Semih'ten Niang'a Sevgilerle

15 Ağustos 2010

Maçı tribünden izleyen yeni transfer Niang, muhtemelen Fenerbahçeli yöneticilerin neden aylardır kendisini transfer etmek için onca çaba sarf ettiğine pek anlam verememiştir. Zira özellikle ilk yarıda sahada öyle bir Fenerbahçe ve Semih performansı vardı ki sarı lacivertliler daha dakikalar otuzu göstermeden dört farka ulaşmıştı; hem de hiç zorlanmadan.

Young Boys faciasını üzerinden daha iki hafta dahi geçmedi ama dün akşamki Fenerbahçe ile 4 Ağustos’ta aynı sahada olan sarı lacivertli oyuncu grubu arasından herhangi bir şekilde bağlantı kurmak mümkün değildi. Sanki bu geride kalan sürede Aykut Kocaman öğrencilerine bir sihirli değnek ile dokunmuş ve üst üste üç pas yapamayan, pozisyona giremeyen, rakibe fazlasıyla pozisyon veren ve saha içinde son derece uyumsuz görünen takım gitmiş, yerine hızlı ve yüksek yüzdeli bir şekilde paslaşan, sayısız gol pozisyonuna giren ve en önemlisi derli toplu bir takım görüntüsü veren bir takım gelivermiş.

Fenerbahçe’deki bu siyahla beyaz

Yazının Devamı

Neredesin Galatasaray!

14 Ağustos 2010

Bugün itibariyle şunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz ki bu Sivasspor’un şampiyonluk şansı bu Galatasaray’dan daha fazla!

Galatasaray’ın aksayan tek bir bölgesi olsa orası ile ilgili yorum yapılabilir fakat sarı kırmızılıların güven vermeyen bir kalecisi, rakibe haddinden fazla gol pozisyonu veren bir savunması, rakip atakları engelleyemediği gibi forvet oyuncularına da pozisyon hazırlayamayan bir orta sahası olunca ortaya yorum yapmaya dahi imkân vermeyen bir tablo çıkıyor.

Bakıldığında Galatasaray’da Arda ve Kewell dışındaki oyuncular çok iyi kadrolarda yer alacak görev adamları ancak tüm malzeme bu tür “vasat” isimler olunca pişen yemeğin de ağızlara layık olması söz konusu olmuyor. Daha önce de defalarca büyük takımların puan kayıplarına ve yenilgilerine şahit olduk ancak dünkü maçın diğerlerinden farkı gol pozisyonlarını bulan tarafın Sivasspor olması ve sarı kırmızılıların maçı kazanmak adına en ufak bir gayret gösterememesiydi.

Neticede geçen sene bekleneni veremeyen Galatasaray, bu sene bırakın üzerine koymayı

Yazının Devamı

Millilerin tadı yok

11 Ağustos 2010

Hiddink’in ilk geldiğinde yaptığı bir açıklama beni çok heyecanlandırmıştı. Hollandalı teknik adam milli takımımızı kafasındaki sisteme göre oynamayacağını aksine milli takımımıza göre bir sistem geliştireceğini söylemişti. Bir başka değişle tecrübeli hoca Türk tipi bir milli takım sözü vermişti; fakat dünkü görüntünün açıklamalarla örtüştüğünü söylemek mümkün değil.

Türk futbolcusunun en ayırt edici özelliği iyi bir tekniğe sahip olmasıdır. Avrupa’da oynamış veya oynayan oyuncularımız dikkate alındığında onların büyük çoğunluğunun iyi bir tekniğe sahip olan orta saha oyuncuları oldukları göze çarpar ki bu bir tesadüf değil. Bu nedenle milli takımımız başarılı olmak için mutlak suretle bu özelliğin üzerine gitmeli ve teknik kapasiteye dayalı sistemler geliştirmelidir.

Ülke olarak savunma oyuncusu yetiştirmekte büyük sıkıntı çekiyoruz; aynı şekilde forvet oyuncusu da. Bu durumun alt yapı eksikliklerine dayanan nedenlerini bir kenara bırakırsak elimizde teknik

Yazının Devamı

Quaresma değil Guti büyük transfer

9 Ağustos 2010

Quaresma’ya yaklaşımım başından beri şüpheli. Portekizli oyuncunun bir yıldız olduğu muhakkak fakat terazinin bir kefesine spor kamuoyundaki büyük beklentiyi, diğer kefesine de Quaresma’nın mazisini koyunca bırakın Q7’nin ağır basmasını iki kefe dengede dahi durmuyor.

Şayet Quaresma iyi bir kanat oyuncusu olarak kabul edilse ve kendisinden, bugün olduğu gibi, maçlar kazandıracak bir süper yıldız performansı beklenmeseydi, onun gerçekten çok iyi bir oyuncu olduğu düşünülürdü fakat gerek Beşiktaş’tan önceki futbol yaşamı gerekse ilk maçlarındaki performansı dikkate alındığında Portekizli’nin beklentilere yeterince yanıt vermesi oldukça zor görünüyor.

Quaresma’ya bu denli şüpheli yaklaşmamın nedenleri, oyuncunun Barcelona, Inter ve Chelsea’daki başarısız sezonları, yaşadığı disiplin sorunları ve belirli bir ritim yakalayamadığı zaman takımdan tamamen kopması.

Velhasıl Quaresma, bu sene kendisinden beklenilen ile ters orantılı bir performans çizecek gibi. Bir başka deyişle bu transferin çok büyük bir iş olduğunu

Yazının Devamı

Trabzonspor Lige Hazır

7 Ağustos 2010

Her şeyden önce biz durduğumuz yerde terden sırılsıklam olurken sahada bana mısın demeden, canla başla mücadele eden iki takım oyuncularını da gerçekten kutlamak gerekiyor; tabi hak ederek kazananı biraz daha fazla.

Futbolda elbette tüm mevkiler önemli ancak sanırım orta sahanın bir takım için en önemli bölge olduğu gerçeği kolay kolay değişmeyecek. Bugün ilk yarıda fazla pozisyona giremese de Trabzonspor’un ikinci yarıda golleri peş peşe bulmasının en büyük nedeni Selçuk, Colman ve Alanzinho üçlüsüyle orta alanı devamlı kontrol altında tutması ve bu anlayışında ısrar ederek rakibin gardını düşürmesi oldu.

10 Numara Alanzinho

On numara bizim için o kadar önemli ki o olmadan yapamıyoruz. Galatasaray Hagi’nin gidişinden beri on numara arıyor, Beşiktaş ise dokuz buçuğu buldu ama on numarayı hala bulamadı. Bu konuda Alex’e sahip olan Fenerbahçe biraz daha şanslı fakat bu sefer de Alexli mi Alexsiz mi tartışmaları var.

On numara diye kafalarda canlandırılan ve bir taraftan takımın beyni olup diğer taraftan gol atabilen ve tüm bunları

Yazının Devamı

Fener Ligini Buldu

6 Ağustos 2010

Şimdi oturup Young Boys’un ne kadar genç, koşan ve mücadele eden bir takım olduğunu mu söyleyelim? Yoksa topun yuvarlak olduğundan mı başlayalım? Veya hepsinden öte “olmayınca olmuyor” mu diyelim? Hayır! Tabirimi mazur görün ama söylenecek tek şey şu “sen eşek olduktan sonra semer vuran çok olur”

İsviçre ekibi elbette Fenerbahçe'den çok daha kötü bir takım ve sarı lacivertliler en az rakipleri kadar çok istiyordu turu geçmeyi. Fakat sarı lacivertlilerin sanki hiç hazırlık kampı yapmamışçasına dağınıklığı o denli barizdi ki tüm futbolcular doksan dakika boyunca sahada adeta teslim bayrakları elinde gezdi.

Maç içerisinde sarı lacivertlilerin kaç defa anlaşmazlık yaşadığını bir hatırlayalım veya top ayağında olan futbolcunun kaç defa çaresizce ellerini yanlara açıp akabinde de topu kaybettiğini. Aynı şekilde ikili mücadelelerde kaç defa rakibin üstün geldiğini de bir düşünelim. Tüm bunların ortak noktası sarı lacivertlilerin fiziksel olarak sahada ama ruhen bambaşka

Yazının Devamı

Rüyaları gerçeğe dönüştüren isim Nevin Yanıt

1 Ağustos 2010

Ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın son filmi Başlangıç’ı umarım izleme fırsatınız olmuştur.

Filmde insanların rüyalarına girerek onların zihninden bilgi çalmaya veya onların aklına bir fikir sokmaya çalışan Dominic Cobb’un yaşadığı olaylar konu ediliyor ve sürekli rüyalarda gezinen Dominic bazı zamanlarda içinde bulunduğu ortamın rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu ayırt edemiyor.

Tıpkı Nevin Yanıt gibi…

Nevin’i takip edenler ondan Barcelona’da elbette bir madalya bekliyordu ancak bu madalyanın altın rengi olması sadece genç atleti değil tüm Türkiye’yi hem gururlandırdı hem de ziyadesiyle mutlu etti.

Bilindiği gibi 100 m engelli koşusu atletizm dalları arasındaki en teknik branşlardan birisi ve Nevin Yanıt’ın ülkemizin altyapı nedeniyle çok eleştirildiği böyle bir dalda Avrupa şampiyonu olması kelimenin tam anlamıyla bir devrim.

Bir sürat koşusunda yapmanız gereken dengeli bir çıkış yapmak, şeridinizi korumak ve nihayetinde mümkün olan en yüksek hızda kendinizi bitiş çizgisine taşıyıp rakiplerden

Yazının Devamı

Kaybolmuş Beşiktaş

29 Temmuz 2010

Dünkü yazıda Fenerbahçe için “perişan oldu” demiştim ya dün akşamki Beşiktaş’ı görünce vallahi haksızlık etmişim. Meğer ne de zormuş Avrupa’da anı sanı duyulmamış takımları yenmek!

Plzen maçı, hazırlık kampı boyunca önemli bir rakiple karşılaşmayan Schuster’in Beşiktaş’ının ilk ciddi sınavıydı ama açıkça söyleyebiliriz ki siyah beyazlılar sınıfı geçemedi.

Her şeyden önce Alman teknik adamın takıma oynatmak istediği 4-1-4-1 mevcut kadro için iki beden büyük bir elbise. Bu sistemi rakip savunmayı yıpratma özelliği olmayan Nobre veya Bobo, rakibe baskı uygulamayan Quaresma, Nihat, Delgado ve Hilbert ile oynamak rakip kim olursa olsun tam bir intihar olacaktır. Nitekim özellikle Hakan’ın kalesinde devleştiği ilk yarıda rakibin oyuna hâkim olmasının en büyük nedeni temsilcimizin açık oyuncularının topu rakip yarı alanda tutacak veya rakibin kendi sahasından çıkmasını engelleyecek girişimlerde bulunmamasıydı.

Bu sistemde orta saha ve ileride oynayan oyuncuların sahip olması gereken bir diğer özellik de

Yazının Devamı