YÖK, denklik, yeterlilik ve cevap bekleyen sorular...

16 Mart 2019

YÖK’ün denklik konusunda gösterdiği hassasiyetin haklı gerekçelerini dün sizlerle paylaşmıştık.
Kuralları çiğneyenleri, ilgili ülkelerde derslere hiç devam etmeden parayla diploma alan ve tez yazdıranları elbette savunan çıkmaz, çıksa da arkası gelmez...
İşte bu noktada akla gelen soru, YÖK’ün yurt dışından alınan diplomalara gösterdiği hassasiyeti neden yurt içindeki üniversitelere göstermediği?
Yoksa şapka düşüp kel göründüğünde, bunun sorumlusunun bizzat kendisi olduğu için mi, bu konuda özellikle sessiz kalıyor?

Cevap bekleyen sorular

Kendilerine “Yeni YÖK” adını veren yeni YÖK yönetimi, pek çok yeniliğe imza atıyor ama nedense hassasiyet gösterdiği konularda eski defterleri hiç karıştırmıyor ya da yurt dışı eğitim için aldığı kalite kriterlerini yurt içi için hiç dikkate almıyor!
“Yeni YÖK” bakalım şu sorulara çok net cevaplar verebilecek mi?

Yazının Devamı

Denklik muamması!

15 Mart 2019

Binlerce hatta on binlerce denklik mağdurunun olduğu iddia ediliyor.

Yurt dışından aldıkları diplomaların YÖK tarafından onaylanmasını yıllarca bekleyenler var.

Konu, TBMM’nin en önemli gündem maddelerinden biri. Çünkü mağdurlar, milletvekillerinin kapısını sürekli olarak aşındırıyor.

Bu konuda siteler, dernekler, platformlar kurdular ama nafile.

YÖK Nuh diyor, peygamber demiyor.

ÖSYM aracılığıyla kendi gönderdiği öğrencilerin bile denkliğini tanımıyor. Yaptığı sınava girenlerin hiçbiri bu sınavı aşamıyor...

Bu yöndeki en büyük itirazlar da zaten bu yönde.

Madem bir sınav yapıyorsun, yurt içinden mezun olanlar da girsin, madem devam zorunluluğu getiriyorsun, Türkiye’deki üniversitelere de getirilsin, madem o üniversiteleri tanımıyorsun, niye öğrenci gönderiyorsun diyorlar. Haksız da sayılmazlar...

Yazının Devamı

YÖK bu kez şaşırttı!

13 Mart 2019

Eskişehir’de Kent Konseyi’nin konferansı vardı. Günübirlik gidip dönecektim. YÖK’ten Sezer Hoca aradı, “Çok beğeneceğin bir toplantı var, kaçırma” deyince, gecenin köründe, rotayı, anında, İstanbul’a değil, Ankara’ya çevirdim...

YÖK’e ne zamandır gitmemiştim. En son gittiğimde yine Yekta Hoca’ya uğramıştım. YÖK üyesi olarak, mini minnacık bir odada kızağa çekilmiş, YÖK’te olup bitenleri izliyordu. Yusuf Ziya Özcan ve Gökhan Çetinsaya ekibinin neredeyse aldığı her karara muhalefet şerhi koyuyordu.

Derken Başkan oldu, ardından da ikinci kez atandı. Kendi ekibini kurdu. Dün eleştirdiği ne varsa, bugün onları, iyileştirmeye, YÖK’ü kurumsallaştırmaya çalışıyor.

Başarılı mı?

Eski başkanlardan çok daha başarılı olduğu kesin.

Tek sorunu, eskiler bir yapıp on gösterirken, kendisi on yapıp bir bile gösteremiyor. Siyasete mesafeli duramıyor.

Peki, YÖK’te siyaset var mı?

Kurmayların pek çoğuyla görüşüp, 100/2000 programı çerçevesinde, doktora yapan öğrencileri görünce, içime su serpildi. Liyakate önem verilmiş, bugünden çok gelecek düşünülmüş, en önemlisi de doktora öğrencilerine hiç olmadığı kadar moral destek sağlanmış. Keyifli bir toplantıydı. Önce Yekta Hoca konuştu. Sonra da bursiyer doktora öğr

Yazının Devamı

Kuşaklar arası iletişimsizlik!

12 Mart 2019

Kuşaklar arası iletişim-sizlik daha doğrusu çatışma hiç bu kadar tavan yapmamıştı.

Bırakın dede ile torun arasındaki çatışmayı, iki kardeş arasında bile ciddi iletişim sorunları yaşanıyor.

Daha da vahimi, aynı yaş grubu arasında da ciddi bakış açısı ve söylem farklılıkları var!..

Çağımızda hemen her şey öylesine hızla değişiyor ki ayak uydurana aşk olsun.

Söz konusu değişim sadece teknolojik alanlarda değil, belki de en yoğunu ve en dikkat çekeni sosyolojik değişimler.

Toplumun bu noktaya gelmesi sadece bizde değil, dünyanın hemen her yerinde aynı.

Hayata değer katan pek çok gelenek yok olmak üzere.

Örneğin mektup, örneğin misafirlik, örneğin sohbet...

Yazının Devamı

Bakalım Urla’yı ne zaman tüketeceğiz?

10 Mart 2019

Kuşadası, Marmaris, Fethiye, Didim, Çeşme, Bodrum ve daha nice turistik kentlerimizi hovardaca tükettik. Her birini beton kentler haline getirdik...

Çekirge sürüsü gibi hemen her yeri istila eden İstanbulluların şimdiki istila alanı Urla! Bakalım burayı kaç yılda yaşanılmaz hale getirip, yeni arayışlar içerisine gireceğiz?

Kentleri korumak, gelecek nesiller adına bir namus borcudur. Bu yüzden, herkes, çocukları ve torunları adına yaşadığı kente sahip çıkmak zorunda. Elde edecekleri üç kuruşluk rant, eğer gelecek nesillerden daha kıymetli hale geldiyse, zaten orada yaşamaya değmez!

Ne olur yaşadığımız kentlere sahip çıkalım. Politikacıların ve rantiyecilerin hayallerine kurban etmeyelim...

Her şey dahil ile nereye kadar?..

Turizmde her şey dahilin mucidi biziz.

30 yıl öncesi koşullarda, rekabet için çok iyi düşünülmüş bir proje ama artık yeniden sorgulanması gerekiyor. Çünkü paralı turistlerin ve farkındalığın önünü tıkıyor.

Yerlisi de, yabancısı da her şey dahilci turistlerin neredeyse tamamı, otel ya da tatil köyünün dışına çıkmıyor. Yani bölgeye zerre kadar katkısı olmuyor. Olmayınca da çevre esnafın, halkın ve diğer girişimcilerin desteğini almıyor, bölgeye katma değer sağlamıyor. Dola

Yazının Devamı

Sosyolojik deneyler

10 Mart 2019

Hiç kimsenin dikkatini çekmese de, çok fazla dillendirilmese de, sadece ülkemizin değil, dünyanın en önemli sorunlarından biri iç ve dış göçlerin yarattığı sosyolojik sorunlar...

Ülkemiz, kritik jeopolitik durumu nedeniyle, hem iç göçlerden hem de dış göçlerden en fazla etkilenen ülkelerden biri...

Göç hareketliliği yüzünden altyapı yatırımları konusunda ne kadar titiz planlamalar yaparsanız yapın birkaç yıl içerisinde tüm dengeler altüst olabiliyor.

Örneğin eğitim konusunda yaşanan sancıların en önemli gerekçelerinden biri de bu...

Yabancı öğrenciler

Altyapı konusunda yaşanan sıkıntılar öyle ya da böyle bir şekilde çözülüyor ama çok daha önemli olan sosyolojik sorunlar ve bu konuya ciddi anlamda kafa yormak gerekiyor.

Hiç zaman geçirmeden, pek çok ülkede olduğu gibi bir Göç Bakanlığı kurulmalıdır. Yoksa çok ciddi sorunlar yaşayabiliriz.

Nedenlerine geçmeden önce isterseniz gelin şu satırları hep birlikte okuyalım:

Yazının Devamı

Geleceğimizi nasıl heba ediyoruz?

9 Mart 2019

Genç bir nüfusa sahip olmamız ülkemizin en büyük avantajlarından biri.
Çocuklarımızı geleceğe en iyi şekilde hazırlarsak, ülkemizi ferah günler bekler, yok eğer, dünden bugüne olduğu gibi sınavların esiri haline getirirsek, her türlü sıkıntıya hazır olmalıyız...
Gençlerimize, özellikle de geleceğe damga vuracak başarılı gençlerimize destek olmak, sadece anne babaların değil, devletiyle milletiyle hepimizin milli görevidir. Çünkü onların başarısı bizim başarımız, onların yaratacağı katma değer ülkemizin refahı olacaktır...

Onlar bizim geleceğimiz!

Genç yeteneklerimize sahip çıkma konusunda maalesef çok başarılı değiliz.
Daha da önemlisi, bu konuda hiçbir plan ve programımız yok!
Batılı ülkeler dünyanın dört bir yanını adım adım gezerek beyin avcılığı yaparken, biz elimizdekilerin kıymetini bilmiyoruz.

Yazının Devamı

ÖNCE İNSAN

8 Mart 2019

Özel günlerde yazı yazanlardan değilim.

Hele hele kadınları yılda bir kez hatırlayanlardan hiç değilim.

Kadın kotası, kadın hakları, kadınlara pozitif ayrımcılık gibi kadını adeta aşağılayan kampanyalara da tümden karşıyım.

Kadın olmak, pek çok ülkede zor ama sanki bizde çok daha zor.

Ne yaparsa yapsınlar, hak ettiklerine asla inanılmaz. Arkasında hep bir şeyler aranır.

Oysa, şunu kabul edelim ki bazı işleri onlar biz erkeklerden çok daha iyi yapıyorlar...

Ayrımcılığa hayır

İnsan insandır, kadını erkeği, genci yaşlısı, dili, etnik kökeni, eğitimi, parası, güzelliği ya da çok daha farklı kriterlere göre onları sınıflandırmak, doğanın bu en değerli varlığına yapılacak en büyük haksızlıktır.

Yazının Devamı