Akademik kariyerle ilgili çok ilginç gelişmeler oluyor.
Yüksek- öğretim sektörü öylesine büyüdü ki 20-30 üniversiteye göre dizayn edilen YÖK, kalite ve denetim konusunda ne kadar titiz davransa da 200’e yakın üniversiteye yetişemiyor.
İşte size çok çarpıcı iki örnek:
Yayın ve sempozyumlar
“Yükseköğretimde, akademik camiadaki yozlaşmaya, sonuç olarak kaliteden yoksun, sadece çıkar odaklı yeni akademik neslin nasıl yetiştirildiğine ilişkin çok basit bir örnek göstermek istiyorum.
Akademik yükseltmelerde, geçen yıldan beri uygulanan akademik teşvik ödemelerinde uluslararası taranan dergilerde yapılan yayınların, sunulan bildirilerin büyük önemi var. Maalesef, son 2 yılda uluslararası konferans olarak düzenlenen, kaliteden yoksun çalışmaların güya sunulduğu toplantılar düzenlenmekte. Bu tür tezgâhlar, eğer önüne geçilmezse günbegün artacaktır.
Katılımcıların hemen hemen yüzde 80’i Türkiye’den, yaklaşık 360 bildirinin 200 kadarı Türkiye’den olan bu toplantı, İtalya’da düzenlenmekte.
Üniversite kapısında iki milyon aday beklerken, üniversitelerdeki 322 bin kontenjan boş mu kalacak?
Tamam, adayların beğenmediği için girmedikleri fakülteler var ama istedikleri halde giremedikleri de çok! YÖK, acilen yeni formüller bulmalıdır!..
YÖK, kapatılan üniversitelerin on binlerce öğrencisini hiçbir rahatsızlık ya da hakkaniyetsizlik yaratmadan çok kısa bir zamanda farklı üniversitelere yerleştirdi.
Şimdi aynı YÖK, boş kalan 322 bin kontenjan için neden benzeri formüller üretmesin ki?
ÖSYM, bugüne kadar YÖK’ün ayağına bağlanmış en büyük prangalardan biriydi.
Ne önerse, hayır diyordu.
Sanıldı ki ÖSYM’nin her “hayır”ı sistemi daha iyileştirecek ama sonunda görüldü ki ÖSYM dukalığı, sistemin iflasına neden oldu!
Eğitim, hiç bu kadar dibe vurmamıştı.
Üniversite diye can atan, ceketimi satarım çocuğumu mutlaka okuturum diyen bir ulus, adeta üniversiteden kaçar hale geldi.
Okul öncesinden doktoraya her şey mercek altına alınmalı, özellikle de üniversite giriş sistemi, acilen masaya yatırılmalıdır!
Üniversite sınavlarına, bu yıl, 2 milyon 265 bin aday başvurdu; iyi bir gelecek için eğitim şart dedi. Peki, o zaman her üç kontenjandan biri niye boş kaldı? Öngörüsüzlük, planlama hatası ve en önemlisi de, üniversite diplomasının, belirli alanlar dışında, gençlerin gözünde, artık hiçbir değer taşımaması!
İşte gerekçeleri
2017 üniversite sonuçları, Türk yükseköğrenimine yön veren tüm kurumların iflas ettiğinin açık bir göstergesidir. Çünkü, adaylar ne istediğini ve geleceği görememişlerdir!
Her kontenjan, on binlerce liralık yatırım ve kadro tahsisi demek. 322 bin boş kontenjanın karşılığı da yüz milyonlarca liralık kaynağın heba olması anlamına geliyor.
Hiç kimse çıkıp da bu durum, bize mali yük getirmez demesin. Çünkü yalancı çoban durumuna düşerler. Bu süreç, bize şunu gösterdi:
, niye Amerika?
Çünkü dünyanın en iyi 10 üniversitesinden 8’i Amerika’da.
Türkiye, neden bir Almanya, İngiltere, Japonya, Çin olamıyor?
Çünkü ilk 300’de tek üniversitemiz bile yok.
İlk 500’de de sadece ODTÜ var!
Dün de yazdık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyor, MEB, YÖK, ÖSYM, TÜBİTAK, Bilim Bakanlığı ne yapıyor?
Dünyanın en iyi üniver- sitelerine sahip ülkeler ile dünyanın en güçlü ülkeleri neredeyse birbirinin aynısı!
Bu bir tesadüf mü?Kesinlikle hayır!
Cumhur- başkanı Erdoğan, 1. Bilim ve Teknoloji Zirvesi’nde bu konuya dikkat çekti ve “Günümüzün en önemli güç kaynağı olan enformasyon ve bilgi teknolojileri konusunda üreten değil, tüketen konumundayız. Altını çizerek ifade etmek isterim ki dün olduğu gibi bugün de güçlü ülke olmak bilgiyi yönetmekten ve bilgiyi en iyi şekilde işleyebilmekten geçiyor” dedi.
Peki, bu kararlı ve iddialı söylemini alt kadroları ne kadar hayata geçiriyor?
Bilim Bakanlığı’nı kurdu, bakanlık bilimden bihaber!
Yeni müfredat programında ise Cumhurbaşkanı’nın altını çizerek ifade ettiği duyarlılığın zerresi yok!
Ekonomi Bakanlığı da stratejik alanlara teşvik konusunda daha yeni harekete geçiyor!..
Bağımsızlığın ne olduğunu anlamak için işgal altındaki günleri hatırlamakta yarar var.
Bugünün Suriye’sinden çok daha vahim günlerdi. Milli Mücadele’yi sulandırmaya çalışanlar, yakın tarihimiz dururken uzak tarihimize odaklananlar, kazanılan zaferleri küçümseyenler, farklı yönlere çekmek isteyenler hep vardı, olmaya da devam edecek.
Kimin bize nasıl baktığı elbette önemli ama çok daha önemlisi, bizim bize nasıl baktığımız.
Tarih işte bunun için var.
Eğer biz bugün dünü görmezden gelirsek, yarın birileri de bugünü ve bizi görmezden gelir.
Artılarıyla, eksileriyle, geçmişimize sahip çıkmak ve yeni kuşaklara aktarmak, yapılan hatalardan ders çıkarmak, en önemlisi de şanlı tarihimizle gurur duymak hepimizin asli görevidir...
Tarih boyunca hep zoru başardık ve dimdik ayakta kaldık.
Binlerce yıllık dünya tarihine bakıldığında, bizim gibi onuruyla ayakta kalan kaç ulus var ki!
Son uzun tatilin tadını çıkarmaya çoktan başladık.
Keyfiniz yerindeyse, çifte bayramınız şimdiden kutlu olsun.
Bayram sonrasında, on milyonlarca öğrenciyi ve ebeveyni yeni bir heyecan ve zor günler bekliyor.
Bakan Yılmaz, YÖK ve ÖSYM her ne kadar yeni öğretime hazırız mesajları verse de yüz binlerce öğrenci maalesef hâlâ kendisine bir öğretim kurumu bulabilmiş değil.
Anaokulundan üniversiteye, arayış içinde olanların sayısı o kadar çok ki say, say bitmez.
İyi bir okul, iyi bir öğretmen herkesin hakkı ve evdeki huzurun en önemli kaynağı.
Tam tersi durumlarda, evde kimsenin keyfi yerinde değildir. Şu günlerde çocuklarına gidecekleri okul bulamadıkları için yüz binlerce aile sıkıntılı.
Tatilde akılları okul arayışında olacak. Çünkü önlerini göremiyorlar!..
Yüz binlerce aday için zor bir süreç. Önlerinde iki seçenek var. Ya hayallerinden vazgeçip, boş buldukları bir yere girecekler ya da bekleyip, gelecek yıl, şanslarını bir kez daha deneyecekler!
Kolay verilecek bir karar değil. Çünkü her iki durumda da, geride pek çok soru işareti kalacak.
Örneğin, gelecek yıl beklendiğinde, her şey, bugünden daha mı iyi olacak? Hiçbir şeyin garantisi yok. Yine aynı şekilde, bu yıl, bir yere girdiğinizde, ortaöğretim başarı puanınız, yarı yarıya düşeceği için gelecek yıl, tekrar sınava girseniz dahi, yarışa, on binlerce adayın gerisinden başlayacaksınız…
Böylesi durumlarda, en kötü karar, kararsızlıktan iyidir deyip, bir karar alacak ve sonrasını unutacaksınız.
Yoksa huzursuzluğunuz tavan yapar ve o da yanlış kararlar almanıza neden olabilir!.. Az değil, tam 273 bin boş kontenjan var. Tıptan mühendisliğe, hukuktan PDR’ye ne ararsanız var.
Ama asıl sorgulanması gereken, ne olursa olsun, bu yıl bir yere girmek istiyor musunuz yoksa şansınızı gelecek yıl bir daha denemekten yana mısınız?
Gelecek yılı düşünüyorsanız, ek yerleştirmede, sadece kazandığınızda, size gelecek yılı unutturacak bölümleri yazın.
Olursa sevinirsiniz, olmazsa gelecek yıl için hemen kolla