Ülke olarak yeni bir sisteme geçiyoruz.
Adı Cumhur- başkanlığı da olsa Başkanlık Sistemi yeni döneme damgasını vuracak.
Peki, ülke yönetimindeki yenilik arayışı eğitimde de gerçekleşecek mi?
Gerçekleşmesi gerekir, yoksa eski, modifiye edilmiş arabalardan bir farkımız olmaz!
Önceki yazılarımızda da sık sık dile getirdiğimiz gibi, eğitim deyince ne anlıyoruz, daha da önemlisi, gelecekte nasıl bir gençlik istiyoruz?
Önce, buna karar vermemiz gerekir.
- Tüketen mi yoksa üreten mi?
Bilim ve teknoloji aldı başını gidiyor.
Yaşam koşulları eskiden her 100 yılda bir farklılık gösterirdi, şimdi neredeyse her 10 yılda A’dan Z’ye değişiyor.
Refah düzeyiyle birlikte sorunlar da arttı ama ömür uzuyor.
Birkaç yüzyıl öncesine göre ortalama ömür, neredeyse ikiye katlandı!
İşte böylesi bir ortamda, eğitim sistemimiz çağın gerisinde hem de çok gerisinde kaldı.
Bizim gibi ülkelerde, sınav yarışıyla, kitlelerin dikkatini bir şekilde başka yerlere yönlendirebiliyorsunuz ama nafile.
Şapka düşüp, kel göründüğünde, veli ve öğrenciler, şu iki konuda asla tatmin olmuyor:
1. Verdiğimiz emeğin ve paranın karşılığını alabiliyor muyuz?
Bir de eğitimi ciddiye almadığımız söylenir. Ama duyarlıyız. Hem de çok duyarlı.
Yoksa, popüler olmayan bir konuda, hem de eğitimle ilgili bir konuda, bir tweet, 1.5 günde, 1.5 milyon kez görüntülenir miydi?
İşte o tweet:
“YÖK, doktoralı hocalara yurtdışına gidip dillerini geliştirsinler diye burs verecekmiş!
Bunu da müjde diye duyurdu!
Medya da aynen kullandı!
Peki, bu hocalar, dil öğrenmeden, nasıl mastır, doktora yaptı, nasıl hoca oldu diye, neden hiç sorgulayan yok?
Hocalar, ya oraya da gidip dil öğrenemezseler ne olacak?..”
Şu günlerde, sınavı kötü geçen bir öğrenci ya da veli olmak, seçim kaybeden politikacı olmaktan çok daha vahim.
Politikacılar üç beş günde kendilerine geldiler ama veli ve öğrencilerin bu sistemde, kendilerine gelmeleri bırakın üç beş ayı, üç beş yılda bile çok zor olacak gibi görünüyor!
En iyi lise ve en iyi üniversite hayali kuranlar, LGS ve YKS’ye yıllardır mevcut sisteme göre hazırlanıyorlardı.
Çocuklar çocukluğunu, gençler gençliğini yaşayamadı.
Ne sokağa çıkıp top oynayabildiler ne de sinemaya, tiyatroya gidebildiler.
Müzikle uğraşan müziğe, sporla uğraşan spora ara verdi, dershanelerin yolunu aşındırdı.
Yüzlerce, binlerce, hatta on binlerce test çözdüler.
Veliler de onlarla birlikte eve kapandı, yavrularının başarısı için her türlü maddi ve manevi fedakârlığa katlandılar.
Liselere tercih dönemi, sanki sorunlu gidiyor. Dün gün boyunca, sağlıklı bir tercih sıralaması yaptım diyene rastlamadık. Kimi sistemi bir türlü anlayamadığı için yol alamıyor, kimileri de teknik sorunlar yüzünden çılgına dönmüş durumda.
MEB keşke, çok anlaşılır bir şekilde, sekiz, on maddelik tercih ve kayıt yol haritası hazırlasa, ne iyi olur.
Ayrıca, web sayfasında, “en çok sorulan sorular” diye bir bölüm açabilir ve gelen ortak soruları, burada cevaplayarak, en azından doğru bir bilgilendirme yapabilir.
İşte o sorulardan bazıları:
- Geçen yılın yüzdelik dilimleri, sistemde köklü değişiklikler olduğu için hiçbir anlam ifade etmiyor. Neden revize edilip, yeni yüzdelik dilimler açıklanmadı?
- Her okul için geçen yıl en son alınan öğrencinin, Türkiye sıralaması açıklanacak mı?
- Adrese dayalı 5 okul tercih ederken, herhangi bir alandaki 3 okula ilaveten yapılacak artı iki tercih zorunlu mu? Yani 3 Anadolu lisesi seçen öğrenci ayrıca iki imam hatip ya da meslek lisesi seçmek zorunda olacak mı? Değilse bu daha net niye açıklanmıyor?
- Kendi kayıt alanında istediği okul yeterli sayıda bulunmayan öğrenci, komşu kayıt alanından tercih etmek zorunda mı kalacak? Öğrenci bunu istemezse ne olacak?
Eğitim sisteminin amacı ve hedefleri konusunda bugüne kadar binlerce yazı yazdık, yazmaya da devam edeceğiz.
Eğitimin, onlarca evrensel hedefi varsa, onlarca da yerel hedefi var ve bu da ülkeden ülkeye değişiyor!
Peki, bizim ülkemizde bu hedefler neler?
Siz, bunu düşünedurun, ben de bu arada, İsviçre’de yaşayan bir vatandaşımızın izlenim ve gözlemlerini paylaşayım.
Aşağıdaki yazıyı tüm anne babalar, eğitimciler ve özellikle de eğitime yön veren politikacılar mutlaka okumalılar!
İsviçre izlenimleri
“Burada gençlerin birçoğu, hayalindeki meslek ne ise onu yapıyor ve gerçekten bu ülkede bile mutlu yaşamayı başarıyorlar. Bu kesinlikle böyle.
Sizin de yazdığınız gibi,
Üniversite sınav maratonu nihayet tamamlandı. Sorular zor muydu, kolay mıydı, tartışmaları süre dursun, gelin biz, geçen yılın YGS ve LYS ortalamalarına bir göz atalım ve bu yıl ne olur sorusuna cevap arayalım.
Adayların en azından önemli bir bölümü, zaman darlığı ya da alışılmadık sorular nedeniyle şok olmuş durumda.
Bu yıl, sınav sisteminde ve soruların içeriğinde, köklü değişiklikler olduğu için olup bitenleri doğal karşılıyoruz.
Türkiye ortalamalarına gelince, önceki yıllardan çok farklı bir tablo ortaya çıkacağını sanmıyoruz, artı ya da eksi yönde ufak tefek değişimler olur o kadar.
Asıl önemli olan, sınava giren 2 milyon 300 bin adaydan, ne kadarı, kazandığında sevinecek, mezun olduğunda iş bulabilecek?
İşte asıl sorgulanması gereken bu!
Ve bu sayının 300 binin üzerine çıkacağını sanmıyoruz!
Evet, üniversite ve kontenjan çok ama gençler artık, çok daha seçici. İlle de üniversite olsun da neredesin olursa, olsun mantığında değiller. Onca yıl emek verdik, para harcadık, iyi bir gelecek bekliyoruz, o halde seçeceğimiz bölüm, çok özel olmalı diyorlar...
Dünyanın hemen her yerinde üniversite sıralamaları yapılıyor. Bizde de ODTÜ yapıyor.
Batılı üniversitelerde taşlar, yerli yerine oturduğu için sıralamalarda çok oynamalar olmuyor. Örneğin, pek çok ülkede, son 50 yıldır, yeni bir üniversite açılmış değil. Oysa bizde, üniversitelerimizin neredeyse dörtte üçü son 30 yılda açıldı!
Şimdi kalkıp da hem yurt içinde hem de yurt dışında, yüzlerce yıllık geçmişe sahip üniversitelerle, çiçeği burnunda üniversiteleri, aynı kefeye koymak ne kadar doğru, ne kadar adil? Yine aynı şekilde, üniversiteleri genel olarak değerlendirmek yerine, fakülte hatta bölüm bazında değerlendirmek, çok daha objektif olmaz mı?
Üniversite sıralamalarında, mevcut kriterler, çok uzun yıllar önce belirlenmiş ve öyle gidiyor. Değişmesi ya da çeşitlenmesi gerekiyor. Kriter yelpazesi, ne kadar geniş olursa, o kadar sağlıklı bir sıralama ortaya çıkar!
Peki, bu durum, onlara bakış açımızı değiştirir mi? O bilinmez ama sıralamaları, öyle ya da böyle değiştireceği kesin!..
Benim kriterlerim
Mevcut kriterlerden pek çoğunun altına ben de imza atarım ama yenileri de gerek.
Benim kriterlerim çok daha farklı! Örneğin, öğrenci ve mezunları ne kadar demokrat, ne kadar sosyal, ne kadar hoş