Abbas GÜÇLÜ
ERGENLİKTEN gençliğe geçişin sınırı olarak 18 yaş kabul ediliyor. 18'ine gelmeden ne oy kullanabilir, ne de ehliyet alabilirler. Kanuni yeterlilikleri de yoktur. Yaşı 20'nin, 30'un üzerindekilere taş çıkartırcasına her konuda başarılı olsalar da adam yerine konulmazlar.
Bankada kendi adlarına hesap açamaz, yarışmalara katılamaz, bir ikramiye kazansalar dahi yaşları küçük olduğu için alamazlar...
Her ne kadar akıl yaşta değil, baştadır denilse de gençlerin önlerindeki en büyük kabuslardan birisi de 18 yaş sınırlamasıdır. İletişimin böylesine yoğun olmadığı dönemlerde, örneğin 20 yıl önce, 18 yaş, gençlerin olgunlaşması için belki makul bir süreydi. Ama şimdi eğitim ve teknoloji öylesine gelişti ki, gençler 18'ine geldiklerinde adeta olgun bir insan ve bilgi küpü olabiliyorlar.
Birçok gelişmiş ülkede 18 yaş sınırlaması yıllar önce 16'ya indi. İyi mi oldu, kötü mü? Olumsuz vakalar görülse de, iyi olduğuna ilişkin çok örnek var.
Liseli öğrenciler cıva gibi. Sık sık lise ve üniversitelere gittiğim için kıyaslama olanağı buluyorum. Pek çoğu, henüz sınav ve YÖK cenderesi altında bastırılmadığından, üniversiteli ağabey ve ablalarından daha ileri...
18 yaşın altındakilere şimdi de
okuma yasağı getirildi. Evet, evet yanlış okumadınız, öğrenim görme yasağı getirildi.
Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmeyecek şekilde 15, 16, 17 yaşındaki öğrencileri, lise 1'de sınıf tekrarı yaptıkları için sokağa atan Milli Eğitim Bakanlığı, şimdi de bu öğrencilerin akşam liselerine devam etmelerini yasakladı. Gerekçeleri de: Yaşlarının 18'in altında olması.
Ve, hiç yorumsuz bir mektup:
"Oğlum çalışarak hayatını kazanmakta ve aynı zamanda orta halli ailemize yük olmadan öğrenimi özel akşam ticaret lisesine giderek tamamlamaya çalışıyordu. 18.1.1998'de gönderilen bir yazıyla, 18 yaşından küçük olduğu için Akşam Tiracert Lisesi'ne devam edemeyeceği belirtilerek, genç yaşta okuma azmiyle dolu olan oğlum, cahil bırakılmaya çalışılmaktadır. Bu nasıl bir karar, bu nasıl Atatürkçülük?..
Bugüne kadar okumanın yaşı olmadığını duyarak büyüdük. Atamızın, günümüzde yaşanan bu kepazelik karşısında herhalde kemikleri sızlamaktadır. Türkiye'de oğlumun 18 yaşından küçük olduğu için okula gidememesi, malum evlere girişi yasaklamakla sanki özdeş tutulmaktadır.
Tüm mağdur veliler adına Sayın Milli Eğitim Bakanı'na soruyorum: Böyle ilkel kararları çıkartan bir bakanlığın başında olmak Atatürk'ün çizdiği yolda ilerlemek midir? Yoksa Türkiye'nin geleceği olan çocuklarımızın önünü tıkamak mıdır?"
Sınırlamının sadece ticaret liselerini değil, özeller de dahil tüm okulları kapsadığını hatırlatmakta yarar var.
Yazara EmailA.Guclu@milliyet.com.tr