Milyonlarca öğrenci, veli ve öğretmen için bu sabah, tarihi bir an olacak!
Çünkü bir milyon öğrencinin, yaşamının bundan sonraki akışı, biraz da bu sınavda alacakları sonuca göre şekillenecek!
İşte bu yüzden, anne, babaları da, kendileri de, çok heyecanlılar.
Giriş sınavları önemsiz gibi görünse de ciddi anlamlar taşıyor.
Özellikle de liselere giriş sınavı çok önemli!
Çünkü üniversiteye giriş sınavı gibi defalarca katılamıyorsunuz!.
Sadece 8. sınıf sonrasında yapılıyor ve tekrarı yok!
Başlığı gören, “Ne diyorsun sen ya!” diye kesin bana gülecektir.
Devamında da, “Biz yarını, göremiyoruz, sen 100 yıl sonrayı soruyorsun” diye sıralayacaktır!
Ben, aslında bu konuda çok daha insaflıyım, 10 yılın üzerine çıkmıyorum.
Çünkü günümüzde, 10 yıllık gelişme hızı, son bin yıla baktığımızda, 100 yıllık gelişmeye eşit, hatta daha fazla.
Yani eskiden üç beş yüz yılda bir çağ değişirken, şimdi neredeyse her 10 yılda bir yeni çağdan söz ediliyor.
Bilgi Çağı, Bilişim Çağı, İnovasyon Çağı derken şimdi Yapay Zekâ Çağı’ndan söz ediliyor.
Yani, nereden baksanız, son 20 yıla 4 çağ sığdırdık!..
ABD, Japonya
YÖK Başkanı Yekta Saraç, yükseköğretime erişim sorununun gündemden çıktığını belirterek, Türkiye’nin, yükseköğretime erişim noktasında 137 ülke arasında ikinci sırada yer aldığını söylemiş.
Tıpkı dış borçla büyümeyi marifet sayan politikacılar gibi o da boş kalan kontenjanlar, açık öğretimdeki öğrenciler ve işsiz üniversite mezunlarıyla gurur duyuyor!
Üniversiteye erişim noktasında, 137 ülke arasında ikinci sırada olduğumuzla iftihar eden YÖK Başkanı’na şu soruları sormak isteriz:
- Dünyanın en iyi ilk 500 üniversitesi arasında üniversitemiz var mı?
- Dünya bilimine katkı sıralamasında kaçıncı sıradayız? Dünya bilimine katkımız ne oranda?
- Verdiğimiz doktor, mühendis, hukukçu, öğretmen diplomaları kaç ülkede geçerli?
- İnsan gücü planlaması nedir biliyor musunuz? Biliyorsanız, işsizler sıralamasında, üniversite mezunları neden ilk sırada?
- Kaç patentimiz, kaç araştırmamız dünya markasına dönüştü?
Yarın sabah, bir milyon adayın yarışacağı çok önemli bir sınav var. Bu yüzden, siyasetçilerden ricamız, seçim çalışmalarını öğle sonrasına erteleyerek, olabildiğince sessiz kalmaları. Ha bu arada, güya TEOG kaldırılacak ve öğrenciler sınav stresi yaşamayacaktı.
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Eğitim Bakanı başta olmak üzere herkes öyle söyledi! Ama şu anda ortada öylesine belirsiz bir tablo var ki, TEOG’u bile arar hale geldik.
Veliler adeta burunlarından solurken, MEB kurmayları hâlâ hikâye anlatmaya devam ediyor.
Peki, bu sınavla, liselere giriş sistemi rayına oturacak ve iddia edildiği gibi herkes evine en yakın, istediği okula girebilecek mi? Evet demek mümkün değil. MEB’in bu konudaki öngörülerinin neredeyse hemen hepsi iflas etti. Ne söylediyse tam tersi çıktı!
Ne denildi, ne oldu?
- 200 bin civarında aday, sınava girer deniliyordu, bir milyon aday başvurdu.
- Herkes evine en yakın istediği okula girecek deniliyordu, listeler hâlâ açıklanamadı.
- “Kaliteli” okullar sınavla öğrenci alacak deniliyordu, 480 puanlı okullar açıkta kaldı, 300 puanlı okullar listeye alındı.
Liselere giriş için geri sayım başladı. Sürprizlere hazır olun.
Şaşırtıcı bir sınav olacağı kesin. Örneğin uzun metinli ve kafa karıştırıcı birkaç soru, çok zaman kaybettirebilir. Sakın, bu tuzağa düşmeyin!..
Uzun metinli sorular, LGS benzeri giriş sınavlarında, ne kadar kolay olursa olsun, tuzak sorulardır. Çünkü zamana karşı yarışta, fazlasıyla zamanınızı çalabilirler.
Ve bu sınavlarda, zaman yönetimi, bilgi kadar önemli!
İşte bu yüzden, siz, siz olun hiçbir soruyu, kesinlikle ikinci kez okumayın. Yoksa sınav süresi bittiğinde hâlâ hiç okunmamış çok sayıda soru kalabilir.
Tur sistemi dediğimiz yöntemle, ilk turda, yapabildiğiniz kadar soruyu süratle çözün, cevap kartına işaretleyin, zamanınız kaldığında da, o ilk turda pas geçtiğiniz sorulara yeniden göz atın.
Hiçbir soruyla, ille de bu soruyu mutlaka çözmeliyim diye kesinlikle didişmeyin. Çünkü size ekstradan bir puan getirmeyecektir.
Şaşırtmaca sorular!
Liselere Giriş Sınavı (LGS) için sayılı günler kaldı. Cumartesi sabah yapılacak LGS için artık son gün ve son saatler yaşanıyor. Adaylar, heyecanlı ve bir o kadar da karamsar.
Çünkü önlerini göremiyorlar, nasıl bir soru tipiyle karşılaşacaklar, bilmiyorlar!
Velilerin de kafası karmakarışık.
Çünkü hangi okulları tercih edebilecekleri, belli değil.
Sınavsız olarak hangi okullara girebilecekler, belli değil. İstedikleri bir okula giremezlerse ne olacak, belli değil. Özel okullarda öğrenim ücretleri yükselir mi yoksa KDV’ler kaldırılırsa düşer mi, belli değil.
Kayıt maratonu ne zamana kadar sürecek, belli değil.
Kolejlere ön kayıt yaptırırlarsa, devlet okullarına girme şanslarını kaybederler mi, belli değil.
YÖK, aralarında İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’nın da bulunduğu 16 üniversiteye ilanla rektör arıyor.
Rektörlük seçimleri askıya alındığı için adayları YÖK belirliyor, Cumhurbaşkanı da onlardan birisini görevlendiriyor.
Benzer yöntem dünyanın pek çok ülkesinde var.
Yani YÖK icadı değil.
Şaşırtıcı olan, aday olma kriterleri!
Benzer yöntemi uygulayan ülkelerde A’dan Z’ye öylesine kriterler aranıyor ki o kriterleri yerine getiren birinin rektörlükte başarısız olma şansı sıfır oluyor.
YÖK kriterleri ise bir siteye alınacak güvenlik görevlisi kriterlerinden daha az!
Cumhurbaşkanı adaylarından Muharrem İnce ile yaptığımız görüşmenin ayrıntılarını ve vaatlerinin olabilirliğini bugün paylaşacağımızı söylemiştik.
Gelin şimdi önce izlenimlerimizi yansıtalım, sonra da sözlerinin icraata dönüşüp, dönüşmeyeceğine göz atalım...
İnce’yi en az 15 yıldır tanıyorum.
Genç Bakış’ta kendisini defalarca konuk ettik. Eğitim konusundaki duyarlılığını öteden beri biliyoruz.
Görüşmemizde ilk sorum, kendisini nasıl frenlediği oldu.
Karadeniz dalgaları gibi hırçın İnce gitmiş, söylediği her kelimeyi tartarak konuşan, hoşgörülü ve bir o kadar da sakin mi sakin bir İnce gelmiş.
En zor sorularda ve kendisini en çok kızdıran konularda bile sinir katsayısı hiç yükselmedi.
“Sakinleştirici mi alıyorsun yoksa dişlerini mi sıkıyorsun?” sorusunu da yine gülerek karşıladı.