Görünen o ki eğitime herkes farklı bir pencereden bakıyor ve her kurum kendine göre farklı bir bakış açısı ortaya koyuyor.
Kimileri eğitimdeki başarıları (!) yere göğe sığdıramıyor, kimileri de yerden yere vuruyor!
Bu yüzden de zaten karmakarışık olan kafalar daha da karışıyor, en basit konular bile içinden çıkılamaz hale geliyor…
LYS, YKS ve benzeri sınavlar, eğitim sistemimizin geneli hakkında önemli ipuçları veriyor. Peki ciddiye alan var mı? Evet demek mümkün değil.
Eğitimi, anaokulundan üniversiteye ciddi anlamda masaya yatırmanın zamanı hâlâ gelmedi mi? Daha kaç nesil feda edeceğiz?..
YÖK, “Yükseköğretime erişim talebi son derece güçlü bir şekilde devam etmektedir. Bu talebe
etkin ve kapsayıcı bir şekilde cevap vermek
adına son yıllarda Yükseköğretim Kurulunca izlenen politikaların olumlu sonuçlar verdiğini göstermektedir…” diye açıklama yaptı.
YÖK Başkanı Erol Özvar, yükseköğretime ve sınavlara yönelik bilgi notlarını, şeffaflığın bir gereği olarak bizimle dolayısıyla da kamuoyu ile sık sık paylaşıyor. Yine öyle yaptı. Bu davranışı, başta ÖSYM ve rektörlükler olmak üzere umarız ilgili diğer tüm kurumlara örnek olur.
Neden mi?
Şu günlerde öğrenci ve ebeveynlerin en çok bilgiye ihtiyacı var da ondan.
Dahası her sınav döneminde olduğu gibi bugün de yine yoğun bir şekilde kafa karışıklığı ve bilgi kirliliği yaşanıyor ki bunun panzehri de doğru bilgi, sürekli bilgilendirme, olabildiğince şeffaflık ve objektif değerlendirmelerdir! Bu da onlara çok görülmemelidir!..
Şimdi gelin Özvar’ın tespit ve değerlendirmelerine bir göz atalım:
* 2025 YKS’de sınava giren 2.560.649 adaydan 2.310.599’unun yerleştirme puanı hesaplandı. Bunlardan 1.412.734’ü bu yıl için belirlenen yaklaşık 840 bin kontenjana yerleşmek için tercih yaptı.
* Örgün öğretim, açık öğretim ve uzaktan öğretim programlarının tümü dikkate alındığında, tercihte bulunan 1
Anayasa ve yasalarda devlet ile yurttaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen çok önemli ayrıntılar var. Karşılıklı saygı da bu kuralların en önemlisi.
Yine aynı şekilde yurttaşların kendi aralarındaki ilişkiler ya da kurumlar arası hizmetlerde de saygı olmazsa olmazların en başında geliyor.
Milli ve manevi değerlerimiz, örf, anane, geleneklerimiz ve yaşam kültürümüz de saygı üzerine kurulu.
Eğitimden beklentiler içerisinde yaşam biçimi haline dönüştürülmesi istenen, beklenen, arzulanan en önemli kazanımlardan birisi de yine saygı!
Saygı, sadece insanlar ve kurumlar arası iletişimin vazgeçilmezi değil aynı zamanda yaşamımızı düzenleyen, yön veren, renk katan, değerli kılan en önemli ayrıntılardan da biri.
Örneğin çiçeğiyle böceğiyle, havasıyla suyuyla, güzellikleri ve zorluklarıyla doğanın ve doğal yaşamın bir parçası olan her şey de tıpkı bizler gibi saygıların en büyüğünü hak ediyor.
Sevdiklerinize olduğu kadar sevmediklerinize, yandaşlarınıza olduğu kadar rakiplerinize, sigara içmeyenlere olduğu gibi
Asya ülkelerini ziyaret ettiğimizde dikkatimizi çeken ayrıntılardan biri de gittiğimiz her yerde öğrencilerle karşılaşıyor olmamızdı. Çin, Japonya ve Güney Kore’de ülkenin neresine giderseniz gidin tarihi, turistik ya da endüstriyel bölgelerde ziyaretçilerin en az üçte biri öğrenciydi. Büyük bir çoğunluğu da ilk ve orta dereceli okul öğrencileriydi.
Nedenini sorguladığımızda milli ve mali değerlerden aidiyet hissine, tarihten coğrafyaya, ülkeleriyle gurur duyacakları eserlerden yaptıkları hataları hatırlatan yanlışlara, mutfaktan kültürel değerlere kadar hemen her yeri gezdiriyor, anlatıyor ve sorgulatıyorlardı.
En önemlisi de bunu yurttaşlığın olmazsa olmazı olarak görmeleriydi…
Bizim için enteresan hem de çok enteresandı.
Her gördüğümüzü, her anlatılanı, her farkındalığı hemen kendimizle kıyaslıyor, onların yaptığının mı yoksa bizim yaptığımızın mu doğu olduğunu bulmaya çalışıyor, nerede hata yaptığımızı tartışıyorduk…
Sınav bataklığına ve diploma sevdasına kendimizi öylesine kaptırmışız ki, gerisi
Üniversiteyi kazananlar her an açıklanabilir. Çiçeği burnunda üniversitelileri şimdiden kutluyor, başarılarının daim olmasını diliyoruz.
Her ne kadar “Kazansanız hatta mezun olsanız ne olacak ki” diye bu başarınızı hafife alanlar mutlaka çıkacaktır. Haksız değiller ama yine de moralinizi bozmayın!
Üniversite diploması, olduğunda artık pek bir işe yaramasa da olmadığında büyük sıkıntıları da beraberinde getirebiliyor. Bu yüzden çok istediğiniz bir bölümü kazandığınızda tüm eleştirilere kulaklarınızı tıkayın ve tüm hayallerinizi gerçekleştirmek için eğitiminize odaklanın.
Şunu da asla unutmayın:
Elbette üniversiteler çok önemli ama daha önemli olan siz ve hayalleriniz.
Üniversite sadece kapıları açmanıza olanak sağlayan bir anahtar, onunla hangi kapıları açacağınıza ve nasıl yol alacağınıza siz karar vereceksiniz…
Hangi üniversite?
Hangi üniversite ve hangi meslek sorusu da tıpkı diploma gibi çok önemli ama geriye dönüp baktığınızda dünyayı ya da ülkemizi, o dünyanın ya da ülkem
Dünya değişiyor ve biz de bu değişime ayak uydurmak zorundayız.
Bu görüşü sık sık dile getirmeyenimiz yok gibi.
Peki gereğini yerine getiren var mı?
Elbette yok değil ama sanki çok daha fazlası gerekiyor...
Örneğin eğitimi ele alalım.
Sınav ve diploma odaklı eğitim modeli, on milyonlarca öğrencimizi, öğretmenimizi, velimizi adeta sınav köleleri haline getirmekle kalmadı, eğitim sistemimizin kimyasını da bozdu!
Öğrenmeyi, kendimizi geliştirmeyi, sosyalleşmeyi, paylaşmayı unutturdu, kardeşi kardeşe, en yakın arkadaşları birbirine rakip yaptı!
Sonuç?
Üniversite tercihleri tamamlandı. Kazananlar muhtemelen haftaya açıklanır.
Peki, bundan öncesi mi daha zordu, bundan sonrası mı?
Cevabı kişiden kişiye göre değişecek çok zor bir soru.
Üniversitelerde dersler eylül sonu ve ekimde başlıyor. O zamana kadar geçecek her yeni günde yapılacak çok iş var…
Pek çok sorunun zaten farkında olarak bu tercihleri yaptınız ve sizi nelerin beklediğini tahmin ediyorsunuzdur ama yine de her türlü şoka hazır olun!
Örneğin barınma konusunda, örneğin vakıf üniversitelerinde karşınıza çıkacak olan faturalar konusunda, örneğin üniversitelerin ilgisizliği konusunda.
Ev ve yurt fiyatları bir ay içerisinde bu kadar artar mı demeyin. Sonuçlar açıklandığı gün ücretler tavan yapacaktır. Bu yüzden gitmeniz kesin gibiyse aradaki bu 10 günlük süre içerisinde barınma konusunda kapora verip bir ön anlaşma yapmanızda sonsuz yarar var. En azından hem yüksek faturalarla karşılaşmazsınız hem de ortada kalmazsınız…
Devlet yurtları dışında başka bir seçeneği olmayanların da kapasite yet
Pek çok konuda dünya hızla değişiyor ama biz hâlâ aynıyız. Bu yüzden hemen her konuda değişim arayışları var. Örf, adet, gelenek ve en önemlisi de milli ve manevi değerler elbette olmazsa olmazlarımızın başında geliyor. Zaten sözünü ettiğimiz de onlar değil. Sosyoekonomik konulardaki değişim arayışları. Elbise vücuda artık dar geliyor ve yama atacak yer kalmadı…
Örneğin eğitimi ele alalım.
Gidişattan memnun olanımız var mı? Varsa da ne kadar?
Ülke genelinde yapılan memnuniyet anketlerinin düşük çıkmasının en önemli nedenlerinden birisi de eğitim. Çünkü eğitim mutluluk kaynağı olmaktan çıktı, mutsuzluk vermeye başladı.
Eskiden okulların açılmasını dört gözle bekleyen öğrenciler şimdi “açılmasa da olur” modunda. Evlerde başköşeleri süsleyen diplomalar artık yok hükmünde.
Eskiden en iyileri seçen sınavlar şimdi tüm ayırt edici özelliklerini kaybetmiş durumda.
Minik öğrenciler evlerine yakın gidecek okul, farklı kentlerdeki üniversitelere giden abileri, ablaları da barınacak yurt