Her ile bir üniversite doğru bir karar mı?

30 Ağustos 2011

Öncelikle hepinizin bayramını canı gönülden kutlarız. Sonra da gelelim asıl önemli konuya. Başlıkta da dikkat çektiğimiz gibi her ile bir üniversite şart mıydı?
Evet diyen kadar, hayır diyeni de çok.
Olaya nereden baktığınıza göre cevaplar da değişiyor.
Akademisyen ve işverenler bu konuda çok temkinli. Siyasetçiler ve esnaf ise en büyük destekçisi.
Elbette benim de bu konuda söyleyeceğim çok söz var.
Ama isterseniz gelin önce, bu konudaki tespitlere bir göz atalım.

Yazının Devamı

Neden bütün iller üniversite istiyor?

29 Ağustos 2011

Kentlerin ileri gelenleri, eskiden fabrika için siyasilere baskı yaparlardı. Şimdi ise ille de üniversite istiyorlar.
Her ile bir üniversite, her ilçeye bir fakülte ya da yüksekokul projesi, biraz da bu dayatmanın eseri.
Peki, her il ya da ilçe, üniversiteleri ve öğrencileri kabullendi mi? Evet demek çok zor. Bu yüzden, pek çok kentte üniversite ve üniversiteliler kimilerine göre önemli bir sorun kaynağı. Ama birçok ilimiz için de “altın yumurtlayan tavuk”.


Yazının devamını "Milliyet Gazetesi Eğitim Vitrini" sayfasında okuyabilirsiniz...

Yazının Devamı

Kayıtlarda 1. öncelik barınma olmalıdır!

28 Ağustos 2011

Üniversitelerde kesin kayıtlar, bayramdan hemen sonra gerçekleşecek. Süre çok kısa. Her ne kadar 5 gün gözüküyorsa da her fakültenin bir günlük bir kayıt süresi var. Bazen mazeret kayıtları için ek süre veriliyor ama ona kalmamak gerekir. İşte bu kısacık süreçte öncelikle barınma sorununu çözmek zorundasınız.

Yazının devamını Milliyet Gazetesi 'Eğitim Vitrini' sayfasında okuyabilirsiniz....

Yazının Devamı

Yeni öğretim yılı, yenilikler getirecek mi?

28 Ağustos 2011

Yeni öğretim yılına yeni bir bakanla giriyoruz. Peki, yeni öğretim yılı, yenilikleri de beraberinde getirecek mi? Örneğin bir reform yılı olacak mı?
Şu an için evet demek çok zor. Belki ikinci yarı yılda bazı değişiklikler olabilir. Ama okullar açılırken bir beklenti içerisine girmek, yeni bakanın sihirli bir değnekle tüm sorunları çözmesini beklemek hayalcilik olur.
Zaten Ömer Dinçer’in de şimdilik öyle bir iddiası yok. Muhtemelen gelecek öğretim yılına daha bir iddialı başlangıç yapacaktır.
Ama enteresandır, Ömer Dinçer’i tanıyan her kim varsa, hemen hepsi de kendisinden çok umutlu. “Göreceksiniz çok büyük işler başaracak, göreceksiniz o en çözülmez gibi görünen sorunları bile çözecek. Yeter ki biraz sabırlı olun” diyorlar. Çok yakından tanıdıklarına göre, elbette bir bildikleri var. Zaten zaman da gösterecek. Ama bizim asıl merak ettiğimiz, öncelik sırasının ne olacağı?
Öğretmeninden öğrencisine, ders kitaplarından sınavlara, özlük haklarından atanamayan öğretmenlere kadar o kadar çok sorun var ki, hangisine el atsa, diğerleri, “niye bize sıra gelmiyor” diye ayağa kalkacak.
İşte Bakan Dinçer’in asıl mahareti o noktadan sonra başlayacak.
Bir yandan iş yaparken,

Yazının Devamı

Eğitimde akıl ve bilimi gören var mı?

27 Ağustos 2011

YÖK Başkanı Özcan, konuşmayı seviyor. Sadece o kadarla kalsa iyi. Olurunu, olmazını düşünmeden, artılarını eksilerini hesap etmeden radikal kararlar almaya da bayılıyor.
Bu yönde onlarca örnek sayılabilir. Ama son bir açıklaması var ki, kimilerine göre tam evlere şenlik!..
Hatırlanacağı gibi, üniversitelere hiç danışılmadan, Özcan’ın talimatıyla, kontenjanlar son dört yılda neredeyse yüzde 50’ye varan oranlarda artırıldı. Dışarıdan bakıldığında alkışlanacak bir durum olarak algılandı. Alkışlandı da. Ama gelin görün ki madalyonun öteki yüzünde tam bir hezimet söz konusu!
Geçen yıl, üniversite kontenjanlarının 130 bini boş kaldı. Bu yıl da birinci yerleştirmede 60 bin kontenjan boş. Kayıtlardan sonra bu rakam 100 bine ulaşırsa hiç şaşırtıcı olmaz.
Yine çok önemli verilerden birisi de işsizlik sıralamasında, ilk sırada üniversite mezunları yer alıyor...
İşte bu noktada, kontenjan artırma şampiyonu Özcan’dan çok ilginç bir çıkış geldi.
Başta meslek yüksekokulları olmak üzere kontenjanlarını doldurmayan bölümlerin kapatılacağı sinyalini verdi. Biyoloji, Fizik, Kimya gibi temel bilimlerle ilgili bölümlere de fazla ilgi olmadığını söyledi.

Yazının Devamı

İTÜ’de İngilizce eğitim tehlikede mi?

26 Ağustos 2011

İTÜ’de ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bir yandan İngilizce eğitime geçen bölümlerde ODTÜ’yü yakalamanın sevinci, öte yanda ise öğretim üyelerinden birisinin İngilizce eğitimin iptali için açtığı davanın, Danıştay tarafından kabul edilmesinin şoku yaşanıyor.
Peki şimdi, bu iptal davasından sonra İTÜ’de İngilizce eğitime veda mı edilecek?
Bu soruyu direk İTÜ Rektörü’ne sorduk. “Söz konusu dava, YÖK’ün bize verdiği izne yönelik olarak açılmış. Yeni öğrendik. YÖK, bizim kendilerine gönderdiğimiz bilgileri mahkemeye gönderseydi ya da bizi bilgilendirseydi, böyle bir karar alınmazdı” diyor.

Peki kararın gerekçesi ne?
Mahkeme YÖK’e diyor ki: İlgili bölümlerde İngilizce eğitim verecek yeterince öğretim elemanı olmamasına karşın İTÜ’ye niye böyle bir izin verdin! Mademki kendi koyduğun kurallara uymayan bir karar aldın ben de iptal ediyorum...
Dava, şimdi belli ki üst mahkemeye taşınacak. Muhtemelen de aksi yönde karar alınacak. Çünkü İTÜ ben bu koşulları zaten yerine getiriyorum, belgeleri sununca, sorun ortadan kalkacak diyor.

Yazının Devamı

Üniversite kontenjanları azaltılsın mı?

24 Ağustos 2011

Üniversite mezunu işsiz sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Buna karşın hemen her ay, birkaç yeni üniversite açılıyor ve üniversite kontenjanları sürekli artıyor.
İşte bu noktada, çok ciddi bir şekilde ortaya atılan fikir şu:
İhtiyaç fazlası olan alanlarda, ilgili fakülteler ya tümden kapatılsın ya da kontenjanları azaltılsın.
Örneğin “Fen edebiyat fakülteleri, eğitim fakülteleri, bazı mühendislikler, sosyal bilimlerin pek çok alanı, İngilizce dışındaki yabancı dille ilgili bölümlerden mezun, istihdam fazlası yüz binlerce genç varken, neden hâlâ bu fakülteler açılıyor ve neden hâlâ kontenjanları artırılıyor?” sorusu, giderek yükselen bir ses tonuyla dillendirilmeye başlandı.
Bu da üniversiteler, meslek adamı yetiştiren okullar mı yoksak evrensel bilimin gelişmesine ev sahipliği yapan kurumlar mı tartışmasının yeniden alevlenmesine neden oldu.
Bilim insanlarına göre, üniversiteler meslek yüksek okulu değil. Meslek öğrenmek isteyen başka kapıya gitsin diyorlar. Ama öğrencinin de, toplumun da, siyasetin de üniversiteye bakış açısı, onlarınkinden çok farklı.
Belki de bu yüzden, üniversite kavramını, topluma bir kez daha anlatmamız gerekiyor.

Yazının Devamı

Bilgisayar, elektronik, işletme, endüstri boş kaldı?

23 Ağustos 2011

Düne kadar en popüler mesleklerin başında gelen Bilgisayar, Elektronik ve Endüstri mühendislikleri ile İktisat, İşletme, İngiliz Dili Edebiyatı gibi gözde bölümler, vakıf üniversitelerinin neredeyse tamamında boş kaldı.
Öğrencilerin devlet, vakıf fark etmeksizin en fazla tercih ettikleri bölümlerin başında ise tıp başta olmak üzere sağlıkla ilgili bölümler, hukuk, psikoloji ve mimarlık geliyor.
İşsizlik, öğrencilerin meslek seçimi kriterleri arasında artık ilk sırada yer alıyor. Özellikle bazı mühendislik alanlarında büyük yığılmalar olması, öğrencilerin bu mesleklerden kaçmasının en önemli nedeni.
Söz konusu bölümlerin, az sayıdaki burslu bölümlerinin dolmasına karşın, paralı bölümlerinin neredeyse hiç tercih edilmemelerinin önemli gerekçelerinden birisi de bu bölümlerde, burslu öğrencilerle paralı öğrenciler arasındaki puan makasının 300’e varmasına karşın, eğitimin burslulara göre yapılmasıdır. Bu yüzden fire oranı çok yüksek oluyor, fakülteye giren öğrencilerden çok önemli bir bölümü son sınıfa gelmeden atılma durumuyla karşı karşıya kalıyor.
ÖSYM’nin yayınladığı kontenjanların doluluk oranları ve puan analizleri yapıldığında müthiş ayrıntılarla karşılaşıyorsunuz.

Yazının Devamı