ki sanki önümüzde bir otuz üç hafta daha olsa yine iş son haftaya kalacak gibi.

Şunu net bir şekilde ortaya koymak gerekir ki hem Fenerbahçe’nin hem de Trabzonspor’un bu sene ortaya koyduğu “normal üstü” performans, önümüzdeki hafta belirlenecek sonucun ne olduğundan bağımsız olarak, her iki takım için de müthiş bir başarı hikayesi olarak değerlendirilmeli. Bu nedenle, sadece kendilerine değil tüm takımlara örnek olacak bu inanç, emek ve performans kapışmasının sadece birinci olan değil her iki takım için de mutluluk ve gurur kaynağı olması gerekir.

Bu açıdan bakıldığında Avni Aker Stadı’nda çalan son düdük sonrasındaki genel durumu ve başta Senol Günes olmak üzere bu

Yazının Devamı

Futbolumsu

8 Mayıs 2011

Avrupa’da futbol oynanıyor bizde ise “futbolumsu”. Aslında dışarıdan bakıldığında futbolumumuz aslına bayağı benziyor ama içine girdiğiniz zaman peşinden koştuğumuz şeyin ucuz bir taklitten öteye gitmediği kolayca anlaşılıyor.

Futbol oynanan ülkelerde futbol denince akla takımlar, takımların uluslar arası başarıları, futbolcular, futbolcuların formları, teknik direktör performansları gibi futbola dair unsurlar geliyor ve normal olarak gündem bu çerçevede oluşuyor.

Bizim gibi futbolumsu ülkelerinde ise futbol denince akla bitmeyen düşmanlıklar, maç satma, taraf tutma, hatır şikesi, kavga, hakaret geliyor ve bu ortamda ancak bu dört bir yanımızı sarmış hastalıklardan kafamızı kaldırabildiğimiz sınırlı anlarda sıra gerçek futbola geliyor.

Oralarda derbiler takımların tüm güçlerini yeşil sahada paylaştıkları doksan dakikalar şeklinde geçiyor bizde ise bir hafta öncesinden başlayıp en az bir hafta sonrasına kadar süren spekülasyonlar, sokakta, statta hatta sahadakı kavgalar, kısaca tam bır keşmekeş içinde.

Daha rakip takımın maç oynanacak stada

Yazının Devamı

Fırsatçı Karabükspor

4 Mayıs 2011

Fırsatçı kelimesinin anlamını hiç düşündünüz mü?

Acaba bu kelime “fırsatçı golcü” tanımlamasında olduğu gibi olumlu bir anlam mı yoksa kalabalık bir mekanda, insanlara eşyalarına sahip olmalarını hatırlatan “fırsatçı insanlara karşı dikkatli olunuz” cümlesinde olduğu gibi olumsuz bir anlam mı taşıyor?

Kelimenin Türk Dil Kurumu sözlüğündeki karşılığı şu şekilde: 1.Fırsatları iyi değerlendiren, fırsat kollayan kimse. 2. Duruma göre davranan, içinde bulunduğu şartları değerlendirmeyi bilen kimse, oportünist.

Aynı kelimenin İngilizce sozlükteki anlamı ise bizimkine yakın olmakla birlikte arada ince bir fark var. Tanım şu şekilde: fırsatları iyi değerlendiren kimse, özellikle başkalarına zarar verecek şekilde.

Sonuçta ortaya, aynı kelimenin, iki ayrı dilde birbirbirine yakın ama farklı anlamlar taşıdığı gibi bir gerçek çıkıyor ki bu sıkça karşılaşılan bir durum değil.

Fırsatçılığın bugün bu spor köşesinde değerlendirilmesinin nedeni ise başlıktan tahmin edeceğimiz gibi, bu hafta oynanacak

Yazının Devamı

Galatasaray analizi

1 Mayıs 2011

Bir söz var “altın yere düşmekle değerinden bir şey kaybetmez” diye ama Galatasaray bu sezon yaptıklarıyla bu konudaki şansını fazlasıyla zorladı ve zorlamaya da devam ediyor.

Galatasaray’ın bu sene lige çok erken havlu atması elbette ki sarı kırmızılı camia için oldukça üzücü bir durumdu ancak bu durum, aynı zamanda Galatasaraylı teknik heyet ve yöneticilere çok önemli bir de fırsat veriyordu: takımı önümüzdeki dönemlere hazırlamak. Bu düşünce bir nevi “Polyannacılık” olarak düşünülebilir ama inanın başa güreşmiyorsanız, iki arada bir derede kalmaktansa şampiyon olunamayacak olmanın belli olması ve yeni sezonlar için hazırlık yapabilme fırsatı, yıpranan rakipler karşısında oldukça önemli bir avantajdır.

Fakat gelin görün ki Galatasaray için filmin sonunun belli olduğu haftalardan bugünlere kadar aylar geçti fakat bu sürede bırakın yatırım yapmayı, sarı kırmızılılar rakiplerine oranla çok daha fazla yıprandı. Bu yıpranmaya neden ararsanız kadronun yetersizliği, Arda’nın

Yazının Devamı