Kimileri özellikle referandum için yapılıyor dese de istihdam seferberliği ciddi bir heyecan yaratmıştı ama sanki arkası gelmedi.
Şu ana kadar işe alınan ya da tahsis edilen kadro sayısı beklentilerin çok altında.
Keşke ara bir gaz verilse de kadro sayısı ikiye, üçe katlansa.
Kolay olmadığını biz de biliyoruz ama şu günlerde vatandaşın yüzünü güldürecek en büyük armağan bu olur!..
Çünkü neredeyse hemen her evde bir işsiz var!
Başvurular ne zaman?
20 bin sözleşmeli öğretmen atanması için başvuru süreci haftaya başlıyor. Başvurular 15-21 Mart arasında alınacak. Atamalar ise referandum sonrasında gerçekleşecek.
Gelecek konusunda pek çoğumuz karamsar.
Kime sorsanız, gri tablolar çiziyor.
Peki, o zaman geleceğimize kim yön veriyor?
Kendimiz yön veriyorsak, bu karamsarlık niye?
Başkaları yön veriyorsa, niye onlara dur demiyoruz!
Örneğin sınavları ele alalım; kime sorsanız, sistem baştan aşağı yanlış!
Yani bugünkü ÖSYM sisteminde, doğru meslek seçmek neredeyse mümkün değil!
AVM açar gibi üniversite açıyoruz.
İşsizlik sıralamasının en başında üniversite mezunları geliyor.
İlk 500’e giren üniversitemiz yok gibi. Hoca sayımız, öğrenci artışının çok gerisinde. Hemen her yıl 100 bin civarında kontenjan boş kalıyor.
Mesleki yeterlilik dibe vurmuş durumda.
Öğretim kalitesi en iyi üniversitelerde bile yerlerde sürünüyor.
Yabancı dille eğitim tam bir kandırmaca!
Mezun bile vermeyen üniversiteye doktora izni veriliyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre 3.5 milyon vatandaşımız depresyondaymış!
Sizce niye bilmem ama bildiğimiz bir şey varsa, o da sınavlar ve işsizlik yüzünden yüz binlerce gencin depresyona girdiği.
Kimilerinin YGS ve LYS, kimilerinin de KPSS, TUS, AÖGS, ALES, ÜDS ve diğer sınavlar yüzünden kimyaları bozuldu.
Ha buna, bir de siyaseti, futbol ve dizileri ekleyebilirsiniz!..
Rapora göre, dünya genelinde depresyona girenlerin sayısı 322 milyonu bulmuş.
Her ülkenin depresyon gerekçeleri farklı.
Terör, iç savaş ve göçler ilk sırada yer alanlar.
Bize gelince, en başta sınavlar varsa, ikinci sırada işsizlik geliyor olabilir.
Batılı ülkelerle bir kıyaslamaya girdiğimizde, onlarca hatta yüzlerce farklılık bulabilirsiniz.
Onlara göre, artılarımız da var, eksilerimiz de.
Belirlenen kriterler ne kadar objektif olursa, yapılan değerlendirmeler o kadar adil olur.
Kıyaslamaya, bugün, farklı bir pencereden bakıyor gibi olsak da iş yine dönüp dolaşıp eğitime geliyor...
Sokaklarımız, caddelerimiz, parklarımız, bahçelerimiz, kentlerimiz, köylerimiz, bakımsız, hem de çok bakımsız...
Milyon dolarlık evlerin bulunduğu sokaklarda pislikten geçilmiyor, en gözde tatil beldelerimizde de...
Okullarımız da yeterince hijyenik değil, hastanelerimiz de.
İnsanların yaşamları boyunca verdiği en önemli kararlardan biri de meslek seçimi.
Eğer bu konuda yanlış bir karar verdiyseniz, hayatınız altüst olmuş demektir.
Ve maalesef ülkemizde doğru meslek seçimi yapanı bulmak hiç de kolay değil.
Çünkü eğitim sistemimiz öğrencilerin mutluluğu üzerine değil, adeta mutsuzluğu üzerine inşa edilmiş durumda.
Peki, neden böyle ve neden bu sistemin değiştirilmesi için bir çaba harcanmıyor?
İşte bunu anlayana aşk olsun!..
Şaşı bakış!
“Bugünkü eğitim siste- minden memnun musunuz?” diye bir anket yapılsa, “Memnunum” diyeni bulmak çok zor olabilir.
Herkesin, öyle ya da böyle, kendisine göre bir gerekçesi mutlaka vardır.
Ama memnun değiliz diyenlerin başında eğitime yön verenler gelirse, işte o şaşırtıcı olur!
Cumhuriyet tarihi boyunca eğitim sistemimizde ciddi reformlar yapıldı. Peki, bu reformlar işe yaradı mı?
Evet ya da hayır demeden, isterseniz gelin önce şu söylenenlere bir göz atalım.
İlki, mesleğine âşık bir öğretmenin 15. yılında geldiği son nokta, ikincisi ise çok daha önemli mevkide bulunan bir isme ait!
“Mesleğinizden memnun musunuz diye sormuşsunuz.
Bilimin ve teknolojinin mabedi, eskiden üniversiteler ve Ar-Ge merkezleriydi. Şimdi ise teknoparklar.
Mazisi, Batılı ülkelerde, onlarca yıl önceye gidiyor ama bizde daha çok yeniler.
İçlerinde en donanımlı olanı ODTÜ ve İTÜ’de.
Başta Kayseri olmak üzere, Anadolu’da da, fark yaratan teknoparklar var.
Sayılarını hızla artıyoruz ama içlerini ne kadar dolduruyor ve ne kadar üretken hale getiriyoruz işte o tartışılır...
Her şeyin en büyüğünü yapma içgüdüsü, Teknopark İstanbul’u doğurdu.
Bilişim Vadisi diye nitelendirilen bölgede, Sabiha Gökçen Havalimanı’nın hemen yanında.
Herkes oraya gelsin, güç birliği oluşturulsun ve Türkiye’yi uçuracak projelere imza atsın diye düşünüldü.