Üniversite harçları ve twitter’cı bakanlar

29 Ağustos 2012


Üniversite harçlarının kaldırılacağını, bizzat Başbakan Erdoğan açıkladı. İyi mi olacak yoksa kötü mü, bunu zaman gösterecek.
Götürüsünün, getirisinden çok daha yüksek olacağını daha önce defalarca yazdık, zamanı geldiğinde de göreceğiz. Tıpkı, katsayılar konusunda olduğu gibi dağ fare doğurursa, hiç şaşırtıcı olmaz...
Ama bugün bu konuyu değil, harç muafiyetinden ikinci öğretimlerin yararlanmayacağı yönündeki çifte standardı tartışmaya açmak istiyoruz...
Harçlar ya kaldırılır ya da kaldırılmaz. Kaldırılıyorsa tümden kaldırılır, kaldırılmıyorsa da herkese uygulanır. Bedava ders kitabı verilirken fakir, zengin ayrımı yapıldı mı ki, bu konuda ayrım yapılıyor. Kaldı ki, ikinci öğretimde okuyanların çoğu, daha alt gelir gurubunda ya da çalışarak okumak zorunda olan öğrencilerden oluşuyor.
Bu yönde bir karar alınırken nasıl bir inceleme yapıldı da böyle bir karar alındı. Ekonomik açıdan bakıldığında da, puan açısından bakıldığında da, ikinci öğretimi birinci öğretimden farklı görmek yanılgıların en büyüğü olur.
Hem Marmara’da, hem de İstanbul Üniversitesi’nde ders verirken hep ikinci öğretimleri tercih ettim. Çünkü, derslere daha fazla asılıyorlar. Elbette genellememek

Yazının Devamı

Bir dayatmadan, başka bir dayatmaya!..

28 Ağustos 2012


8 yıllık kesintisiz eğitim 28 Şubat sürecinin bir dayatmasıydı. Uzun sürmedi, yararlı da olamadı.
Şimdi yine bir başka dayatma ile karşı karşıyayız. Adı da, 4+4+4.
Uzun ömürlü ve yararlı olması çok zor. Çünkü o da bir dayatma!..
Öğretmenin, öğrencinin, velinin, kamuoyunun benimsemediği bir projenin kalıcı ve yararlı olması mümkün değil. Önceki gün buna bir kez daha şahit oldum. Çünkü hala hiç kimse 4+4+4’ün ne olduğunu anlayabilmiş değil.
Hiç kimse, bu konuda önyargı, politik bir bakış ya da reform karşıtlarının itirazı gibi bahanelerin arkasına saklanmasın. Çünkü bilinmezlikten kaynaklanan çok sert itirazlar var. Ben de bu konudan fazlasıyla payımı alıyorum
MEB’e sorarsanız, onları benden daha çok eleştiren yok. Ama onlar yüzünden yemediğim zılgıt kalmadı. En sonuncusunu da önceki gün Zeytinli’de yedim. 12 yıllık temel eğitimi alkışlıyorum ama uygulamasına karşıyım dediğim için çok fena halde eleştirildim. Oysa anlatmak istediğim 12 yıllık temel eğitimin artık zorunluluk haline geldiğiydi. Ama “böylesi olmaz olsun” noktasına geldiler. Peki daha ortada bir şey yok hele uygulama bir başlasın, yanlış görürsek, şimdi olduğu gibi yine hep birlikte eleştiririz diyecek

Yazının Devamı

4+4+4 devrim mi yoksa dayatma mı?

26 Ağustos 2012

Kesintisiz 8 yıllık eğitim bile bu kadar tartışılmamıştı. İdeolojik diyenler ya da karşı çıkanlar vardı. Oysa şimdi yediden yetmişe herkese tartışmanın içinde. Temel eğitimin 12 yıla çıkartılması kesinlikle bir devrim. Ama 4+4+4, okula başlama yaşı, müfredat programları ve altyapı konusunda aynı değerlendirmeyi yapmak mümkün değil. Çünkü nereye el atsanız lime lime dökülüyor. O da yetmiyor, göz göre göre öğrenciler, öğretmenler, veliler ve kamuoyu yanıltılmaya çalışılıyor...
Her şey hazırmış, her şey yolunda gidiyormuş. Okullar açıldığında göreceğiz.
Milli Eğitim Bakanı Dinçer ve kurmaylarının iyi niyetinden şüphemiz yok ama kendileri de çok iyi bilirler ki sosyal olaylar, özellikle de eğitim hiç de kâğıt üzerinde yazıldığı gibi olmaz. Hele hele Ankara’dan görüldüğü gibi hiç olmaz...
SBS ve katsayılar kaldırıldı, ne değişti? Oysa getirilirken de, kaldırılırken de ne hikâyeler anlatılmıştı. Tıpkı 8 yıllık kesintisiz eğitimde olduğu gibi. Şimdi benzer hikâyeleri 4+4+4 konusunda dinliyoruz. Umarız sonu, daha önceki projeler gibi olmaz!..
Her ne kadar iyi niyetinden zerre kadar şüphe edilmeyecek kırk yıllık eğitimciler bile “4+4+4, ölü doğmuş proje” değerlendirmesi yapsalar

Yazının Devamı

İnadın kimseye yararı yok özellikle de öğrencilere!

26 Ağustos 2012

Her ne kadar MEB, hâlâ kabul etmese de SBS sonuçlarına göre yapılan yedek listelerde hatalı bir düzenleme olduğu kesin. Örneğin kılavuzda, yedek listelerin bu yönde hazırlanacağına yönelik çok net ifadeler bulunmuyor.
Bu yüzden de, pek çok veli ve öğrenci kendini mağdur durumda hissediyor.
Eğer yedek liste düzenlemesinin, yerleşilen tercihin üzerindeki ilk üç okul değil de en tepedeki ilk üç okul şeklinde düzenleneceği kılavuzda açıklansaydı, bugün yaşanan kaos, bu boyutlara gelmezdi.
Bu konuda yaşanacak bir başka kafa karışıklığı da, kontenjanın üç katı olarak belirlenen, yedek listedeki öğrenciler tükendiğinde ortaya çıkacak. Buna önceki yıllarda defalarca şahit olduk.
Bazı okullarda, değil üç kat, beş kat da yedek öğrenci belirleseniz yetmiyor. Yine öyle olursa hiç şaşırtıcı olmaz. Alın size bir kaos daha!..

Peki ne olacak?

Yazının Devamı

Eğitimde parayı veren düdüğü çalıyor mu? (2)

25 Ağustos 2012

Eğitimde, parayı veren gerçekten de düdüğü çalıyor mu? İsterseniz gelin bu sorunun cevabına geçmeden önce, hep birlikte, şu sorulara cevap arayalım ve ondan sonra, doğruları ve yanlışları birbirinden ayıralım:
* Eğitime yatırım yapanlar, gerçekten de kolay yoldan para kazananlar ya da kolay yoldan para kazanmak isteyenler mi?
* Parası olmayanların özel öğretim kurumlarından yararlanma olanağı yok mu?
* Vakıf üniversiteleri aslında bir özel üniversite mi?
* Özel okullarda okuyan öğrenci oranının artması, iyi mi kötü mü?
* Vakıf üniversiteleri ve kolejler el değiştirirse ya da batarsa, oh ne güzel oldu diye sevinmeli miyiz yoksa eyvah mı demeliyiz?
* Devlet, özel öğretim kurumlarını da desteklemeli mi yoksa batan batar kalan sağlar bizimdir yolu mu izlemeli?

Yazının Devamı

Eğitimde parayı veren düdüğü çalıyor mu?

24 Ağustos 2012

Sınav sisteminden kaynaklanan nedenlerle, on binlerce kontenjanın boş kalmasına şiddetle karşı çıkıyoruz. Üstelik, söz konusu olan sadece vakıf üniversiteleri değil, devlet üniversiteleri ve en gözde Anadolu liselerinde bile her yıl binlerce, on binlerce boş kontenjan kalıyor. Hem de kapıda bekleyen milyonlarca öğrenci varken.
Madalyonun öteki yüzü hiç araştırılmadan zehir zemberek açıklamalar yapılıyor.
Hem de her kesimden.
Kalite düşecek, bırakın batsınlar diyenler var. En çok da bize mi sordular da açtılar yönündeki ithamlar.
Başta, plansız programsız üniversite açan siyasiler olmak üzere herkese tepki var. Haksızlar mı? Elbette haklı yönleri var. Ama dediğimiz gibi bir de madalyonun öteki yüzüne bakmak gerekir.
Üniversiteye girişte ille de başarı aranıyorsa, bunun yolu 180 barajı değil, 250 ya da 300 olmalı. Çünkü 500 puanlı bir sistemde, 180 de çok düşük kalır.Eğer 100 üzerinden 50 alanın üniversiteye girdiği bir sistem uygulansaydı, kazananların yüzde 80’i de üniversiteye giremezdi.
Ama hiç kimse bunu sorgulamıyor!

Yazının Devamı

SBS’deki yedekler ve LYS’deki baraj puanı?

23 Ağustos 2012

Şu an için acil çözüm üretilmesi gereken iki konu var. İlki fen ve Anadolu liselerine yönelik yedek liste kaosu, ikincisi ise üniversitelerde on binlerce kontenjanın boş kalmasına neden olan 185 puan barajı.
Yedek listelerinin yanlış bir mantıkla düzenlendiği konusunda kuşku yok.
Baraj puanını aşamayanların aptal olmadığına yönelik de binlerce örnek var.
Bu yüzden MEB, YÖK, ÖSYM ve üniversitedekiler, ille de hatalı, tembel, beceriksiz birilerini arıyorsa, önce kendileri aynaya baksınlar...
İşte bu yönde iki farklı örnek: Puanı düşük olan var!
“Bu yıl, yerleştirmelerin nasıl yapıldığını zerre kadar anlayabilmiş değiliz.
Ne asillerin ne de yedeklerin, neye göre oluşturulduğu akıl alır gibi değil. Daha önceki örneklere, bir tane de ben ekleyeyim.

Yazının Devamı

Üniversitelerdeki boş kontenjanlar, SBS yedekleri ve bayram!

22 Ağustos 2012


Bayram tatili sona eriyor, yine sorunlarla cebelleşip duracağız. Herhangi bir konuda pireyi deve yapmada üzerimize yok. Özellikle de sorun yaratmada. Anaokulundan üniversiteye, alın birini vurun diğerini. Ne 4+4+4’te okula başlama yaşını çözebildik, ne de üniversiteye girişteki baraj puanını. Bayramdan önce ne ise, bayramdan sonra da aynı sorunlarla boğuşmaya kaldığımız yerden devam edeceğiz...
Üniversitelerde 80 bin kontenjan boş kaldı. Kazanıp da kayıt yaptırmayanlarla birlikte bu sayı, kesin 100 bini aşar. Bu da üniversiteler için felaket anlamına gelir.
İlk kez olsa neyse, ama son üç yıldır durum aynı ve üniversitelerin dayanacak gücü kalmadı. Kaldı ki zorda olan sadece vakıf üniversiteleri ve KKTC değil, devlet üniversitelerinde de ciddi açıklar var.
Ve kesinlikle bu konuda bir şeyler yapılması gerekiyor...

KKTC üniversiteler

Yazının Devamı