Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dünya korkunç hızla bir yerlere gidiyor. Bilişim teknolojisi çağa damgasını vurdu. Ama sanki yerini biyoteknolojiye bırakmak üzere. Moleküler Biyoloji ve Genetik'in bugün geldiği nokta ve on yıl sonrası için hedeflenenler, sanki içinde bulunduğumuz yüz yıla adını verecek gibi...
Dünya biyoteknoloji pazarı, yalnızca ilgili şirketler ve onların yarattığı katma değer dikkate alındığında 63 milyar dolar. Bu pazarın 2010 yılında 160 milyar dolarlık bir düzeye ulaşacağı tahmin ediliyor.
Peki biyoteknoloji ne? Kapsamı ve uygulama alanları nereler? İşte bu sorunun cevabı:
Biyoteknoloji, tanım olarak özel kullanımlara yönelik ürün ve işlemleri dönüştürmek veya oluşturmak için biyolojik sistemleri ve canlı yapıları kullanan teknolojik uygulamalardır. Milattan önce 1700'lere kadar giden tarihi bir geçmişi vardır. İlk kez mayalama amacıyla kullanılan biyoteknoloji, bugün aşılar, ilaçlar, hastalık tanımları, gen tedavisi, doğal üretime alternatif olarak kimyasal yöntemlerle endüstriyel üretim, tarım - hayvancılık, bitkisel üretim, enerji, ormancılık, su ürünleri gibi doğrudan insanı ilgilendiren geniş uygulama alanları bulunmaktadır.

Bugün için bir kilo külçe altın 13.5 milyar lira. Oysa biyoteknoloji ürünü olan bir kilo hibrit domates tohumu 20 milyar lira. İsrail'e gittiğimizde konuyla ilgili çok çarpıcı örnekler vermişlerdi. Bir kilo domates tohumu için yüzlerce ton buğday ya da on binlerce tişört üretmemiz gerektiğini hatırlatmışlar ve siz neden hala biyoteknolojiden yararlanmıyorsunuz demişlerdi. Cevap verememiştik. Çünkü, biyoteknoloji, genetik, moleküler biyoloji için çok büyük yatırımlar ve yetişmiş kadrolar gerekiyor. Onun da ötesinde geleceği gören yöneticiler ve onları destekleyen bir devlet politikası lazım. O da biz de yoktu...
Ama aradan yıllar geçtikten sonra sevindirici gelişmeler oluyor. Ankara Üniversitesi 2001 / 2006 yıllarını kapsayan çok önemli bir biyoteknoloji projesi başlattı. Rektör Nusret Aras, 21. yüzyılda insanlık için en önemli bilimsel gelişmelerin bu alanda yaşanacağı inancında. İşte bu yüzden DPT'nin de desteğiyle 12 trilyon liralık bir Moleküler Biyoloji ve Teknoloji Araştırma Geliştirme Merkezi kurdular. Açılışı önceki hafta yapıldı. Ama pek çok ciddi konuda olduğu gibi televole haberleri nedeniyle Türkiye'nin bu müthiş gelişmeden de haberi olmadı...
Bilişimde, endüstride, teknolojide neredeyse hemen her şeyi parayı bastırıp dışarıdan alıyoruz. ARGE hemen hemen yok gibi. Hala şunun farkında değiliz. Yabancı bir ürün için ödediğimiz her 100 liranın 80, 90 lirası ile onların ARGE çalışmalarını destekliyoruz. Ama moleküler biyolojide durum farklı. Prof. Aras, bu konuda toplumlar, kendi coğrafyaları, kendi doğal zenginlikleri ve kendi koşullarına en uygun biçimde biyoteknolojilerini yaratmak durumundadır diyor. Yani ithal etmekle olmuyor!..
Özetin özeti: Türkiye, tümüyle dünyadan kopmuş değil. Ciddi atılımlar var. Bir de bilim adamlarımıza moral destek sağlayabilsek! Ama baksanıza maaşlar bugün de zamsız. Güya kararnameyi liderler imzalamış, bakanları dolaşıyormuş. Önümüzdeki günlerde de ilaveten verilecekmiş! İlle de son dakikaya mı bırakılması gerekiyordu!..