YÖK yeni sistemi seneye ertelemeli

14 Ekim 2017

YÖK’ün yeni sınav sistemi görünen o ki dershaneciler dışında hiç kimseyi sevindirmedi!

Sanki biraz aceleye getirilmiş ve üzerinde düşünülmesi gereken daha pek çok ayrıntı var.

İşte bu yüzden yamalı bohçaya dönüşmeden, gelecek yıla ertelenip, üzerinde daha detaylı çalışılırsa, sanki çok daha iyi olacak.

Yoksa uzun ömürlü olması mümkün değil!

Peki, bu ayrıntılar neler?

Bunları biz söylediğimizde, “Hep eleştiriyorsun” gözüyle bakılıyor ama iki gündür adeta mesaj bombardımanına tutulduk ve iyi olmuş diyen neredeyse yok gibi. Twitter’da yaptığımız ankette de açık ara memnuniyetsizlik söz konusu!

Soru sayısı az!

İşte gelen mesajlardan bazı satır başları:

Yazının Devamı

YÖK yine kafa karıştırdı!

13 Ekim 2017

Yediden yetmişe sınav manyağı olduk.

TEOG’da, Milli İzleme Sınavı (MİS) tartışılıyor. Daha şimdiden alay konusu oldu.

YÖK Başkanı Saraç’ın dün açıkladığı yeni üniversiteye giriş sisteminin ne olduğunu ise anlayan yok!

Üçte biri sınavdan önce, tamamı da birkaç yıl içinde tümüyle kalkarsa, hiç şaşırtıcı olmaz!

Peki, önceki sınavlardan ne farkı var?

YÖK Başkanı Saraç sadeleştirdik diyor ama ölçme ve yetkinlik açısından bakıldığında, çok yüzeysel denilebilir.

Neden kalıcı olmaz?

İşte bazı tespitler:

Yazının Devamı

Nasıl marka olunur?

11 Ekim 2017

Kişi ya da firma, hiç fark etmez. Marka olmak zor iş.
Algı yönetimi, pazarlama ve bunları başarı hikâyelerine dönüştürmek çok daha zor olanı.
Günümüz dünyasında, dünyanın en iyi fikirlerine sahip olsanız da, en iyi ürünleri üretseniz de, eğer onu en iyi şekilde pazarlayıp satışa dönüştüremiyorsanız, hiçbir anlamı yok.
Çünkü popülist dünyada, reytingi, tık sayısı, tirajı, satışı olmayana, yani bir şekilde markalaşamayanlara yer yok.
Peki, marka nasıl olunur?
Eğer bu konulara meraklıysanız, Temel Aksoy’un yeni çıkan kitabı Pazarlama Nasıl Yapılır? Efsaneler ve Gerçekler’de kendinize ya da firmanıza yönelik çok önemli ipuçları bulabilirsiniz.
Hayatın içinden

Yazının Devamı

Eğitim sistemi hiç değişmemiş

10 Ekim 2017

Başlıktaki sözleri bir siyasetçi söylese, siyaset yapıyor diyebilir ya da eğitimle uzaktan yakından ilgisi olmayan birisi söylese, onu da konuların çok uzağında diye ciddiye almayabilirsiniz. Ama eğer söyleyen MEB’de bakanlar üstü bir konumda olan ve bakanlar değişse de o asla değişmeyen Müsteşar Yusuf Tekin ise, uzun uzadıya düşünmeniz gerekir.

Eğitimin hiç değişmeyen hali bu ise, değişen hali kim bilir nasıl olacak?

Cumhuriyet’in ilanından bugüne eğitimde nelerin değişip nelerin değişmediğine geçmeden, gelin önce Müsteşar Tekin’in İzmir’de İmam Hatipliler Kurultayı’nda yaptığı konuşmaya bir göz atalım:

“Türkiye’de eğitim sistemi Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren hiç değişmemiştir. Bunu çok iddialı olarak söylüyorum. Sadece eğitimde bu ana felsefeye ulaşmak için kullanılan araçlar üzerinde minimal değişiklikler yapılmış. Asıl ulaşılmak istenen sonuca sistemi götürecek yolda ufak tefek değişiklikler yapılmıştır ve bu değişikliklerin hiçbiri eğitim sistemi değişikliği değildir. Eğitim sistemi değişikliği olarak algılanamaz.Bugünlerde gene tartışıyoruz. ‘Eğitim sistemi bir daha değişiyor’ Ne değişecek, ben anlamıyorum. 8. sınıf ve 9. sınıf, 12 yıllık zorunlu eğitimin parçası. 7’den

Yazının Devamı

Milli olan ne kaldı!

8 Ekim 2017

Yerli malı, yurdun malı, herkes onu kullanmalı derdik eskiden.

Okullarda adına haftalar düzenlerdik.

Şimdi ise yerli bir şey bulsak, öpüp de başımıza koyacağız!

Eğitimde bile milli olanı bırakıp, dışarıdan sistem ithal etmeye çalışıyoruz.

İhracatımız bile ithalata dayalı.

Peki, nasıl oldu da bu hale geldik?

Çok daha önemlisi, bu durumdan nasıl kurtuluruz?

Fazla uzağa gitmeye, uzun uzun araştırmalar yapmaya, mucizeler aramaya hiç gerek yok.

Yazının Devamı

3. havalimanı “en büyük” mü yoksa “en akıllı” mı olmalı?

7 Ekim 2017

Büyüklük konusunda bir takıntımız var, bir şey yaparken ya da sunarken, en büyüğü demeye bayılıyoruz.
3. havalimanı müthiş bir proje.
Onu anlatırken de çok daha önemli diğer özelliklerini bir kenara atıp, büyüklüğünü ön plana getiriyoruz.
Bir şey büyük olsa ne olacak, olmasa ne olacak!
İşin teknik tarafı şirketleri ve mühendisleri ilgilendirir, hizmet kısmı ise biz yolcuları.
3. havalimanı uçmayı bir eziyet olmaktan çıkaracaksa alkışlanır; yok, eziyeti daha da artıracaksa, eleştirilerin en ağırını alır.
Bu yüzden, büyüklük yerine, günümüz teknolojisiyle uyumlu akıllı bir havalimanı sadece akıl edenlere, yapanlara ve işletenlere değil, herkese ve en çok da ülkemize prestij kazandırır.

Yazının Devamı

Yükseköğretimde Tokat rüzgârı, sınavlar ve yardımcı ders kitapları?

6 Ekim 2017

Tokat, Anadolu’nun içlerinde kaybolan, gözden ırak, onlarca ufak ve şirin kentimizden biri.
Makûs talihini eğitimle kırmaya çalışıyor.
Okullaşma oranının giderek artması ve akademik kariyere yöneliş biraz da çaresizlikten.
Kişi başına düşen profesör sayısının pek çok mesleğe ve ilimize göre yüksek olduğu da kesin.
Eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan Tokatlıydı. Yeni Başkan Yekta Saraç da Tokatlı.
İstanbul Üniversitesi Rektörü Mahmut Ak atandığında da Tokatlı olması dikkat çekmişti.
Yeni ÖSYM Başkanı Mahmut Özer de Tokatlı olunca, harp okullarını aynı çatı altında toplayan Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu’nun Tokatlılığı da gündeme geldi. Ve daha pek çok Tokatlının üniversitelerde üst düzey görevlerde olduğunu biliyoruz.

Yazının Devamı

Atatürk’ü anlamak için bu filmi izlemelisiniz

4 Ekim 2017

Atatürk’ü anlamak için çok uzağa gitmeye gerek yok, gerçekleştirdiği devrimlere bakmak yeter de artar!
2016 yapımı Süfrajet (Diren) filmini vizyona girdiğinde izlememiştim. Önceki akşam kablolu kanallarda adeta nefes almadan izledik.
Demokrasinin beşiği denilen İngiltere’de, kadınların seçme ve seçilme hakkı için verdikleri mücadeleyi konu alıyor.
Başrollerde Carey Mulligan, Helena Bonham Carter, Meryl Streep, Ben Whishaw, Brendan Gleeson var.
Çocukluğundan itibaren bir çamaşırhanede çalışan Maud Watts (Carey Mulligan), tesadüfler sonucunda, kadınların oy verme hakkı için mücadele eden süfrajetlere katılır ve yaşamı altüst olur.
Bu durum, eşi, komşuları, iş arkadaşları tarafından hiç hoş karşılanmasa da Emmeline Pankhurst (Meryl Streep) gibi öncü figürlerin yönlendirmesiyle, Maud ve diğer kadınlar, seslerini duyurmak için medyatik eylemler yapmaya karar verir ve bunu hayata geçirirler.
Parlamento kendilerini dinler ama alay konusu haline getirir, medyanın ilgisi yok denecek kadar azdır, polisin uyguladığı baskı ve şiddet inanılmaz boyutlardadır.

Yazının Devamı