Bir Fenerbahçeli ve bir Galatasaraylı gözüyle şike davası

11 Temmuz 2011

Bir Fenerbahçeli...

Ben daha küçücükken, babam elimden tutarak maçlara götürürdü beni. Anlamını bilmediğim şarkılar söylerdim onunla beraber. O da benim gibi küçük olduğundan olsa gerek, en çok içinde kanarya olan şarkıları severdim. Hiçbir doğum günü hediyesi bir çubuklu forma kadar mutlu etmez, hiçbir şey, sırtımda o formayla mahalle maçında attığım gol kadar sevindirmezdi beni. Geceleri aynı formayla gollerime on bince taraftar önünde ve gerçek bir futbolcu olarak devam ettiğim düşlerimi, sarı lacivert yatağımda görürdüm. Odamın duvarları, göğsünde Fenerbahçe arması olan futbolcuların posterleriyle kaplıydı; boyları her sene benimle birlikte uzayan.

Ben de çocuğumu aynı duygularla büyüttüm. Onun ağzından ,“baba” dan önce “Fener” kelimesinin çıkması için uğraştım. Eve kırmızı perde, siyah beyaz mutfak isteyen eşimle az tartışmadım. Takımımın bir Avrupa zaferine, piyangodan büyük ikramiye çıkmışçasına sevinirken

Yazının Devamı

İlk taşı en günahsız olan atsın

7 Temmuz 2011

Futbolumuz öyle bir dönemden geçiyor ki her gün birbiri ardına ekranlarda görüp gazetelerde okuduklarımız, en usta komplo teorisyenlerini dahi şaşkına çevirecek cinsten.

Olayların tam ortasında Fenerbahçe var ve sarı lacivertliler için kalem de çoktan kırıldı. Fakat bize bir asır tecrübesi veren son haftada yaşadıklarımız hakkında doğru ve sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için gelişmelere sadece bu iki rengin penceresinden bakmamak ve yangın yerine dönenin aslen Türk Futbolu olduğunu gözden kaçırırmamak gerekir.

Söz konusu davanın konusu (bekli de sadece şimdilik) 2010-2011 sezonu ancak görüp işittiklerimiz, bize bir yandan geçen sene çevrilen kirli dümenleri gösterirken bir yandan da geçmişte yaşanan ama o zamanki saflığımızla “olur mu canım öyle şey” diyerek geçiştirdiğimiz onlarca belki de yüzlerce şüpheli maçı hatırlatmadı mı? Bugün, tüm bu maçları, geride kalan beş-altı günlük sürede açılan gözlerimizle izleyip bambaşka duygulara kapılmıyor muyuz?

Yazının Devamı

Operasyona bakışta üç yanlış

5 Temmuz 2011

Aslına bakılırsa bugün söylenecek fazla bir şey yok. Evet, elbette işin rengi belli olduktan sonra söylenecek tonla söz var ama bugün yok!

Bugün söylenecek tek şey, yıllarca insanların kafasında bir düşünce veya dilinde bir söylentiden öteye geçemeyen futboldaki kirliliğin ani bir operasyonla somutlaşma olasılığı bulunduğu ve bu akla hayale gelmeyen operasyonun yine akla hayale gelmeyen türlü türlü sonuçlara açık olduğu.

“Yargı aşamasındaki dava ile ilgili yorum yapmama” ilkesinin son derece klişe olduğunu biliyorum ama bu kural bir o kadar da doğru ve önemli çünkü şu an ihtiyacımız olan en son şey her gün yaşanan yeni bir gelişme üzerine mesnetsiz fikirler beyan edip senaryolar yazmak. Bu nedenle yaşananlar ile ilgili “olmuşsa” veya “olmamışsa” gibi şartlı ifadeler içeren cümleler bile son derece gereksiz.

Benim yaşananlar ile ilgili olarak üzerinde durmak istediğim üç konu var bunlar devam eden sürece bakış açılarındaki yanlışlıklar ile ilgili ve özetle

Yazının Devamı

Tulun-Terim krizi

28 Haziran 2011

Fatih Terim’in Galatasaray ile henüz sözleşme imzalamamış olması, bir sözleşme imzalandıysa da bunun duyurulmamış olması başlı başına çok büyük bir sorun değil ama bu olay birkaç haftadır yaşanan ve son günlerde artık iyice ayyuka çıkan Bülent Tulun-Fatih Terim çekişmesi ile birleşince, sarı kırmızılılar adına ortaya hiç de hoş olmayan bir görüntü çıktı.

Geçtiğimiz sezonu oldukça başarısız bir şekilde tamamladıktan sonra yeni sezonda, yeni yönetimi, (eski ama) yeni teknik direktörü ve olası yeni transferleri ile taraftarların beklentilerini karşılamaya yönelik icraatlar yapacağı düşünülen Galatasaray, top başı yapılan bu hafta itibariyle bu üç kulvarda da henüz somut ve doyurucu bir gelişme kaydedememiş durumda.

Ünal Aysal Galatasaray Kulübü Başkanı olduğunda, gerek onun olumlu demeçleri gerekse iş hayatındaki başarıları nedeniyle kendisinin bu görevde başarılı bir grafik çizeceğini düşünüyordum ki hala da bu düşüncedeyim. Fakat önce teknik direktör

Yazının Devamı

Forlan 2-0 Medya

22 Haziran 2011

Spor medyamız ezelden beri haberlerinde aceleci davranırdı ama son bir ayda yaşananlar artık kesinlikle “pes” dedirtti. Forlan’ın önce Beşiktaş’a sonra da Reyes ve Ujfalusi ile birlikte Galatasaray’a geleceğini söyleyen, bunları söylemekle yetinmeyip adeta futbolcular kulüp başkanları ile beraber geliyormuş gibi havaalanlarından canlı yayınlar yapan ve çarşaf çarşaf fotoğraf yayınlayan spor medyamız bu oyuncunun tıpkı takım arkadaşı Reyes gibi kulübünde kalacağını açıklaması üzerine tükürdüğünü yalamak durumunda kaldı.

Bu yaklaşımın en büyük nedeni spor medyasının ticari kaygıları ile ulus olarak karşımızdakine güzel bir şeyler söyleme arzumuzun birleşmesi ve ne yazık ki iki tutum da profesyonellikten son derece uzak!

Medyadaki yaklaşım yanlışlığımıza bir başka örnek de bugün Porto’dan ayrılacağı açıklanan Villas Boas olayında yaşandı. Yurt dışındaki gazeteler bu haber ile ilgili olarak “Chelsea’nin istediği Villas Boas, Porto’dan ayrıldı” demekle yetinirken bizim medyamızda genç teknik adamın

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin altın sezonu

18 Haziran 2011

Bir taraftar, bir sporcu veya bir yönetici olarak bugün Fenerbahçelilerden daha mutlusu olmasa gerek. Düne kadar bu sene dört ayrı branşta şampiyonluk sevinci yaşayan sarı laciverliler basketboldaki final serisini de kazanınca tabiri caizse Audi amblemini olimpiyat logosuna çevirmeyi başararak son derece önemli bir başarıya imza atmış oldu.

Ülkemizde spor denince akla tartışmasız bir şekilde futbol geldiğinden futbol şubesi olan tüm spor kulüplerimiz en büyük önemi futbola gösteriyor ve çoğu zaman diğer tüm kupaların toplamı dahi bir futbol şampiyonluğu kadar mutluluk verici olmuyor. Nitekim geçen sene de Fenerbahçe hem kadınlar hem de erkeklerde basketbol ve voleybol şampiyonu olmasına rağmen futbolda şampiyonluk gelmediği için diğer kupalar bir günlük gazete haberinden daha değerli görülmedi.

Geçen seneler demişken sarı lacivertlilerin son beş senedeki amatör branş karnesi erkeklerde, basketbolda 4, voleybolda 3: kadınlarda ise basketbolda beş, voleybolda ise 3 olmak üzere tam 15 şampiyonluk kupası içeriyor. Buna futbol takımının

Yazının Devamı

Trabzonspor eriyor

11 Haziran 2011
Yattara’nın son dönemde varlığı ve yokluğu bir olduğu için Gineli oyuncu ile Trabzonspor’un yolları ayrılırken çok bir şey söylenmedi; aslında söylenecek çok şey varken. Umut Touluse’a gidince önce şaşırıldı ama sonra anlayış gösterildi adres Avrupa diyerek. Selçuk’un Galatasaray’a transfer olması ise herkese “bir saniye, neler oluyor” dedirtti. Ardından sırasıyla Egemen, Jaja ve son olarak Ceyhun da bordo mavili renklere veda edince işin rengi değişti, tadı tuzu kaçtı; olay bambaşka bir boyut kazandı çünkü Trabzonspor eriyor! Trabzonspor’un oluşturmak için çok uzun yıllar beklediği başarılı bir kadronun hemen hemen yarısını bir kaç hafta içinde kaybetmesi kabul edilebilir bir durum değil. Elbette her futbolcu takımından ayrılabilir ama bu kadar kısa sürede bu denli önemli oyuncuların kaybedilmesi ortada büyük bir sorun olduğunu gösteriyor. Bu aşamada “futbolcu istedikten sonra yapacak bir şey yok” gibi bir açıklama kimseyi tatmin etmez zira bu oyuncuların kaybı tamamen bir idarecilik zaafiyetidir. Kaldı ki nice Anadolu kulüpleri futbolcularını elinde tutmayı başarırken Trabzonspor gibi büyük bir kulübün bunu yapamaması söz konusu dahi olamaz. Bugün Trabzonspor geçen seneki potansiyelini tamamen kaybetmiş durumda. Giden futbolcuların eksikliği yeni oyuncularla kapatılmak isteniyor ancak hem yeni futbolcuların nasıl bir performas gösterecekleri belli olmadığı, hem de bu oyuncuların mutlaka bir uyum sureci yaşayacağı için, normalde başarılı kadrosunu koruyup hatta onu geliştirerek yeni sezonda en az bir öncekinde olduğu kadar başarılı olması beklenen bordo mavililer 2011-2012 sezonunda geçen seneyi mumla arayacak gibi görünüyor. Velhasıl bugünlerde Trabzonsporlu oyuncular tabiri caizse kapanın elinde kalıyor ve bu durumdan yararlanmak isteyen kulupler adeta yangından mal kaçırır gibi bu oyuncularla birbiri ardına sözleşme imzalıyor. Işin tuhaf yanı ortada bir yangının olmaması. Yoksa? 
Yazının Devamı

Guus Hiddink ve internet siteleri

4 Haziran 2011

Belçika-Türkiye maçının internette yayınlanma olayı tam bir fiyaskoydu. Çok istiyor ve seviyoruz farklı bir şeyler yapmayı ama amaca ulaşmak için sadece istemek yetmiyor, başarı için kendini bilmek ve gerekenleri yapmak da gerekiyor. Aksi takdirde iş, normal raylarda hızlı tren çalıştırmaya dönüyor ki geçmişte bunun yanlışlığını gayet acı bir şekilde gördük.

Belçika’dan iyi bir sonuç ile döndüğümüz kesin. Hiddink’in kadro tercihine “o neden var, bu neden yok” gibi eleştiriler pekala yapılabilir ama herkesin üzerinde hem fikir olacağı bir on bir olmadığı için kadroyu tartışmak oldukça gereksiz.

Tartışılması gereken şey milli takımın Belçika karşısındaki çekimser oyun anlayışı ve beraberliği başarı olarak görmesidir ki bu noktada ben Hollandalı hoca ile tamamen aynı kanaatteyim. Evet, bunu kabullenmek zor ama milli takımımız, hele hele bu kadrosu ile, Belçika’yı deplasmanda elini kolunu sallaya sallaya yenecek düzeyde değil. Çünkü bireysel olarak bizden üstün olmasalar da

Yazının Devamı