Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta bir koşu Amerika’ya gidip geldim. Bu arada sadece oğlumuzun diploma törenine katılmakla yetinmeyip biraz da gezme olanağı buldum.
Yol uzak olduğu için gözümü korkutuyordu. Ama Beethoven’la, İstanbul’daki 5 kilometrelik işten-eve yolculuğundan çok daha kolay oldu. Uçağa bindiğiniz andan itibaren kulaklığınızı yemek ve kahve servislerinde bile çıkarmadığınız sürece ne heyecan kalıyor ne de mesafe. Müziğin ritmi size alıp götürüyor...
Yola çıkmadan önce, vize için mümkün olduğunca erken başvurmanızda sonsuz yarar var. Çünkü çok yoğun trafik söz konusu. Acil durumlar olduğunda öncelik tanınıyorlar ama siz yine de en az iki ay öncesinden gün almaya bakın!..

Philadelphia, Washington, New York
İlk durağımız Philadelphia’ydı. Amerika’nın ilk başkenti. Her şey orada başlamış ama sonra unutulmuş. Eski bir kent. Güçlü sanayi kuruluşları da var ama tam bir üniversite kenti. Marka üniversiteler ev sahipliği yapıyor. Derxel’in bitişiğinde, University of Pennsylvania (Upenn) var.
Öğrenciler gittiğinde şehir adeta boşalıyor.
Utku, Drexel’den muzun oldu. 5 yıl uygulamalı mühendislik eğitimi aldı. Bir ve beşinci sınıfı hariç diğer üç sınıfın 6 ayı okulda, 6 ayı stajda geçti...
Amerikan eğitim kurumlarının tümünde diploma törenleri adeta seremoniye dönüşüyor. Yine öyle oldu. Törenin ilk yarısında üniversite bağışta bulunanlar onore ediliyor, ünlü mezunlar söz alıyor sonra da her mezun tek tek isimleriyle sahneye çağrılarak diploması veriliyor.
Tören cübbeli ve kepliydi. Hocaların tümü de oradaydı. Ama tören sonunda bizde olduğu gibi kepler havaya yapılmadı...

Utku ve Kompozitler
Malzeme mühendisliği Türkiye’de pek bilinmez, bilinse de itibar edilmez. Oysa Amerika’da önemli mühendislik alanlarından birisi. Örneğin, doğal olmayan her şey bir malzeme ve onların ilgi alanları da bu. Utku’nun ilgi alanı günümüzün en popüler malzeme türü olan kompozitler. Hem çok hafifler hem de çok sağlam. Havacılıkta A’dan Z’ye her yerde kullanılıyor. Onun stajları da hep uçak hangarlarında geçti. Bitirme tezi de yine bu malzemelerin yorgunluğu üzerineydi. Çok teknik olduğu için daha fazlasını da zaten merak etmedim. Ama şu günlerde, yeni meslek arayışı içinde olan üniversite adaylarına duyurulur.
Peki iş alanları nasıl? Henüz yeni mezun oldu. Teklifler var ama o, ille de üretim alanı diyor. Bakalım göreceğiz...

Washington, Obama, özgürlük
Amerika’da, herkesin ilgi alanına göre, her türlü ayrıntı mevcut. Yeter ki ne istediğinizi biliyor olun. Benim tercihim, gezmekten yanaydı. Yurt içi seyahatlerde de ilik işim üniversiteleri ve kenti dolaşmak olur. Çünkü vitrinlerden ve insanların yüzündeki ifadeden oradaki havayı rahatlıkla yakalayabiliyorsunuz...
Amerika’da sokaklar çok boş. Turistler dışında çok az insana rastlıyorsunuz. Hele hele çocuk hiç yok gibi. İşe gidiş ve çıkış saatleri biraz yoğun hepsi o kadar. Beyaz Saray deyince aklınıza Fransa’daki saraylar geliyor ama onların yanında çok ufak. Müzelerine ise diyecek yok. Görkemli, hem de çok görkemliler. Bilim ve uzay müzesine gittiğinizde de Amerika’nın niye Amerika olduğunu çok net görebiliyorsunuz.
Gezi Parkı eylemlerinin en yoğun günlerinde oradaydım. Beyaz Saray çevresindeki eylemcileri ve bilboardlarda Obama’yı aşağılayan afişleri görünce kıyaslama yapamadan geçemiyorsunuz...

New York ve parklar
Tıpkı Avrupa kentleri gibi Amerika’nın hemen her yerinde kentlerin en şaşaalı yerleri, parkları. Müthiş bir yeşil doku var. Öyle göstermelik de değil, devasa alanlar. Kılına dokunulsa ne olur sorusu bile abes karşılanıyor...
New York, büyüklük kavramlarının boyut değiştirdiği bir kent. Gökyüzünü delercesine uzanan uzun binalar, geniş caddeler, tahminlerin çok ötesinde parklar, devasa alışveriş merkezleri ve dur durak bilmeden koşuşturan insanlar.
Turistlerle orada yaşayanlar hemen ayırt ediliyor. Turistler meraklı ve şaşkın, yerlileri ise yorgun bir koşuşturma halindeydi. Yüzlerindeki mutluluk ise, turistlerinkinden çok daha fazla değildi...
Yemeden içmeye, ulaşımdan üniversitelere diğer ayrıntıları da sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Özellikle de yorulan, yıpranan, dökülmeye başlayan Amerika’yla ilgili olanları. Bazı noktalarda, sanki SSCB’nin son demlerinden izler gördüm...
Özetin özeti: Sokaktaki Amerikalıyla, Avrupalıyla bizim sokaktaki insanlarımız arasında hiçbir fark yok. Dünya umurlarında değil...